İlk "ozon tabakası delindi!" manşetleriyle haberdar olmuştuk. Haliyle korkmuş, şaşırmış, bayaa da bir kafa yormuş nihayetinde deodorant kullanmayı bırakınca deliğin kapanacağını öğrenip rahatlamıştık.
O zamandan beri yazılır, konuşulur; "küresel ısınma" diye bir problemi var dünyamızın. Bugün artık az çok hepimiz biliyoruz ne demek olduğunu: havaların ısınması, buzulların erimesi, derelerin kuruması, türlerin yok olması. Kısacası; dünyanın soğutma ve ısınma mekanizmalarının dengesini kaybetmesi.
Bugün ayrıca küresel ısınmaya nelerin sebep olduğu konusunda da oldukça bilgiliyiz: Bacalarından salınan CO₂ gazı, araba ekzosundan yayılan duman, elektrik üretmek için yakılan fosil yakıtlar, enerji santralleri...
Belki şimdi çok bilgili olduğumuzdan, belki de medyada sürekli konuşuluyor olmasından kanıksadık bu sorunu. Ozon'un delinmesinden sonra olanlar bizi o kadar şaşırtmıyor artık. Kurumuş dere yatağı görmeye alıştık, Hasankeyf'in, Kaz Dağları'nın yok olmasını çoktan kabullendik.
Tusunami, hortum ya da şehirlerin su altında kalması bizim ülkemizde yaşanan olaylar değil zaten, o yüzden içimiz rahat. Hayvanlar yaşam alanlarını, yeme alışkanlılarını değiştiriyormuş, kutup ayıları ve penguenlerin nüfusları iyice azalmış. Bunların da bize bir zararı dokunmaz, arılar hayatta kalsın yeter.
Vejeteryan ve veganların bir bildiği var
Nasıl becerdiklerini hiç kurcalamayalım ama küresel ısınmanın en büyük sorumlularından biri de ineklerdir. İnek ve koyun gibi insanlara et ve süt sağlayan hayvanların ürettiği metan gazı, arabaların çıkardığı egzos gazından çok daha fazla ve sera gazından ( CO₂) kat kat zararlıdır.
Yerküre kendi doğal döngüsünde oluşturduğu zararları bir dereceye kadar bertaraf edebilir ama bu tür hayvanların nüfusu doğal yollarla değil insanlar tarafından artırıldığı için gereğinden fazla sayıdadırlar. Yani sorun her ne kadar inekler olsa da, bu kadar çok metan gazının salınmasına sebep olan yine kendini diğer canlılardan üstün bulan, ekolojik dengeye müdahale etmekte zarar görmeyen ayrıca eti ve sütü temel gıdası saymış insanoğludur.
Bu durumda vegan veya vejeteryan hayatı seçenler, küresel ısınmayla sessizce mücadele eden çevre aktivistidirler.
Aslında olan
Rakamlar daha net konuşur: Dünyanın ısısındaki 0,5 derecelik bir sıcaklık değişimi, birbiriyle bağlantılı ve büyük ölçeklerde başka değişimlere de yol açar. 1970'ten beri artan ısınma miktarı, önceki 400-600 yılın toplam artışından çok daha fazladır ve son 40 yılda Kuzey kutbundaki buz kalınlığı yüzde 40 azalmıştır.
Deniz canlılarının dörtte biri sıcaklığa karşı çok hassas olan mercan resiflerinde yaşar ve denizlerdeki en ufak sıcaklık değişimi de resiflerin ölmesine dolayısıyla binlerce deniz canlısının yok olmasına sebep olur.Avustralya'da bulunan 2000 km.'lik Büyük Set Resifi'ndeki (Great Barrier Reef) mercanların yarısı rengini kaybetti (coral bleaching).
Dünyanın değişimi artık kanıksadığımız bir şey, daha önemli sorunlarımız var tartışacak. Bütün bu değişiklikler yavaş yavaş gözümüzün önünde ceyran ederken, biz başka birçok şeye kafa yoruyoruz. Asıl ve gerçek sorunumuzun "Dünya" gezegeninin kendisi olduğunu, belki de çocuklarımızın "Kutup ayısı nasıl bir yaratıktı, anlatsana baba?" diye sormasıyla farkedeceğiz.
Hepimizin bildiği bir Afrika Atasözü şöyle der: "Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık". Yani; yaşanamayacak hale getirdiğimiz, bizden sonraki nesillerin dünyası. Çocuklarımızın geleceğinden daha önemli ne sorunumuz olabilir ki?
İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırırsak...
Tüketmek için, önce üretmek gerek. Üretim ise fabrikalarda enerji yakarak gerçekleşir. Enerji santralleri de bu ihtiyacı sağlamak için kurulur, fakat bu santraller kurulduğu yeri kurutur. En masum enerji üreticisi olan rüzgar gülleri ise bir çok kuşun ölmesine sebep olur.
Sürekli küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz. Dinizmizde israf haramdır diyoruz ama nasıl daha çok tüketebiliriz diye yaşıyor, kredi kartımızın limitini bitirince mutsuz oluyoruz.
Hiçbirimiz yaşadığımız yere HES ya da nükleer santral yapılmasını istemiyor, yapılacak olsa eylem yapıyoruz. Halbuki onların kurulmasını asıl biz talep ediyoruz. İhtiyacımız olan enerjiyi üretene karşı çıkmadan önce bir de kendimizin ne kadar tükettiğini hesaplayalım önce.
Mesela;
Kaçımız araba kullanmak yerine yürüyor ya da bisiklete biniyor?
Kaçımız marketten naylon poşet almak yerine, yanında kumaş torba taşıyor?
Kaçımız sebze meyve artıklarını toprağa gömüyor ya da yiyemeyeceği yemeği sokak hayvanlarına veriyor?
Kaçımız lokantada tabağında kalan yemeği paketletip eve götürüyor?
Kaçımız, yıkanırken, traş olurken, temizlik yaparken gereksiz su harcamamaya çalışıyor?
Kaçımız atıklarını geri dönüşüme uygun tasnif ediyor?
Kaçımız cep telefonu ya da bilgisayarını bozulana kadar kullanıyor, her yıl model değiştirmiyor?
Kaçımız alışveriş yapmayı bir stres atma yolu olarak kullanmıyor?
Kaçımız kaloriferi 50 dereceye getirmek yerine, evinde kazak giymeyi tercih ediyor?
Hangi okulda "küresel ısınma" dersi var, kaç TV kanalı bu konuda program yayınlıyor?
Kaçımız çocuğuna az tüketmesini öğütlüyor?
Bu ışıl ışıl parıldayan köprüler, AVM'ler kimin için aydınlatılıyor?
Mesul kapitalizm, çare friganizm
Dünyadaki bilim insanları hala konuyu araştırmakla meşgul, çare üretme safhasına gelebilmiş değiller henüz. Belki de bilimsel bir çözüme, her şeyi birden çözecek bir formüle ihtiyaç yoktur. İnsan kendi açtığı yarayı gene kendi kapatabilir.
Her şeyin olduğu gibi gezegenimizin de bir dengesi vardır ve artan ile azalan eşit olmazsa denge bozulur. Dolayısıyla; tükettiğimiz kadar üretmek değil, üretebildiğimiz kadar tüketmek gerekir.
Eflatun'un milat önce 5. yüzyılda söylediği hayat prensibi, kapitalizmim egemen olduğu günümüzde uygulanması zor olsa da hala en kıymetli öğütlerden biridir: 'Önemli olan ne kadar çok şeye sahip olduğun değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğundur.'
Çöpler ya yakılarak ya toprağa gömerek yok edilir. Ya da birçok zengin ülkenin yaptığı gibi Afrika'ya gönderilir. Geri dönüşüm için bile fabrikalar enerji harcar. Yani; küresel ısınmayı azaltmanın en doğru yolu çöp üretimini azaltmak, hatta friganistler gibi hiç çöp üretmemektir.
Materyalist değil, idealist insanlar daha mutlu ve faydalıdır. Kapitalizim bizi sürüklediği bu tüketim toplumundan kurtulmak, küresel ısınmayı azaltmak istiyorsak; en basit çare Friganizim'dir. (DAH/ÇT)