26. yaşımın sona ermesine kısa süre kala, muhabirlikte dördüncü senemi ülkedeki dördüncü seçimi izleyerek doldurmuşken ilk kez Türkiye sınırlarının ötesindeyim.
Burası Saint Petersburg. Gün geç aydınlanıyor, çok da aydınlık kalmıyor. Hava soğuk ama beklediğim kadar değil. Bunlar başka bir yazı konusu. Şimdi başka bir şey anlatmak istiyorum.
40’ı aşkın ülkeden genç gazetecilerin katılacağı medya-forumu için buradayım. Elif Akgül arkadaşım kendisine gelen teklifi bana yönlendirip, ofisçe yeni yürümeye başlayan çocuğu desteklercesine sırtımdan itelemeselerdi sınırları aşmam daha çok uzun sürerdi belki.
Ama geldim. Tek başıma geldim. Ya da öyle sandım. Bugün farkettim ki yalnız gelmemişim.
Etkinlik kapsamında bir fotoğraf sergisi olacağından bahsettiler, haber fotoğraflarımdan örnekler istediler. Konu “The way I live” idi. “Hayatım nasıl geçiyor?” olabilir çevirisi, aslında Türkiye’yi ve çektiğim fotoğrafları düşününce “Nasıl hayatta kalıyorum?” sorusu daha doğru anlatıyor...
Altı fotoğraf seçmiştim...
İlkini bu seneki 19 Ocak’ta Agos’un önünde, Hrant Dink’in öldürüldüğü yerde, onun için toplananların arasında çekmiştim.
Bir diğerini Galatasaray Meydanı’nda bir 499. Cumartesi günü, hani tam da açıklama başlamadan az önce pankart yere serilirken dönüşmüş fotoğrafa.
"Gaz, su, gözaltı"
Sonra “gaz, su, gözaltı” fotoğrafları var.
1 Mayıs 2015’te Beşiktaş’taydım birinde.
Önceki gece haber izlemek için 1 Mayıs’a giderken hazırladıklarımın (fotoğraf makinesi, basın kartı, gaz maskesi, kask) fotoğrafını çekmiş, “Yalnızca fotoğraf makinesiyle habere gideceğimiz günlere” notunu düşmüştüm.
Ama 1 Mayıs 2015’te ben ve diğer gazeteciler yalnızca fotoğraf makinelerimiz ile gidememiştik habere. Gün “gaz, su ve gözaltı”yla sonlanmadan Taksim’e yürümek isteyenler, gazeteciler ve polis uzun süre beklemiştik.
İşte bir fotoğraf da o bekleme anında. Kaldırıma oturmuş gazetecilerin kucaklarında fotoğraf makineler, yanlarında kaskları, gaz maskeleri.
Zamanı geri çekiyor bir başkası. Gezi’nin ilk gününden, 27 Mayıs 2013’ten. Az sonra Gezi’nin simgesi olacak fotoğraf karesinde donacak ve ardından suratıma biber gazı sıkacak polis koşarak biber gazı sıkmaya çalışırken takılıyor, gaz topuklara isabet ediyor.
Bir başka 1 Mayıs. Muhabirliğimin ilk 1 Mayıs’ı. 2013. Yine Beşiktaş. TOMA gökkuşağına sebep olmuş. Gökkuşağının bittiği yerde insan var.
Son fotoğrafta kadınlar var. Barış İçin Kadın Girişimi’nin barış için ses çıkarma eylemlerinden bir kare. Rengarenk, sesleri ulaşmış sanki fotoğrafa.
Şimdiye dek sınırlarından uzaklaşmadığım ülkenin çok uzağında, öyle ki gün bile kısayken hepsini Hermitage Müzesi’ndeki sergi salonunda gördüm.
Anladım ki yalnız gelmemişim.
İyi hissettim.
Sırtım sıvazlanmış gibi, onlarla gelmesem içimin bir yanı ayıp ettiğimi kendime fısıldarmış gibiydi.
Memleket karşı yakada. Selam ederiz hep birlikte. (BK)