İslam kültürü içinde yer alan muhtelif ilginç akımlardan biri de Hurufiliktir. Hurufiler, yazının başlı başına kutsallık taşıdığı inancıyla, harflerin gizli şifreler içerdiğini düşünürler. İnsan yüzündeki hatlar ile Arap harflerinin şekilleri arasında bağlantı kuranları vardır.
Ekonominin en büyülü ifadeleri de, içine düşülen krizden çıkış senaryolarının harflerle açıklanmasıdır. Burada da ekonominin seyrini gösteren eğriler ile Latin harflerinin şekilleri arasında bağlantı kurulur. Büyülü olması yalnızca ifade tarzından değil, aynı zamanda çok az veri ile kehanet yapma zorunluluğundan gelir.
Krizden nasıl çıkılır?
Bir ekonomi krize girdiğinde -ki her kapitalist ekonomi mutlaka periyodik olarak tadacaktır- derhal çıkış senaryoları hazırlanır. İlk ortaya atılan senaryolar mutlaka dibe vurulduğu ve bundan sonra çıkışa geçileceğine ilişkindir. Ekonominin diğer sosyal bilimlerden bağımsız bir bilim olmadığının iyice hissedilmesinden sonra ağırlık kazanan davranışsal ekonomi anlayışı ile özellikle psikolojinin rolü önem kazanmıştır. Bu bağlamda, hemen her şeyi beklentilerin belirlediği inancıyla, ekonomiye ilişkin yorumlarda iyimserlik ön şart haline gelmiştir. İniş zaten başladığı için yapacak bir şey yoktur, inişin bitmesi ve hemen çıkışa geçilmesi iyimser yaklaşım için en uygun yoldur. Bu nedenle krizin V tipinde olacağı varsayılır.
Bu kadar iyimserliği ihtiyatsız bulanlar ise krizin hemen sona ermeyeceğini düşünerek U tipi bir çıkış varsayarlar. Zaten kriz uzadıkça V tipi anlamını kaybeder. Bu yaklaşımda U’nun alt çizgisinin ne kadar uzun olacağı tartışma konusudur.
Çok daha ihtiyatlı bir yaklaşım, krizi W şeklinde tanımlamak olur. Kriz döneminde hükümetler teşvikler dağıtmak, para arzını artırmak gibi yöntemlerle ekonomiyi canlandırmaya çalışırlar. Bu durum dalgalanmalara hatta geçici iyileşmelere yol açar, sonra yine iniş, yine canlanma birbirini takip eder, sonunda kriz atlatılır. Ekonomide hiçbir şey düz bir çizgi halinde gelişmediği için bu dalgalı iyileşme yaklaşımı gerçeğe daha yakındır.
Diğer kriz tipleri
Krizler farklı nedenlerle ve farklı periyodlarla ortaya çıktığı için, krizden çıkış da farklı şekillerde olur. Dolayısıyla V tipi çıkışlar olabildiği gibi, U tipi çıkışlar da vardır. Tabii bunların hepsi kendi içinde dalgalanmalar da oluşturur. Dalgalanmaların çıkış işareti zannedilerek yanılmaya yol açma ihtimali de ciddiye alınmalıdır.
29 Krizi böyle dalgalanmalarla yaşanmış, zaman zaman iyimserliklere yol açmış hatta 1936’da sona erdiği açıklanmıştı. Oysa kriz 1939 yılında 2. Dünya Savaşı başlayana kadar devam etti.
2008 krizinde de benzer bir durum oldu. Para arzının görülmemiş ölçüde artması, istihdam piyasalarında güvencelerin ortadan kaldırılması şirket karlılıklarında geçici iyileşme görüntülerine yol açtı. 2014 ve 2017 yıllarında krizin sona erdiğinden söz ediliyordu. Oysa kriz 2020’de Covid-19 küresel salgını ortaya çıkana kadar tüm dünyada devam etti.
Sürekli kriz hali
Halen, ne zaman biteceğini bilemediğimiz bu krizin içindeyiz. Dünya Bankası’ndan sonra ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell da krizin beklenenden uzun süreceğine dair endişelerini paylaştı. Her türlü para politikası aracını kullandıklarını, parasal genişlemenin bundan sonra da süreceğini açıkladı. Devlet desteklerinin yeterli olmadığını, toparlanma için artırılması gerektiğini söyledi.
Para politikalarının yetersiz kaldığını söylemeyen kalmadı. 29 Krizinde olduğu gibi maliye politikalarının güçlü bir şekilde kullanılmasının gerektiği konusunda yaygın bir anlayış var. Bu çerçevede, 29 krizindeki yöntemlere atıfla, küresel new-deal, yeşil new-deal uygulanması gibi öneriler getiriliyor.
Yeni yöntemler denenmeli. Kriz alışıldık araçlarla sona erdirileceğe benzemiyor. 2008 krizi zaten 29 Krizi gibi, rutin dalgalanmaların ötesinde, üretim kapasitesinin aşırı büyümesine karşın talep yetersizliğinin aşılamamasından kaynaklanan bir krizdi. Covid-19 salgını küresel talebi yeniden ve daha büyük ölçüde, üstelik görünür gelecekte kalıcı olacak şekilde düşürdü.
Dünyada kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla rakamlarına bakınca durum açıklıkla görünüyor. Onar yıllık periyodlarla dolar cinsinden kişi başına gayrisafi milli hasıla 1968-78 döneminde yüzde 189, 1978-88 döneminde yüzde 88, 1988-98 döneminde yüzde 40, 1998-2008 döneminde yüzde 79 artmışken, 2008-2018 arasında yüzde 20 artışta kalmış. 2019 yılında dünyanın yıllık büyümesi binde 4 düzeyinde.
Salgının etkisi
Küresel salgın başlamadan önce krizin bir süreklilik hali taşımaya başladığı anlaşılıyor. Bu durum L harfiyle ifade ediliyor. Krizden çıkamama veya ne kadar süreceği belli olmayan çok uzun bir zaman sonra çıkma hali. Böyle krizler ancak sürükleyici teknolojik dönüşümlerin ekonominin bütün sektörlerine yansımasıyla veya dünyayı altüst eden büyük çaplı savaşlarla son bulabilirler.
Elbette U tipinde olduğu gibi L tipinde de alt çizginin dümdüz olması söz konusu değildir, dalgalanmalar olacaktır. Fakat şimdiki durumu bir süre sonra atlatılacak bir bela olarak görmek yerine, süreklilik taşıma ihtimalinin yüksek olduğunu akılda tutmakta yarar var.
Covid-19 küresel salgını hayatımıza birçok yenilik getirdi. Bunlardan biri de hiç hoşlanmadığımız halde kabullenmek zorunda kaldığımız “yeni normal” kavramı. Yeni normal sadece sınıflardaki sıraları seyreltmek, iş toplantılarına evden katılmak, kağıt bardaktan çay içmek, slow danslardan vazgeçmekten ibaret değil.
Düşük üretim, düşük tüketim, düşük istihdamın hakim olduğu uzun bir döneme hazır olmak lazım. Bu, sürekli bir kriz halidir, sürdürülmesi çok zor olacaktır. Bu nedenle, büyümeyen bir ekonomiye göre yeni çözümler geliştirmek, yeni kurumlar oluşturmak zamanıdır. Tıpkı Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı gibi, anlamsız bir iyimserliği yaygınlaştırmak daha büyük sorunlara yol açabilecektir.
(NÖ)