Uzaya yollanan ilk canlı varlık Layka, Moskova sokaklarından koparılmış ve Sputnik 2’nin içinde aşırı ısıdan dolayı ölmüş bir köpekti.
İnsanların uzayda hayatta kalıp kalamayacağının anlaşılması için, Layka’nın ve onu müteakiben başka köpeklerin kobay olarak kullanılması Uzay köpekleri (Space dogs) adlı filmin ana mevzusunu oluşturuyor.
Belgesel Locarno film festivalinde olduğu gibi Viennale’de de başarısını özel mansiyonlar ve ödüllerle taçlandırmış, yönetmen ve senaryo yazarı hanelerinde adlarını gördüğümüz Elsa Kremser ile Levin Peter parlak istikballerine doğru ilerlerken sanki ilk sağlam temellerini bu belgeselle atmışlardı.
Ne de olsa istikrarlı sinemacılar bu sene Beyaz salyangoz (White snail) adlı kurmacalarıyla hem Locarno’da, hem de Saraybosna’da ödüller kazanmak suretiyle kabiliyetlerini teyit etmiş oldular.
2024 yılında Moskova köpeklerine eğildikleri diğer filmleri Rüya gören köpekler (Dreaming dogs) adlı belgesel, sinemacı ikilinin köpeklere yönelik takıntılı hassasiyetini şüphe götürmez şekilde gözümüze sokuyor.
2019 Avusturya, Almanya ortak yapımı 91 dakikalık Uzay köpekleri, filmin kahramanlarına reva görülenleri sert görüntülerle de seyirciye aktarırken Moskova sokaklarında aç bilaç dolaşan köpeklerin belki de uzaya fırlatılanlara kıyasla daha şanslı olduğunu düşündürüyor. İnsanın sadık dostu köpeklerin sokak yaşantısına sızarken aralarında oluşan ve her zaman şefkatle bezeli olmayan dinamikleri izlemek de ziyadesiyle enteresan.
Hayvanlara işkence
Filmde Sovyetler Birliği (S.S.C.B.) döneminde kobay olarak bilim dünyası tarafından feda edilen köpeklerin siyah beyaz arşiv görüntüleriyle günümüzde Moskova’da dolaşan sokak köpeklerinin renkli sekansları peş peşe sıralanıyor. İnsan İstanbul’da geçen, Elisabeth Lo’nun yönettiği "Sokak Köpekleri (Stray)" adlı filmle Uzay köpekleri belgeselindeki çağdaş görüntüleri kıyaslayınca tercihini ister istemez Zeytin ve arkadaşlarının lehine yapabiliyor.
Lakin Moskova’da genellikle gece vakti, ıssız mıntıkalarda yiyecek ve insan sıcaklığı arayan kahramanlarımızla dolaşırken meselemiz daha çok uzay çalışmalarında insanlar tarafından kurban edilmiş sokak köpeklerinin “hayaletleri”.

Arşiv filmlerinde şehirden toplandıktan sonra köpeklere yapılan bitmez tükenmez testler, dayanıklılık denemeleri, tıbbi müdahaleler, protezler ve daha birçok işkencevari pratikle karşı karşıya kalıyoruz.
Aslında öncüleri Layka misali, pek azı yeryüzüne canlı dönebiliyor. Gezegenin yörüngesinde sayısız kere dolaşmaları, haftalar boyunca daracık bir alana sıkışmış şekilde karanlıkta yaşamaya çalışmaları, Soğuk Savaş sırasında ABD’yle sidik yarışında propagandanın ön plana çıkardığı teferruatlar olmasa gerek. Uzaya fırlatılmalarından günler sonra ancak uykuya geçebiliyorlardı ve o zamanların teknolojisiyle yeryüzüne sadece kalp atışlarının mesajı gelebiliyordu.
İnsan merkezli olunca…

Filmde ABD’nin ise bu tip deneylerde seçimini şempanzelerden yana kullandığını öğreniyoruz. Number 65 adı verilmiş ilk kobayın uzayda aşırı bir panik yaşamakla beraber her şeye rağmen yeryüzüne canlı döndüğü de bize aktarılıyor. Fakat sonradan uzay kapsülü gördüğü anda öfke nöbetleri geçirmesinden dolayı kobay primatın başka uçuşlara uygun olmadığına kanaat getirilmiş. Afrika’daki tabii ortamına iade edileceğine Washington’da hayvanat bahçesine kapatılmış ve insanlarla haşır neşir olduğu bunca yıldan sonra kendi akranlarıyla iletişime tekrar geçemeyince bir köşede tek başına ölmüş.
"Uzay Köpekleri" adlı filmi izlerken insan ister istemez duygusallaşıp dramaya meyledebiliyor.
Moskova’da da iki maymuna rastlıyoruz nitekim. Biri bir çocuğun doğum gününde davetlileri eğlendirmek için ebeveyn tarafından bakıcısıyla eve davet ediliyor.
Gayet gürültülü bir diskotekte bir gösteriye çıkarılmak üzere olan diğeri ise kostümünü tamamlamak için üstüne bembeyaz, ütülü bir gömlek giydirilirken uslu bir çocuk gibi söz dinliyor, düğmeleri bile açılmamış gömleğin kol kısmının kollarına zar zor geçirilmesi sırasında aynen munis bir velet gibi davranıyor.

Hayvanların insanlar tarafından hoyratça harcanmasının geniş halk kitleleri tarafından kabul görmesi için göz boyama taktikleri de unutulmamalı.
Çok farklı diyarlardan, hatta başka gezegenlerden enkaz halinde dünyaya inmiş gibi görünen, canlı demeye bin şahit isteyen köpekler birkaç hafta sonra kendilerine gelebildiğinde “nikâh” şansına sahip oluyorlardı. Bilim insanları dişi ve erkek köpekleri çift olarak birer kafese kapatarak defalarca çiftleşmelerini sağlıyor ve akabinde doğan yavruları büyük bir tantanayla halka tanıtıp meşhur kişilere mükâfat (?) olarak sunuyorlardı.
Ne de olsa mühim olan, uzaya gidecek insanların üreme kapasitesine halel gelmeyeceğinin garantisiydi. Hayvanlara olacaklar ise pek umurlarında değildi; günümüzde ve bilhassa memleketimizde vaziyet bugün acaba ne seviyede?
Yoksa kösteklenmiş insan işin kolayına kaçıp hıncını hayvanlardan ve tabii ki ağaçlardan çıkarmaya devam mı ediyor?
(RL/EMK)







