Bu ayın başında İsrail hükümeti, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un "görülmemiş" olduğunu iddia ettiği bir hareketle 31 Mayıs Gazze'ye Özgürlük Filosu katliamı için iki uluslararası BM soruşturma komisyonundan biri ile işbirliği yapacağını ilan etti. Ancak komisyona ve bu komisyonun kimlerden oluşacağına ilişkin detaylar -özellikle de Kolombiya'nın görev süresi bitmeye gelen kötü şöhretli devlet başkanı Álvaro Uribe Vélez- komisyonun tarafsızlığı üzerinde şüpheler uyandırdı.
Komisyon, biri Türkiye, biri İsrail tarafından ve diğer ikisi de İsrail'in verdiği listeden seçilen dört kişiden oluşuyor. Bu son ikisinden başkan olacak olan Yeni Zelanda eski başbakanı Geoffrey Palmer ve başkan yardımcısı olarak görev yapacak olan da Uribe'dir. Bir uluslararası hukuk uzmanı olan Palmer'ın tercih edilmesini tartışmak bile anlamsız ama Uribe'nin atanması şaşkınlık uyandırıyor. Öyle görülüyor ki, bu komisyonun "dengesi", uluslararası hukukta ve insan hakları hukukunda tecrübeli biriyle buna çok katı bir şekilde karşı çıkan biri arasındaki dengeyi içeriyor. Bu denge mefhumu, bu komisyonu daha başlamadan kaçınılmaz olarak zayıflatıyor ve uluslararası hukuk sürecini lekeliyor.
Uribe, tartışmalı bir devlet başkanıdır. Rejimi ciddi insan hakları ihlallerine bulaşmıştır. İnsan hakları savunucuları, devlet istihbaratı (DAS) tarafından yasadışı olarak izlenmiş ve taciz edilmiştir. Onun döneminde Ekvador topraklarının bombalanması gibi uluslararası hukuk ihlalleri yaşanmıştır. Yolsuzluğa bulaşmıştır. ABD destekli kontrgerilla (karşı isyan) savaşında ordu tarafından işlenen insanlık suçları ve aşırılıklarla suçlanmaktadır.
Uribe, insan hakları savunucularını küçümsemesi ile meşhurdur. Human Rights First'e göre "Başkan Uribe ve diğer idari yetkililer, [insan hakları savunucularını] terörist sempatizanları olarak etiketlemektedir ve insan hakları STK'ları ile yasadışı silahlı gruplar arasında kanuna aykırı bağlantılar olduğunu ima etmektedir. Kolombiya'daki hükümet yetkililerinin sorumsuz beyanatları, insan hakları savunucularının yaşamını büyük bir tehlikeye atıyor ve onların çalışmalarının değerini ve güvenilirliğini baltalamakla tehdit ediyor". ("Kolombiya'da İnsan Hakları Savunucuları").
Eylül 2009'da BM İnsan Hakları Komisyonu'nun insan hakları savunucularının durumu hakkında özel raportörü olan Margaret Sekaggya, Kolombiya'yı ziyaret etti. Sekaggya, Kolombiya'da insan hakları savunucularının karşılaştıkları problemlerin şunlar olduğunu tespit etti: "İnsan hakları savunucularının kamu yetkilileri ve devlet dışı aktörler tarafından damgalanması; devlet istihbarat servisi tarafından yasadışı izlenme; keyfi tutuklama ve gözaltı; adli taciz ve sivil toplum kuruluşlarının binalarına baskınlar ve bilgi hırsızlığı " ("Özel Raportörün Raporu ...," 4 Mart 2010, s. 13-18 [PDF]).
Kolombiya'daki kamu yetkilileri, insan hakları savunucularına ve siyasi ve toplumsal muhalefetin üyelerine sürekli "teröristlerin" yani solcu gerillaların yardımcıları diye saldırır.
Uribe, bu saldırıların başını çekmektedir. İnsan hakları savunucularını "korkakça insan hakları bayrağını sallayan, terörizmin hizmetindeki kiralık çeteler", "insan hakları kaçakçıları", "insan hakları şarlatanları", "haydutların [gerillaların] iş arkadaşları", "FARC'ın [Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri] entelektüel cephesi" diye adlandırdı ve şöyle dedi: "Teröristler ve destekçileri yenileceklerini hissettikleri her zaman insan hakları ihlallerini kınama numarasına başvuruyorlar."
Uribe hem Uluslararası Af Örgütü hem de İnsan Haklarını İzleme Örgütü (Human Rights Watch) hakkında özellikle sert ifadeler kullandı: "Uluslararası Af Örgütü, gerillalar tarafından işlenen uluslararası insani hukuk ihlallerini kınamıyor ve terörizme meşruluk sağlıyor [...] kütüphane fareleri gibi Avrupa devlet dairelerini dolaşıyorlar, alçak sesle dedikodu yapıyor, Kolombiya kurumlarını yıpratıyorlar." İnsan Haklarını İzleme Örgütü'nün Amerikalar yöneticisi José Miguel Vivanco için de şöyle dedi: "Bir FARC savunucusu [ve] suç ortağı Vivanco, demokratik güvenlik politikamızı eleştirmek için buraya gelmeden önce, ülkemizi ayakları üzerine kaldırmak için ciddi çaba harcıyorduk. İnsan haklarına gelince Bay Vivanco'dan öğrenecek hiçbir şeyim yok." ("Defensores de derechos humanos: bajo el estigma del presidente Uribe," (İnsan hakları savunucuları: Başkan Uribe utanç içinde) Agencia de prensa (IPC), 23 Ekim 2009).
Bu, Uribe'nin insan hakları savunucularına sistematik saldırılarına sadece gözucuyla bakınca görünenlerdir. Haziran 2010'da uluslararası bir insan hakları heyeti, Kolombiya'nın La Macarena kasabasında batı yarımkürenin henüz keşfedilmiş en büyük -2004'ten beri iki bin infaz kurbanının yattığı- toplu mezarını inceledi. Bu sırada Uribe bu yere gitti ama kurbanların ailelerine başsağlığı dilemek için veya bir soruşturmanın orada ne olduğunu belirleyeceği güvencesini vermek için değil. Bilakis, kurbanların bildirdiklerine göre bu toplu mezarı tüyler ürpertici biçimde içindekilerle dolduranları çalışmalarından dolayı tebrik etmek için yerel askeri üsse gitti.
Uribe bu vesileyle şunları söyledi: "Ülkenin şunu bilmesini isterim ki, teröristler şimdi mücadele araçlarını birleştirerek kısmi zaferimizi mahvetmek istiyorlar. Şimdi teröristlerin sözcüleri, nihai zaferimize erişmeden önce kendilerine gelmeleri için bir ara vermek için barıştan bahsediyorlar. Terörizm, mücadele araçlarını birleştiriyor, sözcülerinin bazıları barıştan bahsediyor, diğerleri Silahlı Kuvvetler'in itibarını sarsmanın ve onu insan hakları ihlallerine bulaştırmanın yollarını aramak için buraya La Macarena'ya geliyor. Bu tuzağa düşmeyeceğiz, sıkı durun!" ("Voceros del terrorismo estan proponiendo la paz para poderse recuperar: Uribe," (Uribe: Terörizmin sözcüleri, toparlanmayı mümkün kılmak için barış öneriyorlar." ) El Espectador, 25 Haziran 2010).
Uribe'nin korkunç insan hakları siciline karşın bir BM insan hakları komisyonuna seçilmiş olmasına inanmak zor. Uribe'nin kendisinden de öte, dokunulmazlıkla korunan resmi ya da "gayri resmi" devlet destekli insan hakları ihlalcileri (bu vakaların yüzde 98'i kovuşturulmaz) oldukları için, insan hakları ihlallerinin soruşturulmasına getirildiğinde, Kolombiya devletinin her bir temsilcisinden de şüphelenmek gerekir ("Kolombiya'da İnsan Hakları Savunucularına Asılsız Kovuşturmalar," February 2009).
Kolombiya'nın İsrail ve Mısır'ın ardından ABD askeri "yardım"larının en çok gittiği üçüncü ülke olması ve geçen yıl yedi yeni ABD askeri üssüne topraklarında ev sahipliği yapmayı kabul etmesi de İsrail konusundaki tarafsız olabileceğine inanmayı da güçleştiriyor. Hem İsrail hem de Kolombiya hükümeti, muhaliflerinin insan haklarına saygı göstermenin isyancı gruplara karşı askeri amaçlarını izlemeye gelince mevzu bahis olmadığına dayanan bir ideolojik yaklaşımı paylaşırlar. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde, bu iki düzenbaz devlet arasında büyük çaplı askeri işbirliği de vardır.
Gazetecilere göre son yıllarda İsrail, Kolombiya rejiminin muhaliflerine karşı kullanılmakta olan "Kfir uçakları, insansız hava araçları, silahlar ve istihbarat sistemleri"ni içeren on milyonlarca dolarlık silahlarıyla Kolombiya'nın bir numaralı silah tedarikçisi oldu ("Haber: İsrail, Kolombiya'da gerillalar ile savaşıyor," Ynet, 10 Ağustos 2007). Üst düzey bir İsrailli savunma yetkilisine göre "İsrail'in terörle mücadele yöntemleri, Kolombiya'da kopyalandı"" ("Kolombiya Dışişleri Bakanı: Zorlukları yenme gücünüzü paylaşıyoruz," 30 Nisan 2010).
Latin Amerikalıların Kolombiya'ya genellikle "Latin Amerika'nın İsrail'i" diye atıfta bulunmalarının ve doğrusu eski Savunma Bakanı ve Uribe'nin sağ kolu olan, Kolombiya'nın yeni seçilen devlet başkanı Juan Manuel Santos'un böyle bir mukayeseden gurur duyduğunu ifade etmesinin bir nedeni var ("Santos, orgulloso de que a Colombia lo comparen con Israel," (Santos, Kolombiya'nın İsrail ile kıyaslanmasından gurur duyuyor), El Espectador, 6 Haziran 2010).
Kolombiya hükümetinin İsrail tarafına eğilimi, Dışişleri Bakanı Jaime Bermudez'in 2010 yılı Nisan ayında İsrail'e yaptığı ziyarette belli oldu. The Jerusalem Post, Bermudez'in "Kolombiya'nın İsrail ile askeri ilişkisini güçlendirmeyi arzu ettiğini" ve "terörizme karşı savaş konusunda daha fazlasını yapmak gereğini" bildirdi. Kendinden emin bir şekilde "[Kolombiya'nın] gelecek ayki başkanlık seçimini kim kazanırsa kazansın [İsrail'e] destekçi olacaktır" öngörüsünde bulundu. "Halkınızı takdir ediyorum. Ülkenizi takdir ediyorum, sizi takdir ediyorum. Kolombiya'da birçok dostunuz var." ("Kolombiya Dışişleri Bakanı: Zorlukları yenme gücünüzü paylaşıyoruz").
Takdir karşılıklıdır. Uribe, çeşitli Siyonist örgütlerin ödüllerinin yükü altındaki tarafsız soruşturmacı rolünü üstleniyor. Bu ödüller arasında, Amerikan Yahudi Komitesi'nin "Uluslara Işık Ödülü" ve Orwellyan bir ikili anlatımdan doğan B'nai Brith'in "İnsanseverlik için Başkanlık Altın Nişanı" da bulunmaktadır.
Kolombiya hükümeti ve Uribe'nin kendi arkadaşlarını seçmeye hakkı olsa da, bu -en azından-Uribe'nin komisyondaki rolüne ilişkin hiçbir nesnellik olmayacağını gösterir.
İsrail'in sadece bu komisyonun bağımsız bir tutum alma ve Gazze'ye Özgürlük Filosu'na yönelik İsrail saldırısı hakkında tarafsız bir karar verme şansı çok az olduğu için bu özel BM soruşturması ile işbirliği yapmayı kabul ettiği görülüyor. Gerçekten de İsrail, BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından saldırı için atanan diğer BM komisyonu ile işbirliği yapmayı reddetti. Doğal olarak bu meselede Kolombiya ve İsrail'in işbirliğinin "terörizme karşı savaşta daha fazlasını yapmaya" (Bermudez'in İsrail'deki açıklamalarını açımlamak için) yönelik ortak bir adım olduğu da ileri sürülebilir.
Gerçekte bu, insan hakları savunucularına ve yardım çalışanlarına saldırmak ve onun da ötesinde uluslararası hukuku ve insan haklarına saygıyı zayıflatmak demektir. Kendi ülkelerindeki insan hakları savunucularını ve "düşman toplulukları" güçsüz düşürmek için mücadele ettiklerinden insan hakları eylemcilerinin bu yasadışı ve gaddar katledilişlerini aklamaya ve onları "kılık değiştirmiş teröristler" olarak resmetmeye katılmak, her iki ülkenin de askeri hedeflerine hizmet edecektir.
Bu, güvenilirlikten yoksun ve geleneklere uymayan bir komisyondur; sadece Ban Ki-Moon'un makamındaki ABD ve İsrail etkisini göstermeye hizmet edecektir. Böyle bir komisyon, 31 Mayıs katliamı hakkındaki gerçeği ortaya çıkaran tarafsız, adil bir soruşturma bekleyen herkesi hayal kırıklığına uğratacaktır. Dahası bu komisyon BM'nin güvenilirliğini zayıflatır ve uluslararası ve insan hakları hukukunu, bu yasaları ihlal edenler arasında oynanan bir oyuna çevirmeye hizmet eder. (JAG-DL/EÜ)
_______________________________________________________________________________
* José Antonio Gutiérrez ve David Landy'nin The Electronic Intifada'da yayınlanan yazısını Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi Türkçeleştirdi.
José Antonio Gutiérrez ve David Landy, İrlanda'da faaliyet yürüten eylemcilerdir. José Antonio Gutiérrez, Latin Amerika Dayanışma Merkezi'ndendir ve www.anarkismo.net için Kolombiya üzerine sık sık yazar. David Landy, İrlanda Filistin ile Dayanışma Kampanyası'ndandır.