Cumhuriyet gazetesi Dış Haberler yöneticisi Mine Esen’le birlikte Ankara’dan Ürdün’e hareket eden uçaktayız.
Amacımız, UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) ve CWGL’in Ürdün’de düzenlediği (Kadınlar İçin Liderlik Merkezi) toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve erkek şiddeti üzerine (gender- based violence) toplantıya katılmak.
Daha uçaktayken, uçsuz bucaksız çölün ortasında kurulan kentteki yaşama dair meraklarımızı gidermeye çalışıyoruz.
Sayılı gökdelenler, yoksul olduğunu tahmin ettiğimiz dış mahalleler derken, dünya üzerindeki kentlerin bir birine ne kadar çok benzediği üzerine koyu bir sohbete dalıyoruz.
İlk şaşkınlığımızı ise uçaktan indiğimizde yaşıyoruz. Elimizdeki doları, dinara çevirdiğimizde doların ve Türk lirasının satın alma gücünün zayıflığı bizi şok ediyor. Çünkü verdiğimiz 100 dolar bize 63 dinar olarak geri dönüyor.
Kalacağımız otele gitmek için taksiden başka şansımız yok. Gördüğümüz ilk taksiye biniyoruz. Taksici yol boyunca hiç susmuyor. Her cümlesinin sonuna “welcome” (hoş geldiniz) kelimesi de eklese anlattıkları önemli.
İki ayrı işte çalışıyor
Ülkenin en büyük sorununun “ekmek derdi” olduğunu, yedi çocuğunu okutmak için iki ayrı işte çalıştığını anlatıyor. Suriye’den gelen göçmenleri de sorun olarak tanımlayan taksici, “Onlar yüzünden ekmek pahalandı, emeğimiz ucuzladı. Bir poşet ekmeği artık 10 dinara alıyoruz” diyor.
Türkiye ile benzerlik de buydu. Sorunların kaynağı göçmenler olarak görülüyor, ülkeden gitmeleri isteniyor.
“Kadınların sorunu neler?” sorusunun yanıtı yok
“Ülkedeki kadınların en büyük sorunu ne?” gibi bir soru yönelttiğimde ise taksici, Ürdün’deki kadınların çok fazla sorunu olmadığını iddia etti. Bu fark etmeme halini önümüzdeki günlerde başka Ürdün yurttaşlarıyla konuştuğumda da tanık olacaktım.
Toplumsal cinsiyet rolleri çocukluktan öğretiliyor
Taksiciye, 63 dinarın yarısını verdik ve nihayet otele vardık. Toplantı ertesi gün olacağından, günü değerlendirmek adına bir planlama yaptık. Otelden aldığımız bilgiyle 90 dinara yaklaşık 25 km süren bir yolculuk sonrası Lut Gölü’ndeydik (The Dead Sea).
Gölün özelliği yoğun tuz barındırması. Yüzmek için göle girince su sizi kaldırıyor, batmıyorsunuz. Bu nedenle de gölde yüzme amaçlı uzun süre kalmak çok zor. Gölden çıkan soluğu gölün hemen yanında irili ufaklı havuzlarda alıyor.
Havuzlarda ilk dikkat çeken ise kız çocuklarının kıyafetleriyle oğlan çocuklarının ise mayo ile suya giriyor olması. Yine kız çocuklarının başka bir görevi de havuz kenarındaki oğlan kardeşlerine göz kulak olmak.
Gölde ve havuzda dikkatimi çeken başka bir konu da Amerikalı olduğunu tahmin ettiğim askerlerin fazlalılığı.
Türkiye’yi dizilerden biliyorlar
Lut Gölü’nde yaklaşık iki saat bir zaman geçirdikten sonra Otele geri dönüyoruz. Otelimiz, İstanbul’un Etiler’i gibi tanımlayabileceğimiz bir alanda. Her tarafta oldukça modern binalar ve AVM’ler mevcut.
AVM’lerdeki esnafla da konuştuğumuzda Türkiye’yi takip etikleri Türkiye dizilerden bildiklerini anlıyoruz. “Ülkeniz çok pahalı” diye sohbete başladığımız bir esnaftan “Biz sizin ülkenizde krallar gibi yaşıyoruz” yanıtını alıyoruz.
AVM’lerde Simit Sarayı, Colins, Zara gibi Türkiye’de gördüğümüz markaları görüyoruz. Yine AVM’lerde en çok görülen karelerden biri yöresel ve modern kıyafet giyen kadınlı erkekli gruplar.
AVM'lerde ve kaldığımız otelin bölgesinde ciddi bir güvenlik kontrolü olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet'ten Mine Esen, bölgenin en önemli gelir kaynağının turizm olduğunu ve turistlere yönelik daha sıkı koruyucu önlemler alındığı bilgisini veriyor.
Ertesi gün toplantı başlamadan hemen öncesinde oteldeki çalışanlarla sohbet etme şansı buluyorum. Bu kadar iş yoğunluğu arasındaki güler yüzlü tavırlarının, adeta özel bir seromoniye dönen "Hoş geldiniz", "Güzel gününüz olsun", "Oteli sevdiniz mi?", "Ürdün'ü sevdiniz mi?" cümlelerinin ötesine geçmek istiyorum.
Otel ve AVM'lerin olduğu bu bölgeye en az bir saatlik mesafeden geldiklerini, ülkenin onlar için de pahalı olduğunu söylüyorlar. "Yoksulluk olsa da bölgenin en güvenli ülkesindeyiz" diye gurula anlatıyor biri. Başka biri de ekliyor: "Yine bekleriz, yine gelin". (EMK)
* Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet/26-27 Ağustos Amman/Jordan