Bağımsız Türkiye sineması denilince akla ilk gelen isimlerdendir Ercan Kesal. Oyunculuğun yanı sıra bazı filmlerin senaryolarında da imzası bulunuyor. Türkiye’de birçok insan onu bu kimliği ile tanımıştır. Fakat onu sadece bu şekilde tanımak ve tanımlamak yetersiz olur. Çünkü henüz öğrencilik yıllarından başlayarak bugünlere, edebiyatın da içinde olmuştur. Bu yönüyle tanınması son dönem gazete ve dergilerdeki yazılarıyla olsa da “Peri Gazozu” adlı kitabı ile gerçek bir kimliğe dönüşmüştür.
Yaşamla iç içe bir insandır Ercan Kesal. İçinde bulunduğu yaşamı çok iyi gözlemliyor. Yazıları ile bunu da hissettiriyor. Sadece yazıları ile de değil aslında. Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu”sunda hikâyenin Keskin’de hekimlik yaptığı yıllara dayandığını da biliyoruz. Bu arada o çok kimlikliğinde hekimliğin de yer aldığını belirtmiş olduk. Anlatıcılıktaki ustalığını “Bir Zamanlar Anadolu”nun güncesi olarak yayımladığı “Evvel Zaman”da da gördük. Ve görülen o ki her geçen gün artan bir ilgi var Kesal’ın yazdıklarına ve yayımlanan kitaplarına.
Şimdilerde ise okurlarının karşısına “Nasipse Adayız” ile çıktı yazar, senarist, oyuncu, hekim Ercan Kesal. “Nasipse Adayız” Türkiye siyasi yaşamından bir kesit. Bir seçim döneminin öncesindeki heyecan dolu günleri, bir aday adaylık sürecini yine o aday adayının gözünden anlatıyor yazar.
Siyasette şerit değiştirenlere hepimiz tanıklık ediyoruz. Yelpazenin sağında iken sola geçenler, solunda iken sağında vitrine çıkanlar. Çok partili sistemi yaşamaya başladığımız günlerden beri var olan gerçekliğimizdir bu.
Dr. Kemal Güner de tam olarak bu şekilde olmasa da benzer bir davranış sergiliyor. Dünya görüşünün tam aksi yönündeki bir partide aday adayı olarak siyasete soyunuyor. Nedenine bakınca da psikolojide yer bulan zayıflık, zafiyet, gaza gelme vs. durumunu görüyoruz. Adına artık ne denirse… Aslında düzgün diye tanımlayabileceğimiz bir yaşamı var Dr. Kemal Güner’in. Özel bir hastanenin sahibi. Parası pulu var. Okuyan, bilgili, entelektüel bir adam. Yakınlarda eşiyle ayrılmış. Bu durumun getirdiği kırılganlık ve savruluş da belki nedenidir bu kişilik soyunmasının, aday adayı Kemal Güner’de.
Tabii ki tek siyasi karakter değil Kemal Güner bu kitapta. Abit Güleryüz var örneğin. Yılların siyasetçisi. Hep kaybeden fakat hep aday olan bir isim Abit Güleryüz. Karakter olarak çok özümsenmeyecek, sevimsiz biri olsa da, başından geçenler, ilerlemiş yaşı, zavallılığı ve Ercan Kesal’ın anlatımı sevimli bir adam yapıyor Abit Güleryüz’ü.
Bir de Sezai Kartal var. O da her seçimde mutlak adaylardan. Fakat başarı grafiği daha farklı bir siyasetçi. Abit Güleryüz gibi dipten bir çizgi değil, inişli çıkışlı zikzak çizen bir grafiği var onun. Adı gibi Kartal bir siyasetçi o! “Sezai Kartal deyince bir dakika duracaksın. Bambaşka bir şeydir o! Eski ilçe başkanlarından. Bu dünyada, gündelik politika sonucunda elde edilebilecek her türlü ikbalin taliplisi ve kölesidir. Başka hiçbir işi, düşüncesi ya da amacı yoktur. Başvurmak, kaybetmek ya da bazen küçük de olsa kazanmak, üzerine konuşulmak ve yeniden, yeniden aday olmak için yaşar. Sadece adının bir yerlere yazılabilmesi, kendisinin de bir vesileyle orada olduğuna dair dedikodu edilmesi için geçirir tüm vakitlerini…” (kitaptan)
Yazının başında demiştim Ercan Kesal iyi bir gözlemcidir diye. Görmüş geçirmiş denilenlerdendir diye. Yazılarına da yansıtıyor bunu. Anlatımına lezzet katıyor yaşamın gerçekliğinden yazılarına aktardıkları. Anlatımının gücünü destekliyor. Bir nevi can suyu oluyor, akışı hızlandırıyor. İşte buna da bir örnek:
“Babamın, Belediye’de çalışan ve çekirdekten yetişme bir mimar olan Kalfa Hacı isminde çok gırgır bir arkadaşı vardı. Hacı Abi’nin derdi evdeki yemeklerin lezzetsizliği. Bir ev arkasında da anasının evi var Hacı Abi’nin, anasının yemekleri ise lezzetiyle meşhur. Yine bir gün, yengenin başarısız bir yemeğinin ortasında dayanamamış, patlamış Kalfa Hacı ve masanın üzerindeki tabakları işaret ederek: Bu eti aynı kasaptan aldım, bu patates anamdan geldi, aynı yağı onlar da kullanıyor, fasulye aynı fasulye. Nasıl yapıyorsun da bunun içindeki lezzeti yok etmeyi beceriyorsun? Onu söyle bana!”
Kitap tamamen siyasetle örülü değil. Bitmiş ya da yarıda kalmış bir aşkın izini taşıyan kırık kalplerin trajedisi de yer alıyor satır aralarında.
“Nasipse Adayız” entelektüel bir insan olan Dr. Kemal Güner’in siyaset hayatına girdikten sonra kalıplarından sıyrılıp kişiliksiz bir nesneye dönüşümünü anlatıyor. Aslında hepimizin bildiği gerçeklerden bir kesit sunmuş yazar. Ağlanacak halimize de güldürmüş. (MÖ/EKN)
* Nasipse Adayız, Ercan Kesal, İletişim Yayınları, Ekim 2015, 194 sayfa.