Ülkü İşsever’in “Gün Luvi’den Öyküler 1- Cumartesi Kedisi” adlı öykü kitabı sonunda raflarda yerini aldı.
Ülkü, 90’lı yıllarda biz (ben ve benim gibiler, daha doğrusu solcular, sosyalistler) Orman Mühendisleri Odası’nda ve sendikada mücadeleyi sürdürürken önce öğrenci, sonra genç mezunlardan biri olarak gerek evimize, gerek odaya gelip gidiyordu. Tabii ki aynı düşü kuran, benzer şeyler için mücadele eden insanlardık.
Karşılaşmalarımız sayesinde meslektaş dayanışması arkadaşlığa, sonra bir başka dayanışmaya (öykücü dayanışmasına) evrildi.
Ülkü’yle hiçbir zaman aynı şehirde yaşamadık ama her zaman birbirimize vakit ayırdık, siyaseti, sanatı, edebiyatı ve özellikle de öyküyü konuştuk, paylaştık.
Ve sonra Ülkü’nün hastalığı, dört yıl sonra zamansız gidişi… O gidişin bizi yarım bırakması…
Sonra dönüp Ülkü’nün öykülerine, şiirlerine sarılışımız… Öyle ya, onlar da Ülkü’nün yarattığı yapıtlar olarak ondan birer parçaydı ve Ülkü’den izler taşıyordu. Böylece dönüp dönüp Ülkü’nün öykülerini okuduk ve dosyası ortaya çıktı. Aslında Ülkü hayattayken böyle bir dosya vardı, değişik zamanlarda bazen Filiz’le (Sönmez) bazen benimle oluşturduğu dosyaların farklı bir versiyonuydu ve arkası da gelecekti. Ülkü’nün birkaç kitabını çıkarıp onu yaşatacaktık. Kardeşi Hale İşsever de o öyküleri resimlemişti.
Şimdi gelelim öykülere: Cumartesi Kedisi kitabındaki öyküler; zaman zaman bana da gönderdiği dünyamı ışıtan öykülerdi.
Cumartesi Kedisi; üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm, kitapla aynı adı taşıyor; Cumartesi Kedisi… Cumartesi Kedisi; Ülkü’nün bir çay bahçesinde otururken bir kediyle ve zaman zaman da Küçük Prens’le sohbetinden oluşan bir öykü…
Neler hayal etmiş Ülkü… Güneşli meydanlara akan eylemciler, sarmaşığın dibinde uyuklayan, sözcüğü koklayan, sözcüklerden öyküler ören bir kedi…
Sonra ikinci bölüm… Anlatıcının bir adamla sohbetinden oluşan öyküler: Bayım’lı öyküler…
Hayat, yürüyüşler, yolculuklar, dostluk, samimiyet üzerine…
Ve son olarak da üçüncü bölüm: Minimaller…
Deniz, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, aile, sevgi, iş arkadaşlığı, yaşamsal ayrıntılara dair şiire yakın öykücükler…
Ülkü’nün şairliği öykülerine güneşi, umudu, insan sevgisini, geleceğe dair düşleri, bulaştırıyor. Cumartesi Kedisi’nin gölgesinde meydanlara akıyor, altgeçitleri kesiyor, ay ışığında yakamoz topluyoruz. Bir adamla felsefi sohbetlere dalıyoruz.
Ülkü’nün öyküleri, yaşama sevinciyle, paylaşım özlemiyle, mutluluk inancıyla sarıp sarmalıyor bizi…
O dünyada ayla, güneşle, denizle, rüzgârla kucaklaşıp insanı, canlıyı, hayatı seviyoruz. (SY/EKN)