54 yaş, dile kolay... İnsan ömründe olgunluk dönemi, evlilik hayatında altın yılın ötesi, kurumlar ve organizasyonlar için tecrübe yılları... Antalya Film Festivali'nde ise sinema geleneğini oluşturan ulusal yarışmayı terk ediş yılı... Yeşilçam'ı beslemiş, Yeşilçam'dan beslenmiş; Türkiye'nin en köklü film festivali, “olgun olmak zorunda değilim ve istediğimi yaparım” edasıyla özünü terk ediyor.
Adana güçlendikçe Antalya zayıfladı
Antalya Film Festivali, yaklaşık 10 yıl öncesine kadar majörlerin majörü festivaldi. Aynı yıllarda Adana ise neredeyse tümü gösterime girmiş filmlerden oluşan ulusal yarışma seçkisiyle varlığını sürdüren mütevazı ve zararsız küçük kardeş festivali. Ne zaman Adana tarihini Haziran'dan Eylül'e kaydırdı, film seçme standardını yükseltti, para ödülünü zenginleştirdi, dengeler değişiverdi. Usta yönetmenler Adana'da prömiyer yapmayı tercih etti. Antalya'nın ulusal seçkisi hızlıca ilk filmlere kaymaya başladı. Arada Kusursuzlar gibi sağlam ilk filmler çıksa da ulusal yarışmanın profili ve standardı düştü. En iyi film ve en iyi ilk film ödülleri eşitlenir oldu; en iyi film ödülü bir ilk filme verildiyse, en iyi ilk film ödülünün farkı nedir, sorusu tartışıldı.
Milat Gezi
2014'te Gezi belgeseli Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek'in Antalya'da sansürlenmesi, fitili ateşleyen olay oldu. Protestolar karşısında geri adım atılmadı; tam tersine belgesel ve kısa film yarışması kaldırıldı. Belgeseller için araformül bulunamadı ama kısa filmler için negatif bakılamayacak şöyle bir çözüm üretildi: Ulusal yarışmadaki her filmin başına bir kısa film eklendi. Böylece kısa filmler daha geniş bir izleyici kitlesiyle buluşturuldu.
Festival ödül törenleri, kendini ifade etme olanağı kısıtlanmış muhalif sinemacıların coşkusunu ve protestosunu sergilemek için elverişli platformlar olageldi. Antalya'da özellikle Gezi'den sonra bu protestolar yükseldi. Nadir Sarıbacak'ın canlı yayında kesilen ödül konuşması, “yarışma olmazsa protesto da olmaz” fikrini pekiştirdi. Bu da ulusal yarışmanın kaldırılmasına zemin hazırladı.
Yanlış matematik: Cannes=Antalya
2014'teki yerel seçimlerde Antalya'da AKP galip geldi ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı Menderes Türel kazandı. Yıllar evvelki başkanlık döneminde festivale uluslararası yarışmayı ekleyen Türel, festival için yeni bir ekip kurdu. Bu yenilenme sürecinde Antalya'nın Cannes'a benzetileceği konuşulmaktaydı. Festival heykelciği değiştirildi, Cannes gibi olsun diye festivalin isminden Altın Portakal çıkarıldı, Cannes'da önemli olan prestijdir, para değil, dendi ve ödül miktarı düşürüldü. Ve üç yılın sonunda yine Cannes örnek gösterilerek ulusal yarışma kaldırıldı. Üstelik meslek birlikleriyle konuşmadan, sektör ile iletişime geçmeden…
Ulusal yarışmanın kaldırılmasında hep aynı gerekçe gösterildi: Uluslararası alanda Antalya'yı Cannes'ın konumuna yükseltmek. Ancak politikanın geçer akçesi muhafazakarlık, önemli değerleri korumak söz konusu olduğunda unutuluyor genelde. Yeşilçam'ı var eden, onunla var olan bir festivalin ulusal gücünü, misyonunu ve mirasını muhafaza etme gereği görülmedi. Cannes gibi zaten uluslararası başlamış bir festivale öykünmek, prestij açısından yüksek bir hedef olabilir ama muhafaza edilmesi gereken yerel kültürel geçmiş açısından aslını inkar anlamına geliyor. Yerel bir festivali uluslararası yarışmayla güçlendirmek başka, “madem yarıştıracak kaliteli yerli film bulamıyoruz, o halde uluslararası takılalım” demek başka. Antalya, 2. yolu seçerek geleneğini öldürdü. Büyük hedefi olan uluslararası yarışması da beklentileri karşılamaktan uzakta. Çünkü Adana, zengin bir seçki yaparak Antalya'ya fazla film bırakmadı.
Nasıl çözüm bulunabilirdi?
“Usta sinemacılar elini ayağını çekti, ilk filmlerin kalitesi düştü, zaten muhalif görüşler de fazla dillenmişti, o halde ulusal yarışmayı kaldıralım” mantığı Türkiye'nin en köklü festivalinin köküne kibrit suyu döktü. Semih Kaplanoğlu'nun Buğday'ının, Onur Saylak'ın Daha'sının yarışabileceği (bu filmlerin önce Antalya’ya başvuracağı ama ulusal yarışma kaldırılınca Adana’ya yöneldiği konuşuluyor) bir ulusal yarışma ile içinde iddiasız 2 yerli filmin yer aldığı uluslararası yarışma kıyas kabul etmez. Seyircinin yerli film beklentisi, vizyonda kendine yer bulamayan sinemacıların seyirciyle buluşma heyecanı yok sayılamaz. Antalya ekibi yerli sinemaya destek konusunda Film Forum'a güveniyor. Evet, bu başarılı bir destek projesi fakat maddi destek sağlamak, festival geleneğini yok etmenin örtüsü olmamalı; tam tersine o geleneğin muhafazasında itici güç yaratmalı.
Festival, ulusal yarışmayı kaldırmak yerine ne yapabilirdi? Para ödülünü yükseltebilirdi. Tarihini değiştirebilirdi. İlk filmler yarışması düzenleyebilir, yahut ulusal yarışmanın konseptini değiştirebilirdi. Hepsinden önemlisi, 'ben kaldırdım, o kadar' demeden önce sektörle konuşup fikir alışverişinde bulunabilirdi. Hiçbiri denenmedi, istenmedi.
Bundan sonra ne olacak?
Bundan sonrasını protestolar belirleyecek. Sektör “Film Forum da olsa ben katılmıyorum” derse ve seyirci salonları doldurmazsa er geç geri adım atılacak. Yerel seçimlerde yaşanacak bir değişim de festivalin özüne dönmesinde rol oynayabilir.
2014’teki Antalya Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Jüri Özel Ödülü, Kurgu ve Behlül Dal Jüri Özel Ödüllü Sivas filminin yönetmeni Kaan Müjdeci'nin başlattığı, alternatif ulusal yarışma organizasyonu Antalya'nın neyi harcadığını net olarak göstermesi açısından önemli bir görev üstlendi. Umarız Antalya’da ulusal yarışmayı kaldırma kararı alanlar da seyircimize, sinemacılarımıza ve sinema geleneğimize karşı görevini hatırlar. (MI/AS)