Yazının İngilizcesi için tıklayın
“Öldürülen 27 kaybın nasıl bir yaşam sürdüğüne, ne iş yaptığına, neleri sevdiğine, o gün neden Taksim’de olduğuna dair bilgi sahibiyiz artık!"
Evet 1 Mayıs'ın da, Taksim’in de, bu kentin de, bu ülkenin de, işçi sınıfının da bir tarihi, bir belleği var. Sermaye ve iktidar için unutturulmak istenen bir bellek bu.
Bu ülkedeki tüm değerleri ve güzellikleri üretenlerin toplumsal, politik ve kültürel olarak yok sayılması, belleksiz ve tarihsiz kılınmasıyla mümkün çünkü.
Bu nedenle acılarımızla, öfkemizle, travmalarımızla, kavgalarımızla, umutlarımızla ve düşlerimizle yüklü belleğimizi ve tarihimizi unutmamak, unutturmamak oldukça yaşamsal bir mücadele alanı.
Sayı ve ismin ötesi
43 yıl önce yaşanan katliamın ve o katliamda yitirdiklerimizin izini iğneyle kuyu kazarcasına süren Tuğçe Yılmaz’ın çabaları ve bianet’in bu belleği korumaya yönelik katkısı, bellek mücadelemizin tarihine kazındı bile…
1 Mayıs 1977’de yitirdiklerimizin sayısını ve isimlerini bilmenin ötesine geçerek, sanayi işçisinden sağlık emekçisine, öğretmeninden öğrencisine, seyyar satıcısından tezgâhtarına tanıdık onları.
Hayatlarını ve kavgalarını öğrendik, bizim gibi çalıştıklarını, bizim gibi yaşadıklarını ve aynı umutları paylaştığımızı gördük bir kez daha…
Bugün hangi umutlarımız için mücadele ediyorsak, 1977’de 1 Mayıs meydanında o umutlar yeşermişti. Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretirken insanca yaşamak isteyenler, faşizme karşı demokrasi, barış ve kardeşlik mücadelesi verenler ve evet mutlaka emeğin Türkiyesi’ni ve dünyasını yaratma iddiası taşıyanlar o gün 1 Mayıs meydanında idi.
O gün
1977 1 Mayıs’ında tarihi bir oylamayı gerçekleştiren Kemal Türkler, “Bu alanın adının 1 Mayıs Alanı olarak değiştirilmesini istiyor musunuz?” diye sorduğunda, yüzbinler büyük bir coşkuyla “Evet!” diye haykırmış, Taksim o gün 1 Mayıs Meydanı olmuştu.
Bu büyük referandum karşısında, sömürünün, yoksulluğun, emperyalizmin, faşizmin, yani sermayenin düzeni de oradaydı: Kitleye ilk yaylım ateşinin açıldığı Intercontinental Oteli’nin odalarında, Pamuk Eczanesi’nin bulunduğu binanın üst katında ve Sular İdaresi’nin üzerinde…
Sonra Gümüşsuyu’ndan Sıraselviler caddesine ateş açarak ilerleyen o “meşhur” beyaz Reno araçta… Kürsüden yapılan "Paniğe kapılmayın!" çağrıları duyulmasın, panik artsın diye ses bombalarını ateşleyen ve işçileri ezip geçen panzerlerde…
Devamı
Ve sonra sömürünün, yoksulluğun, emperyalizmin, faşizmin, yani sermayenin düzenini ölenleri suçlayan gazete manşetlerinde, Kemal Türkler’i, DİSK’i CHP’li belediye başkanı Ahmet İsvan’ı hedef gösteren siyasilerin demeçlerinde, katliamdan kurtulanların ve hatta yaralıların gözaltına alındığı polis operasyonlarında, katliam davasında işçilerin yargılandığı mahkemelerde gördük.
Sonrası geldi… 1 Mayıs 1977’nin faili olan bu düzeni, grev çadırlarına saldırılarda, Maraş katliamında, Kemal Türkler’e sıkılan kurşunlarda ve DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk başta olmak üzere DİSK yöneticilerini idam ile yargılayan 12 Eylül darbesinde gördük.
Evet 1 Mayıs katliamı, büyük bir işçileşme dalgasında örgütlenerek haklarını koruyan, geliştiren bir mücadeleye ve hatta ülkeyi ve dünyayı emeğin ilkeleriyle yeniden kurma iddiasına karşı sermaye düzeninin yanıtı idi.
Bu yanıtın temel hedefi, işçi sınıfının ekonomik, demokratik ve siyasi örgütlenmelerini dağıtmak ve böylece sermayenin kendi suretinden bir dünya inşasının önünü açmaktı.
Bu yanıtın hedefi neoliberal politikaların miladı kabul edilen 24 Ocak 1980 kararlarının ve bu kararları hayata geçirecek açık faşist bir düzeni, yani 12 Eylül darbesinin önünü açmaktı. Türkiye’yi, CIA ve kontrgerilla gibi örgütlerin yaratılmasını istedikleri ortama adım adım yaklaştıran ve 12 Eylül faşist darbesine götüren yola döşenen önemli taşlardan biri oldu 1 Mayıs 1977 Katliamı.
Hesabı sorulmayınca
1 Mayıs 1977’nin hesabı sorulmadığı içindir ki bu topraklarda dayanılmaz acılarla tanışmış ülkemiz, yeni acılarla ve katliamlarla yüzleşti/yüzleşiyor.
Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle katliamlarından olan 10 Ekim Ankara katliamından sonra cenazelere katılanların suçlanması, sağ kalanların tutuklanması, ölülerimizin anılarının ıslıklanması, öte yanda katliamda en hafif deyimiyle “ihmali” açık olan kamu görevlileri hakkında soruşturma bile yapılmaması, 1 Mayıs 1977’deki kanlı yanıtın bir devamıdır.
1 Mayıs 1977 katliamında çatılardan açılan yaylım ateşinin acı sonuçlarını bugün bu ülke ağır biçimde yaşıyor. Orada, o anlarda başlayan kurşun yağmurunun sonuçları, son yarım yüzyıldır farklı şekillere bürünerek emekçi halkın, çalışanların, işçilerin, işsizlerin, kadınların, gençlerin, beyaz ve mavi yakalıların, yani sömürülecek neleri varsa hiç ayırt etmeksizin, emeğiyle yaşayan tüm kesimlerin yoksulluğu, borç yükü, işsizliği, güvencesizliği olarak yaşanıyor.
Örgütsüzlük dayatılan ve bu örgütsüzlük sayesinde uluslararası sermayeye “gelin dünyanın en ucuz işçileri bizde” diye pazarlanan işçi sınıfı olarak, halk olarak, aslında emeğiyle, kentleriyle ve doğasıyla “kelepir satılık” ilan edilen bir memleket olarak yaşanıyor.
Mayıs 77 iradesi
Ama öte yandan 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydan’ında kurşunlara hedef olan irade de her türlü katliama, baskıya ve yasaklara karşı varlığını sürdürüyor. 12 Eylül mahkemelerinde “Siz benim ancak ceketimi asarsınız” diye haykıran Abdullah Baştürk’ün anısında, 1988’de, 1989’da, 1996’da 1 Mayıs meydanlarına çıkarken yitirdiklerimizin mücadelesinde, 2007’den 2009’a “Taksim 1 Mayıs alanıdır” diyerek her türlü baskıya rağmen direnenlerin cesaretinde, 2010-2011 ve 2012’de Taksim 1 Mayıs alanını dolduran yüzbinlerin görkeminde, 2013’den sonra “Her yer Taksim her yer direniş” diyerek Gezi’den tüm ülkeye yayılan umutta, her grevde, her direnişte, teslim olmayan her yürekte görüyoruz o iradeyi.
Bu nedenle 43 yıl sonra bu katliamın izini sürmek ve geçmişe ışık tutmak, içinde bulunduğumuz karanlık tüneli aydınlatıyor, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin, yani emeğin ülkesini ve emeğin dünyasını kurarken yürüyeceğimiz yolu kaybetmememizi sağlıyor.
Bu nedenle bir kez daha teşekkürler bianet…
(AÇ/TY/APA)
Bu metin Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriğinden yalnızca "İPS İletişim Vakfı" sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları