1980’lerde ve 1990’ların başında, neoliberal kapitalist sistemi insanların refahı, ulusların ilerlemesi ve geleceğin inşası için alternatifsiz olarak görenler yanıldığını ve hata yaptığını kabul etmedi. Fakat yanılmışlardı, hata yapmışlardı. Üstelik neoliberalizmin küreselleşmesinin, kurulan ve bağımsızlığını kazanan ülkelere erişmesini eski krizleri bir daha yaşatmayacak bir gelişme olarak görüyorlardı. Bunda da yanıldılar. Şimdilerde çok büyük dertlerle ve kontrolden çıkmış krizlerle boğuşurken çelişkilerle dolu ve kuralsızlığın “kural” hâline getirildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Bu ortamda “Bizi nasıl bir gelecek bekliyor?” diye soranların yanında, “Bir gelecek kaldı mı?” diyenler de mevcut. Öte yandan, krizlere tepki gösterenler ve ısrarla “başka bir dünya mümkün” diyenler de mücadeleyi sürdürüyor.
İnsanlığı küresel bir polis devletine karşı uyaran sosyolog William I. Robinson, Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi’nde durumu anlatırken geleceğin nasıl şekillenebileceğine dair kalem oynatıyor.
“Toplumsal yeniden üretim krizi”
Ekolojik, ekonomik, sosyal ve politik krizlerin zirveye ulaştığı, hatta küreselleştiği bir dönemdeyiz. Neoliberal kapitalizmin yarattığı enkazlar arasında sistemi toparlayacak, daha doğrusu koruyup kollayacak denetim mekanizmaları da hayata geçirilmeye çalışılıyor. Robinson, Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi’nde bu problemlerin gelişim sürecini ortaya koyarken krizlerin doğasını çözümleyerek yeni sıkıntılara gebe yeryüzüne uyarılarda bulunuyor.
Robinson, küresel krizin toplumsal, politik, kültürel, ekonomik ve ideolojik açıdan incelenmesi gerektiğini söylerken vaziyetin 1930’lara ve 1970’lere pek benzemediğini; mevcut sorunların, dünyanın bütünleştirildiği küresel üretim ve finans sistemiyle ilgili olduğunu hatırlatıyor. Aynı zamanda, kurulan hegemonik Ulus-ötesi Kapitalist Sınıf’ın tetiklediği ve kârlı çıktığı bir krizden bahsediyor. Başka bir deyişle sistemin küreselliğinden dolayı herhangi bir yerde yaşanan krizin, pek çok noktaya hızla yayıldığını söylüyor. Hatta politik, kültürel, ekonomik ve ekolojik krizin “toplumsal yeniden üretim krizi” hâline geldiğini savunup konuyu biraz daha açıyor:
“Sistem milyonlarca insanın ve belki de insanlığın büyük bir çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılayamaz veya hayatta kalmalarını garanti altına alamaz hâlde. Devlet meşruiyeti ve politik otorite yahut hegemonya ve tahakküm krizleri var. Ulusal devletler, toplumda alt konumlara gerileyen, işsizlikle, güvensizliğin artmasıyla ve daha büyük zorluklarla karşılaşan yerli çalışan sınıflar ve halk kesimlerinin toplumsal şikâyetlerini gidermede başarısız oldukça sarmala giren meşruiyet krizleriyle yüz yüze geliyor. Sistemin meşruiyeti her geçen gün dünya genelinde milyonlarca, belki milyarlarca insan tarafından daha çok sorgulanıp genişlemiş karşı hegemonik meydan okumalarla yüzleşiyor. Küresel seçkinler, dünya genelinde küresel bir ahlak ekonomisi için yapılan baskılar karşısında sistemin taşıdığı otoritedeki bu aşınmayı giderme becerisinden yoksun. Dahası, tüm bu boyutları kuşatan bir örtü olarak çoktan başlayan, ifadelerini başka göstergelerin yanı sıra iklim değişikliğinde, petrol üretimindeki zirve noktasında ve dünyanın çeşitli bölgelerinde merkezileşmiş tarımsal sistemlerin yaklaşan çöküşünde bulan ekolojik soykırımın içine kök salmış bir sürdürülebilirlik krizi var.”
Robinson, tüm bu sıkıntıları tek bir başlık altında topluyor: İnsanlık krizi. Söz konusu durum, insanların hayatta kalmasına yönelik tehditlerin artışına ve bu bağlamdaki küresel huzursuzluğa denk geliyor.
Bu huzursuzluğun kaynağında ise ulus-ötesi bir hâl alan sermaye ve onun eşitsiz dağılımı, ABD’nin başını çektiği emperyalizm ve kapitalizmin tarihsel gelişiminin yanı sıra sınıf çelişkisi, akışkan küresel ekonomi, formel ve formel olmayan sömürgecilik bulunuyor. Bununla birlikte Robinson küresel krizin, kapitalist devleti ve sistemi istikrara kavuşturmaya ve çöküşünü önlemek için müdahale etmeye zorladığını anımsatırken bir çelişkiye dikkat çekiyor: “Küresel sistemdeki temel çelişkilerden biri, ulus-devlet odaklı bir politik otorite, hukuki uygulatma ve meşruiyet sistemi içinde küreselleşen bir ekonomi.”
Robinson’ın ifadesiyle bahsi geçen çelişkiye ve tüm açmazlarına rağmen neoliberal kapitalizm; doğayı, insanları ve mekânları “gayri insani, soykırımcı, intihara meyilli ve çılgın” biçimde fethederken “genişleme teorisi”ni kör topal pratiğe dönüştürüyor hâlâ.
Ufuktaki yeni faşizm
Neoliberal kapitalizmin ilerleyişi doğal olarak kriz yaratıyor. Robinson’ın “aşırı birikim krizi” dediği küresel durum, sistemin fazlalığı emme kapasitesinin sonlanması ve sermaye fazlasının değerini yitirme riskinden kaynaklanıyor. 2008 ve diğer finansal çalkantılarda hâkim grupların, maliyeti ve kurtarma paketlerinin yükünü halka ve çalışanlara yıktığını hatırlatan yazar, meselenin aslında bir insani kriz olduğunu unutmamak gerektiğini söylüyor.
Kapitalizmden kaynaklanan kriz ve bunu giderme yani sistemin sürdürülebilirliğini sağlama amacıyla atılan adımlar, geleceği bulanıklaştırmakla kalmıyor, düzeni sağlama uğruna şiddeti ve baskıyı artırıyor.
Robinson’ın deyişiyle yeni faşizme kapı aralama ihtimali ufukta belirirken bunun karşısına sosyalist, feminist ve demokrat söylemlerle hayli geniş bir kitlenin dikilmesi gerekiyor: “Küresel kapitalizmin krizine verilecek tek uygulanabilir çözüm, 21. yüzyılın demokratik sosyalizmine özgü olan, insanlığın artık kendisiyle ve doğayla savaş içinde olmayacağı çizgiler doğrultusunda, servetin ve iktidarın topluca yeniden dağıtılarak insanlığın yoksul çoğunluğuyla paylaştırılması. Nitekim böyle bir yeniden dağıtımın tek yolu, tabandan gelecek kitlesel ulus-ötesi mücadeleler yoluyla mümkün. Aksi takdirde insanlığın, başkalarıyla birlikte Chew’in yeni bir Karanlık Çağ olarak adlandırdığı şeye sürüklenmesi pekâlâ olasılık dâhilinde.”
Robinson; ekonomik, ekolojik, politik, sosyal ve kültürel gerilimlerden doğan insani krizin dününü ve bugününü anlattığı çalışmasında, yaşanan her sorunun hem kişilere hem de gezegene yükler bindirdiğini belirtiyor. Tam da bu noktada, organik ittifaklardan ve direniş örgütlenmesinden bahsediyor.
Uzun lafın kısası Robinson, güç odaklarına ve iktidarı elinde bulunduran azınlığa karşı meydan okuyacak birlikteliklerden ve sosyalist bilinçten, başka bir deyişle küresel kapitalizme alternatif olacak “ulus-ötesi bir halk projesi”nden yana zar atıyor.
Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi, William I. Robinson, Çeviren: Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, 382 s.
(AB/AS)