Bugün Orta Amerika'daki seyahatimizden kalanları anlatayım istiyorum. Bunlardan biri kadınlar başlığını taşıyor. Fakat ona geçmeden önce bizden bir kadının önderlik ettiği ve binlerce insanın eşlik ettiği bir eylemi anımsatmalıyım:
Leyla Güven'in tecride karşı başlattığı açlık grevi eylemi 143. gününde. Türkiye'de cezaevlerinde ve dünyanın çeşitli yerlerinde insanlar aynı amaçla açlık grevi yapıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde direniş içinde Zülküf Gezen, Ayten Becet, Zehra Sağlam, Medya Çınar cezaevlerinde hayatlarını kaybetti.
Sonra aklıma bundan 47 yıl önceki ON'lar geldi...
TIKLAYIN- Kızıldere'nin 47. yılında: On'ların Hayatı
Başka coğrafyalarda da ON'lar gibi yürüyenler vardı. İzini sürmeliydik...
Kıyım
Nikaragua sınırı sonrası Honduras'ta bizden önce bu yoldan geçenler ve yerel ahali, gelen geçen doğaya bakıp sıkılmasın diye olsa gerek "plastikle ördük dağı, taşı" marşı eşliğinde ellerine ne geçerse fırlatıp otoban kenarını dekore etmek istemişti. Bu hal kısmen El Salvador'da da devam etti.
Kendilerine ve doğaya karşı bu kadar acımasız davranan insanlar Berta Cáceres'in canına kıymakta (3 Mart 2016) fazla zorlanmamış olsalar gerek diye düşündüm. Berta yerlilerin ve doğanın hakları için mücadele ediyordu.
En son çevresel felakete yol açacağını düşündüğü bir baraj projesine karşı çıkmıştı. Bedeli ölüm oldu. Ordu ve inşaat şirketi bağlantılı yedi kişi mahkum edildi. Fakat ailesi soruyor "Ya azmettiriciler, onlar nerede?"
Benim de bir derdim var. Bundan on gün kadar önce Honduras'ta katledilen meslektaşımız Leonardo Gabriel Hernández'in katilleri nerede olduğu sormayacağım, artık haber ve habercinin öldürülmesinin/kurban edilmesinin günümüzün egemen politik anlayışının ritüellerinden biri olduğunun altını çizmek zorundayım.
Hele hele ABD destekli bir gaspçının devlet başkanı olduğu Honduras'ta ya da darbe kutlayıcısı Bolsonaro'nun Brezilya'sında bunların olması "normal". Burada ters olan 2001'den bu yana Honduras'ta 77 gazeteci öldürüldüğünün istatistiğini tutup buna "dur!" demeyen dünyanın hali !
Kadınlar...
Yol boyunca kadınlarla ilgili en kulak tırmalayıcı hikayeyi, yine bir kadının yerel rehbere yönelttiği ısrarlı sorular sonucu El Salvador'da işittim.
Honduras sınırından El Salvador'a geçtikten sonra yol kenarında çok sayıda otelimsi yer vardı.
Bunlar neydi? Rehber, yanıtının kadınlar için pek hoş olmayacağını düşünerek sanırım geçiştirmeye çalıştı. Sonra döküldü, meğer bunlara garaj hotel deniliyormuş, kaçamak yapılan yerlermiş. Fakat asıl kulak kabartmamı sağlayan olay ülkedeki katı kürtaj karşıtı tutum nedeniyle buraların kürtaj yapmak için kullanıldığı bilgisiydi.
Hamile kadın bir doktorla anlaşıp, pek de sıhhi olmayan koşullar altında bu tür yerlere gelip çocuğunu aldırıyormuş. Tabii bu her anlamda pahalıya mal olan bir şeymiş.
Latin Amerika'nın genelinde hükmünü sürdüren kürtaj yasağı burada tavizsizce uygulanıyormuş. Kürtaj yaptırdıkları için ülke hapishanelerinde kadınlar varmış. Burada kürtaj karşıtlığının ana motivasyonu Katolik inancı. Fakat kadınlar burada da Arjantin'de başlayan "Ni Una Menos" ("Bir Kadın Daha Eksilmeyecek) kampanyasına katılmakta gecikmemişler.
Kadınların en görünür olduğu yer ise El Salvador-Suchitoto'ydu. Suchitoto 75 bin kişinin hayatını kaybettiği iç savaşta (1979-1992) bir çok çatışmaya ve 10 katliama sahne olmuş. Kasabanın devlet tarafından uçaklarca bombalanmaktan yerel bir sanatçının uyanıklığı sayesinde kurtarıldığı halen bir efsane gibi anlatılıyor. Kadınlara gelince, çoğu yerde iş namına ne varsa yapan kadınlar.
Geçmişte de FMLN (Farabundo Martí Halk Kurtuluş Cephesi) saflarında gerilla olarak yer almışlar. Bugün halen iç savaşın yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Fakat anlaşılan ev içi şiddetin hedefi olmaktan henüz kurtulamamışlar.
Suchitoto'da bazı evlerin duvarları Suchitoto'nun simgesi olan bir çiçek ve kuşla birlikte "bu evde yaşayanlar kadına dönük şiddete karşıdır" yazılı ibarelerle donatılmış. Bu tür çabaların ne kadar etkisi oluyor bilinmez fakat en azından evlerinin duvarında kampanyanın görünür olması bile önemli sanıyorum.
Kadınlarla ilgili bölümü bitirirken, Orta Amerika'da yerli kabilelerinin bugüne kadar gelmesinde kadınların dilin, kültürün korunması, yayılması çerçevesinde önemli bir rolü olduğunun ve yerlilerin tarihinde ana-erkil bir dönemin de yaşandığını belirteyim.
Yeni Osmanlı'nın sakatlanmış muhayyilesi
Siyasete gelince, önce eğlenceli kısım.
Malum şahsın matbuat işleriyle meşgul olan zevatının "El Salvador'un yeni devlet başkanı Osmanlı torunu Nayip Bukele" diyerek attıkları sevinç nidalarından başlayalım. Evet Bukele'nin ataları diğer El Turco diye anılan göçmenler gibi buralara Osmanlı topraklarından kaçmışlar.
Çünkü ya Osmanlı'nın zulmü ya da başka benzer nedenlerle yaşadıkları yerde kendilerine bir gelecek görememişler, binlerce kilometre yol kat etmeyi göze almışlar.
Tıpkı bugün de olduğu gibi. Demem o ki Osmanlı'nın buralarda pek hayırla anıldığını duymadım ve sanmam.
Yeni Osmanlı buralara dizileri, püsküvitleri ile gelse de "Osmanlı torunu" ayağına bu işler biraz zor anlayacağınız. Hem bence malum şahsın kıskandıracak hadiseler de var bu El Salvador'un tarihinde. İşte kıskançlıktan çatlatacak kısım:
El Salvador'da 1930 yılında iktidara gelen ırkçı diktatör General Maximiliano Hernandez Martinez nam şahıs Asyalı, Arap, Çingene ve siyahların ülkenin ırksal yapısını değiştirebilecekleri vehmine kapılarak bir faşistlik yapmış. (Yoksa alıngan bir kısım arkadaşı gözeterek popülistlik mi yapmış deseydim?)
Türk, Lübnan, Suriye ve Filistin vatandaşlarının ülkeye girişi tamamen yasaklamış. Bu kabus 1980'de ancak son bulmuş. Kürtlere kapıyı gösterenler böylesi şeyleri işitince sanıyorum hasetliklerinden uyuyamazlar...
İş bu kadarla kalsa iyi, Bukele'nin imam babası iki sene önce ölene kadar ülkedeki %1'lik Müslüman azınlığın temsilcisiymiş.
Biraz arızalı bir imam olsa gerek ki tam da malum şahsın alnından kaşırcasına iç savaş sırasında "gomonistler"in safında yer almış. Münafık imam orada da durmamış,1981'de doğan oğlunu Cizvit mektebine göndermiş, sonra nesebi biraz karışık bir Yahudi kızıyla evermiş ve "Osmanlı torunu" Nayip, San Salvador belediye başkanı sıfatıyla geçen yıl Ağlama Duvarı'nın önünde soluğu almış. Olacak iş mi?
Şaka bir yana, yerelden insanların aktardığı kadarıyla, Nayip Bukele iki partili sistem (FMLN-ARENA) gibi işleyen aynı zamanda sorunları çözemeyen siyaset içinde özellikle genç nüfus için bir alternatif, umut olarak belirmiş.
Son on yıldır iktidarda olan FMLN'nin yolsuzluk, şiddet gibi temel problemleri çözemeyişinin Bukele'yi sivrilttiği söyleniyor. İki yıl önce "partide bölünmeyi teşvik etmek..." türünden suçlamalarla FMLN'den atılan Bukele mevcut sistem dahilinde ne kadar sorunları çözebilir belirsiz, hele hele Venezuela'dan gelen ucuz Chavez petrolü olmazsa halleri nice olur? Mesela Haiti...
Birlik
Hazır söz Chavez'den açılmışken, ondan geriye kalanlara kısaca bakalım. Öncelikle henüz sönümlenmemiş zengin bir deneyim bıraktı, bunun altı çizilmeli.
Özellikle Güney Amerika'nın postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşının sıcak bir cephesine dönüşme eğilimi gösterdiği şu günlerde, ABD-Çin-Rusya gibi emperyalist güçlerin karşısında kıtayı yeniden harekete geçirecek bütünlüklü bir politik çıkış şart.
Bunun anahtarı yine daha önceki devrimci mücadelelerde, bütünleşme tasarılarında. Yol, yapılamayanları/yapılmayanları hayata geçirirsek ilerleyebilir. Bu sadece bir karşı çıkış politikası değil aynı zamanda "ütopya"nın kendisi.
Víctor Raúl Haya de la Torre, Farabundo Martí, Che, Chavez politik pratikleri ve yaşamlarıyla "bizim amerika" fikrinin taşıyıcılarıydı. Belki başkaları da vardır fakat daha da önemlisi kıtada şimdi, şunun ya da bunun sömürgesi olarak bir biriyle dalaşan ülkelerin daha önce sınırları yoktu.
İspanyollara karşı savaşlarda sınırlar belirmeye başladığı zaman da bir kaç "ülke" belli sürelerde de olsa bir arada yaşamayı becerdi. Ve birlikte çok daha rahat sorunlarını çözebilirlerdi/çözebilirler.
Bugün Latin Amerika'da yaşanan sorunların bir nedeni ABD'nin saldırgan-emperyalist politikalarıysa1 bir diğer önemli sorun da Latin milliyetçiliği.
Chavez döneminin ve bugün Maduro'nun yaptığı yanlışların da geri planında yatan Latin milliyetçiliğinin yarattığı illüzyon. Gerçek olmayan şeyler üzerine bina edilmeye çalışılan gelecek, hem emperyalist müdahaleler hem de bu yanılgılar nedeniyle başarısızlığa uğradı. İktidar sahipleri lafta "21. yüzyıl sosyalizmi" düşüncesini dile getirse de aynı zamanda bu işlerin "yukarıdan aşağıya" ne kadar kurulabildiğinin/yıkılabildiğinin sınırlarını da gösterdiler.
Bugün bu yüzden kolektif mülkiyet ve doğrudan demokrasi temelinde yeni bir bütünleşme arayışı her zamankinden daha fazla elzem.
Bitirirken niyeyse aklıma 31 Mart Vakası geldi. Bir hırsla fani ömrünü tüketmiş, 33 yıl sonra geriye dönüp, tahta melûl melûl bakan kamburu çıkmış, cüceleşmiş bir şahıs. Hayırdır inşallah... (AS/PT)
1 ABD "Göçe karşı anlaşma" başlığı altında Guatemala, El Salvador ve Honduras'la geçtiğimiz hafta yeni bir güvenlik anlaşması imzalayarak bölgedeki hegemonik gücünü pekiştirmek için yeni bir hamle yaptı.
Bir Orta Amerika Gezisi- 1/ Orta Amerika’da Bir Turist