Birkaç yılda bir yaşadığımız uzun bayram tatillerinden birisini de geçtiğimiz hafta hep birlikte yaşadık. Aslında "üç" gün olan şeker bayramı tatili, öncesi ve sonrasındaki birer iş gününün de bu tatile eklenmesiyle dokuz güne çıktı.
Tatiller iyidir, hareket ve dinlenme yanında, ilgiyi yönelimi değiştirdiği için herkeste bir rahatlama sağlar. Dahası yarattığı "turizm potansiyeli" nedeniyle en azından bazıları için "kârlıdır" da! Şunu da ekleyelim: İzin ve tatil yapmak her çalışanın kuşkusuz hakkıdır. Bunlar doğru!
Kalp krizinin kime, ne zaman, nerede geleceği belli olmaz! Bazen bir hastane ya da dispanser, hatta acil servisin kapısında, bazen bir doktorun yanında, bazen de Sağlık Bakanlığı'nın tatil kampında gelir.
Yaşanan her kalp krizinin atlatılıp atlatılamayacağını önceden kestirmek mümkün olmadığı gibi, kriz nedeniyle yapılan her tıbbi müdahalenin sonucunun her zaman iyi olacağını, yaşamın kurtulacağını da söylemek mümkün değildir. Bunlar da doğru!
Üstelik de hepsi de hem "bilimsel" gerçekler, hem de "doğru" saptamalar.
Diğer doğrular ve gerçekler
Ama başka doğrular ve gerçekler de var: Bunların başında herkesin sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkına sahip olduğu gelir.
Bu hakkın gereleri de kişilerin kendileri tarafından yerine getirilmez, getirilemez. Adına "devlet" dediğimiz ve tek başımıza çözümleyemediğimiz sorunların çözümü için gerekli temel hizmetleri bize sunma göreviyle yükümlü organizasyon, şimdi geçerli yasalarda olduğu gibi "sağlatmak", ama kimse bunu yapmıyorsa, kendisi sağlamak zorundadır. Çünkü varoluş nedeni budur.
Sağlıkla ilgili kuruluşların oluşturulması ve hizmet sunar bir halde olması ve bu sağlık kurumlarında hizmetin sürekliliğini sağlamak da bu görevlerin arasındadır.
Uzun tatiller ve izinlerle, bu dönemlere denk gelen süreklilik gerektiren hizmetleri herhangi bir eksik, yanlış, zarar ve mağduriyet oluşmadan sürdürmek de bu görevin içindedir ve bunları yerine getirmek de yeterli, doğru ve etkin bir yönetim ve organizasyonu gerektirir.
Yönetim ve organizasyon ticari kurumlar açısından "kâr" temelinde oluşturulurken, sağlık alanında olduğu gibi kamu kurumları açısından ise "hizmet" temelinde oluşturulmalıdır. Oysa yaşadığımız bu dönemde mevcut hükümetin çok önemsediği, bir dönüşüm, hatta devrim olarak nitelediği sağlık alanında yönetim ve organizasyon işleri de ne yazık ki "hizmet" öncelikli değil, "kâr" öncelikli olarak gerçekleştirilmektedir.
Dokuz günlük bu uzun tatil sırasında bir kamu polikliniğinin önünde bir vatandaşın kalp krizinden ölmesi bu saptamanın haklılığını gösteren örneklerden birisidir.
Basına yansımayan başka örnekler var mıdır bilmiyoruz; dahası her tatil döneminde olduğu gibi bu tatilde de yaşanan trafik kazalarında görülen ölüm ve sakatlıkların sayısına sağlık hizmetine etkin bir şekilde ulaşıp yararlanamamaları etki etti mi bunu da bilmiyoruz.
Ama bence burada belirleyici olan mağdur olanın sayısının çokluğu değildir.
Daha önce de defalarca söz ettiğimiz gibi, tek kişi bile bu haklardan etkin bir şekilde yararlanamadığı zaman bu hakkın ihlâl edildiğini ve bu konuda verilen hizmetin yönetim ve organizasyonunda bir eksiklik ve yanlışlık olduğu söylenebilir.
Osmanoğlu'nun hizmete ulaşma ve yararlanma hakkı
Söz ettiğimiz olayda yaşamını yitiren Cevdet Osmanoğlu'nun sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkı ihlâl edilmiştir.
Onun bu hakkının ihlâli daha kalbinin ilk sıkıştığı andan başlamıştır. Çünkü hemen yakındaki Bahçelievler Semt Polikliniği'nin bayram nedeniyle kapalı olduğunun bilgisi de dahil, böyle bir durumda kıpırdamadan hemen 112 acili araması ve onların kendisine ulaşması bilgisine ve gereken sürede kendisine ulaşılacağının güvencine sahip değildir.
Sonradan yapılan açıklamada, söz konusu semt dispanserinin hemen arkasında, kuş uçuşu üçyüz-dört yüz metre uzaklıkta bulunan 112 acil komuta merkezi'ne durumun bilgisinin ulaşmasından sonra merkezin ambulansı 7 dakika içinde oraya ulaşmıştır. Bu da yukarıda söz ettiğimiz güvenceye kimsenin sahip olmadığı gerçeğini ortaya koyan bir başka kanıttır. (2)
Bir kalp krizi olgusunda da, herhangi bir başka acil durumda da 7 dakika çok uzun bir süredir ve ancak bu süre içinde müdahale edebilen bir acil hizmetin varlığı, en başta bunun bir "acil hizmet" olmadığını bize göstermektedir.
Söz konusu uzun tatil süresinde, başka sağlık kurumlarında olduğu gibi bu birimde de hizmet sunan personel sayısında bir azalma olup olmadığı sorusu da yönetici ve sorumlular tarafından yanıtlanmalıdır.
Aynı haberde İl Sağlık Müdürlüğü'nce bir soruşturma açıldığı belirtilmektedir. Bu gerekli ama yeterli bir tutum değildir, daha çoğunun yapılması gereklidir.
Haberde Cevdet Osmanoğlu'nun yakınlarından Fikret Osmanoğlu'nun yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirtiliyor. Osmanoğlu'nun yakınları ayrıca tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla konuyu hem adli, hem de idari yargıya taşımalı, oluşan sonuç ve mağduriyetin bir "yönetim ve organizasyon" eksikliği olup olmadığının araştırılmasını da istemelidirler.
Diğer yandan haberde söz edilen Osmanoğlu'nun öldükten sonra onu oradan alacak aracın beş saat sonra gelmesi ve bu süre boyunca semt polikliniğinin önünde yerde beklemesi de, bununla ilgili sorumluluğun Sağlık Bakanlığı'nda olmadığı yanıtı da üzerine gidilmesi gereken başka "ihmâl"dir. Bunların da söz konusu uzun tatile yönelik bir idari eksiklik olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Ölümü haber veren basın da hem açılan sağlık müdürlüğü soruşturmasının, hem de yukarıda söz ettiğimiz konularda eğer yargı harekete geçerse onun sonuçlarını da izlemesi ve kamuoyuna bildirmelidir.
Basının bu konuda bir görevi daha vardır, uzun tatillerde, sürekli hizmet vermesi gereken kurumların bu hizmetleri nasıl sunacaklarını da onlara sormalı, aldıkları bilgileri de kamuoyuna da yansıtılmalıdır.
Tüm bunlarla Cevdet Osmanoğlu kuşkusuz geri gelmeyecek, ama başka benzerlerinin yaşanması önlenebilir, daha da önemlisi vatandaşın bu tür durumlarda ne yapacağını öğrenmesi sağlanmış olur. (MS)
(1) "Sağlık ocağı kapısında can verdi!" (Taraf, 05 Eylül 2011, Fırat Alkaç'ın haberi)
http://www.internethaber.com/istanbulda-poliklinik-skandali-369585h.htm
(2) "Skandal ölüm soruşturulacak" (Taraf, 06.09. 2011)
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gnosif=a--KscaaGAf55nmrTr9ThQ..&mnosif=bIh_rJYP9wg.&st=2