3 maymunu oynamak adına tüm enerjimizi tüketmemeliyiz artık... Hatta hayata hepimiz yeniden buradan tutunabilir ve katılabiliriz. Umudumuzu korumak için, gelecek için...
Biz izin verdikçe, hayat bize daha sert dokunmaya ve itmeye çalışıyor. Çocuklarımıza değmeye başladı bu acılar/istismar ve hak ihlalleri... Buna karşı bir emek harcamadığımız, keyfimize baktığımız, TV karşısında oturup maç/dizi izleyip yaşananları görmezden geldiğimiz, ilgileniyormuş gibi yapıp/düşünüp parmağımızı kıpırdatmadığımız sürece, bu "çığlık" evlerimizin içinde de yankısını bulacak...
Görüntülü ve yazılı medya, yaşanan ihlal ve istismarların çok küçük bir kısmını bize iletmekte. Gerçeklerin çok daha sert ve yakınımızda, hatta çoğunlukla akraba/arkadaş çevremizde de yaşandığını ne kadar hafızamızdan silmeye çalışsak da, Anadolu'nun enerjisi çocuklarımıza yaşatılan taciz/istismar ve hak ihlalleri hem içerde, hem dışarıda... Uzağa bakmamalıyız, lütfen önce yakına, sonra aynaya, daha sonra uzağa bakalım.
Savaşın çocuğu olmak
Lütfen küçük bir geri besleme yapalım hep birlikte. Nasıldı bizim çocukluğumuz..? Nasıldı 1960'ların çocukluğu..? Ve şimdi nasıl 2000'de çocuk olmak...
Savaşın çocuğu olmak... İstismarı/tacizi yaşayan veya gören çocuk olmak... Aile içinde/okulda, şiddeti ve istismarı yaşamak... Bu ruhsal, fiziksel, sosyal etki ile hayata katılmaya çalışmak... Nasıl bir katılım(!) olacaktır... Bizim bu yaşananlarda (hiçbir etki/tepki vermediğimiz için) topum olarak payımız yok mudur? Düşünelim birlikte ve hareket edelim bunun için...
Bir tutukevinde birkaç ay kalmayı hiç hayal ettiniz mi..? Bir deneyin, bir düşünün, biraz zorlayın düşüncelerinizi lütfen... Ruhsal ve sosyal açıdan nasıl bir etkisi olurdu sizde.?
Yan yana bir arada yaşamaya devam etmek durumunda olduğunuz bir akraba/yakınınızın size cinsel tacizde bulunduğunu...
Çocukluğunuzu yaşarken, bir büyük yeşil(!) kalabalığın gelip, evinizi yakıp-yıkıp, annenizi/babanızı/ablanızı/abinizi alıp götürdüğünü ve bir daha onları uzun bir süre veya hiçbir zaman göremediğinizi...
Önce yaşananları değerlendirip, "Birşey Yapmalı..!" dediğimiz an, işte o zaman bizim çocuklarımızın daha özgür, daha yaşanılır, daha adaletli bir geleceği görme şansı olacak...
Peki bu tür yazıları (çok daha iyilerini) okuyunca, biz insanlar nasıl duygular yaşamaktayız... Bir enerji gelip, bir süre başımızın üzerinde bir hale olarak dolaşıp "hadi hadi bir şey yapmalı" dedirtip, sonra...???
Ne yapmalı..? (veya son düşünce yerine)
Günümüz insanının yıpratıcı bir sosyal-psikolojik durumu olduğu açık... Dezenformasyon, işsizlik, aile/arkadaş/akraba/iş ortamlarının beklentili ve hırpalayıcı hali, parasızlık, aynı evde artık bir arada yaşamanın zorlukları, çevresel baskılar,... vs sayılmayacak kadar çok depresyona yöneltici yaşanan İM ler... Ve bu bizi "kaçmaya, korkuya, ilgisizliğe, ama en çok ta TÜKETİM e" itiyor... Evi, işi, eşi, çocuğu, parayı, ilişkileri, bilgiyi, ... tüketerek yaşama çabasına girişiyoruz... Tükettikçe de erdemli tüm duygularımız köreliyor... Bir bakıyoruz ki, hayat-anlam ilişkisini hissedemiyoruz, ne için yaşadığımızı bilemez hisler gelip gidiyor aklımıza...
Çocuk istismarı ve hak ihlalleri ile ilgili biraz araştırma yapınız ve sonra bulunduğunuz yer/şehir/kasaba/köy/bölgede, "istismarı/ihlali önlemek adına" çabalayan birileri var mı onu araştırınız... Ya da "SİZ" ilk adım olunuz o bölgede... Hak ihlalleri ile ilgilenen yapılar, çocuk haklarını geliştirmekle ilgilenen STK'larla temasa geçiniz... İşte o zaman yaşayacağınız duygular, hisler, yolda/gazete'de/ tv'de/sokakta gördüğünüz her çocuk için bir çabaya girişmek, toplumsal gelecek çabasının parçası olmak, başka bir dünyanın mümkünlüğünü yaşatacak...
Kapımız çalınmadan, dışarıdaki çığlığın aslında içerde olduğunu birisi bize anlatmadan/yaşatmadan biz fark edip, bu sızıya dur demeliyiz... Yoksa bu sızı "birşey yapmayan" her birimizi günü gelip bulacaktır/bulmalıdır da... (TG/EKN)