Fotoğraf: Mustafa Çiftçi-AA
Bugünkü yazımın geneli aslında Kiev'de uzun yıllardır gazetecilik yapan, halen de burada yaşayan, akademisyen yazar Deniz Berktay'ın "Rusya-Batı Çatışmasında Fener Rum Patrikhanesi"* kitabı üzerine... Bu kitaba ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ama ondan önce kısaca yaşadığım yerdeki savaşın gidişine ilişkin de bir şeyler yazmak istiyorum.
Dokuz saatlik kesinti
Belinkoe 'nin karşısındaki Rusların işgal ettikleri taraftan doğru zaman zaman yoğun ve şiddetli patlama sesleri duyuluyor. Ukrayna güçleri saldırıyor.
Melitopol'de çok sayıda paralı Rusya askerinin öldüğü yazılıyor. Birkaç kez tam gün devam eden elektrik kesintileri artık günlük dokuz saat, ama aralıklarla kesinti biçiminde devam ediyor. Bu düzenli kesintilerin yaşadığım köy ve çevre köylerin yoğun tepkileri üzerine olduğu düşünülüyor. Çünkü şehrin bazı yerlerinde hiç kesilmezken bazı yerlinde adeta işkenceye dönüşmesi tepkilere yol açmış durumda. Buradakine benzer anlamsız ve adaletsiz kesintilerin, Kiev ve Odessa'da olduğu ve oralarda da protestolarla karşılandığını duydum. Bu durum bizi epey bir rahatlattı. 9 saat kesintiye insanlar dünden razı, yeter ki aralığı ve geleceği saat bilinsin.
Belgesel tadında bir kitap
Deniz Berktay'ın kitabına ilişkin düşüncelerime gelince; öncelikle Ukrayna ve Rusya'yı tanımak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Ciddi bir akademik çalışma olmuş. Kendi adıma altı yıldır yaşadığım Ukrayna ve Zaporijya hakkında çok şey öğrendim.
Kitap başka neyi öğretiyor? Özellikle dinlerin egemen güçler tarafından toplumları sömürgeleştirmedeki rolünü sanki bir belgesel tadında veriyor. Rusların 1000'li yıllarda putperestlikten vazgeçip dört dini ciddi biçimde inceleyip, ki bunların içinde Müslümanlık da var, sonunda Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini neden seçtiğini, nasıl seçtiğini güzel anlatıyor. İnsan okurken gerçekten hayretler içinde kalıyor. Gülmekle, kahkaha atmak arasında adeta dolanıyor. Ayrıca kitap Türkiye'nin nasıl Amerika'nın sömürgesi olduğunu, din üzerinden de bir güzel ortaya koyuyor. Hatta 1948'de ABD'li bir vatandaşın bir gecede Türkiye'de nasıl Patrik yapıldığını anlatıyor. Yani Türkiye'nin hızla nasıl gizlice Amerikan sömürgesi olmasının da tarihi gibi.
Bir eleştiri
Kitaba ilişkin tek eleştireceğim ve katılmadığım bölümde ise şunlar yazıyor: "ABD yönetimi; Bulgaristan, Romanya, Doğu Almanya gibi Doğu Avrupa'daki komünist devletlerin yıkılmasını istemesine karşın SSCB'nin dağılmasına henüz hazır değildi. (ABD, Sovyetler Birliği'nde komünist düzenden vazgeçilmesini destekliyor ama bütün bu değişikliklerin, Moskova'nın eliyle olmasını istiyordu.)" Sayfa 258.
Bu düşünceler, yaşanan 70 yıllık reel sosyalizm düzenini açıklamaktan yoksun. Öncelikle Sovyetler hiçbir zaman kendisini komünist bir devlet olarak tanımlamadı. Zaten bu mümkün de değil. Komünist sistemin sınıfsız ve sömürüsüz ve aynı zamanda devletin de sönümlendiği bir düzen olarak tanımlandığını düşünürsek, bu toplumların bu tanımdan ne kadar uzak olduğunu hemen anlayabiliriz. Sosyalizm, komünist topluma gidişte ara bir toplum olarak ve hâlâ kapitalizmin bütün çelişkilerinin var olduğu bir geçiş toplumu olarak Marksist literatürde yer alır. Kaldı ki Sovyetlerdeki ve onun bağdaşı olan düzenlerdeki toplumlar Marksistlerin büyük çoğunluğu tarafından sosyalist toplum bile olarak tanımlanmadılar. Örneğin Türkiye'de en yaygın kitlesel devrimci hareket olan Devrimci Yol, Sovyetler 'deki sistemi; bürokratik, revizyonist diktatörlük olarak tanımladı. Solun büyük kısmımı da böyle gördü. Geriye dönüş olabileceği tartışmaları çok yapıldı ve sonuçta da oralardaki reel sosyalist sistemler çöktü. Halk kitlelerinin ve işçi sınıfının iktidardan uzaklaştırıldığı ve bir tür kapitalistler adına komünist partilerin iktidarı, devleti gasp ettiği, içi boş sosyalist söylemler dışında bir şeyin olmadığı bir sisteme dönüşmüştü.
Ayrıca Deniz Berktay'ın bu düzenlerin ve onların çöküşüne ilişkin kullandığı dil, sol ve sosyalist çevrelere çok yabancı daha çok sağcı, gerici çevrelerin kullandığı bir dil.
Bütün bu eleştirilerime karşın kitap Ukrayna ve Rusya'yı anlamak isteyenlerin ve de dinin toplumlar üzerindeki etkisi, emperyalist ve hegemonyacı devletlerin nasıl dini kullandıklarını anlamak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Türkiye'nin sömürgeleştirme tarihini, emperyalizmin gizli işgale uğradığı süreci de bu kitapta görmek mümkün...
*Rusya-Batı Çatışmasında Fener Rum Patrikhanesi, Deniz Berktay, Cumhuriyet Kitapları, 2021
(İD/AÖ)