Çağdaş Avrupa ve Amerikan tarihi, daha çok, insanları bağlamış olan siyasal, ekonomik ve tinsel kelepçelerden kurtulma çabalarını anlatır. Ezilenler, yeni özgürlükler isteyenler, savunacak ayrıcalıkları olanlara karşı özgürlük savaşı vermişlerdir. Bir sınıf, başkasının egemenliğinden kurtulup kendi öz bağımsızlığını elde etme savaşı verirken, kendisini, insanlığın özgürlüğü uğruna savaşan bir sınıf olarak görmüş, ve bu nedenle, bir ideal ortaya koymuş, ezilen bütün insanların içinde kök salmış özgürlük özlemini dile getirebilmişlerdir.
Ancak, uzun ve nerdeyse sürekli özgürlük savaşında, bir dönemdeki baskıya karşı savaşan sınıflar, zafer kazanıldıktan ve savunulacak yeni ayrıcalıklar ortaya çıktıktan sonra, özgürlük düşmanlarının yanında yer almışlardır (Fromm 1996).
Ortaçağ’da kilisenin yetkesine karşı savaşanlar, Rönesans’ta iktidara geldiğinde iktidarlarını korumak için kitlelere fiziksel işkence ve psikolojik baskı uygulamış, Versay antlaşmasını yırtıp atan Hitler, Almanların özgürlüğü için de Yahudileri özgürlüğünden etmişti.
Avrupa tarihi yetkecilik savaşlarında gerçekten büyük bir birikime sahip. Şimdi bu birikime bir yenisi daha ekleniyor: “Ukrayna”
Rusya’nın kuzeyinde yer alan bu Doğu Avrupa ülkesi, bir zamanlar Türkler tarafından da yönetilmiş ve en son bağlı olduğu Sovyetler Birliği’nden 1991 yılında ayrılmıştı. Tarihinin büyük bir bölümünde, başka ülkelerin yetkesinde geçirmiş olan Ukrayna, bugünlerde Batı (ABD-AB) ile Rusya’nın yetkecilik savaşına ev sahipliği yapıyor.
Ukrayna’nın Özgürlük Yanılgısı
Ukrayna tarihine baktığımızda, gerçek anlamda bir özgürlük mücadelesini, sadece Mahnovşçina’nın hareketi olduğunu görüyoruz. Anarşist komünizmi savunan bu hareket, anarşist devrim düşüncesinin ilk toplumsal karşılığı olmakla beraber, Bolşeviklere karşı da özgürlük savaşı vermiştir. Ancak bu süreçten sonra, samimi olarak böyle bir mücadeleyi görmek mümkün değil. Aksine yetkesinde olduğu Rusya’nın düşman saflarına katılmayı, özgürlük savaşı sanan bir ülke var.
Burada en önemli isim Stepan Bandera. Bir Ukrayna milliyetçisi olan Stepan, faşist OYH’nin 1933’te liderliğine yükselmiş ve ikinci dünya savaşında Nazilerle ittifak kurmuştu. OYH’nin militanları Ukrayna’da Nazilerle ittifak yapmayan herkesi öldürmüştü. Ama Sidir ve Partizan yoldaşları faşistleri püskürtmeyi başarmıştı
SSCB yıkıldıktan sonra Stepan ve diğer Nazi yandaşlarının anısına 2006’da anıt mezarı yapıldı, ayrıca 1991’de faşist Nasyonel Sosyalist Partisi ve Yaroş kuruldu. Bir zamanlar Almanların yanında yer alan Ukraynalı faşistler, şimdi liberallerle beraber ABD ve AB saflarındalar.
İşte Timoşenko. Baskıcı Yanukoviç iktidarı boyunca hapiste yatan bu eski başbakan, sağcılar tarafından Ukrayna’da özgürlüğün sembolü haline getirildi. Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesinin ardından, hapishaneden çıkar çıkmaz, sağ grupların etkili olduğu eylemleri destekledi.
Timoşenko, özgürlüğün önünde bir engel olarak gördüğü Yanukoviç’e, batının yaptırım uygulamasını isteyerek, böylece Ukrayna üzerinde özgürlük vaadiyle erk kurmak isteyen AB-ABD saflarına katıldı. Aslında batı bu topraklarda Türkler ve Ruslardan sonra üçüncü bir yetke olmak isterken, siyasal ve ekonomik kelepçelerden kurtulmak isteyen Ukraynalıları da, daha iyi bir yaşam umuduyla kendisine inandırıyor. Bu yüzden Ukraynalıların yanılsamalarla dolu bu özgürlük mücadelesinin, bir yetkeden başka bir yetkeye geçiş içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.
Elbette Ukrayna Komünist Partisini de bu olayların dışında göremeyiz. Sertan Batur’un çevirisini yaptığı Rusya Sosyalist Hareketinden Ilya Budraitskis röportajı, çok çarpıcı ifadelerle dolu. Şuan Ukrayna’daki sağ muhalefet nasıl ki AB-ABD’nin kıskacı içindeyse, Komünist Parti de tıpkı Yanukoviç gibi, Doğu Ukraynalı oligarklar tarafından satın alınmış, Rus milliyetçiliğini destekliyor ve Rus-Ortodoks Kilisesi’nin başı I. Kyrill ile iyi ilişkileri bulunuyor.
Komünist partinin geçmiş dönemde Yanukoviç’i desteklemeleri hem bu felaketin sorumluları arasında olmalarına hem de ayaklanmanın anti-komünist bir karakteristiği olmasına sebebiyet verdi. Çünkü Yanukoviç dönemi, ekonomik darboğaz ve baskıcı bir yönetimden başka bir şey getirmemişti. Görüldüğü gibi, Ukrayna Komünist Partisi sol değerlerden uzak ve oligarkların yetkesinde bulunuyor.
Ukrayna tarihinde Mahnovistler tam da bu noktada farklılar. Onlar kimsenin yetkesi altına girmediği gibi, özgürlük için paralel fikirleri paylaştığı Bolşeviklerle bile savaştılar.
Bugün, Oligarkların yetkesinde bir Komünist Parti, AB ve ABD yetkesinde liberal ve sağ gruplar ve tepelerinde Putin’in gölgesi varken Ukrayna için özgürlük uzaklarda gözüküyor. (CÖ/EKN)
----------------------------------------
Ayrıca bakınız;
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/yigit-gunay-iki-ukraynayi-yazdi-stepan-ve-sidir-haberi-88272
http://www.sendika.org/2014/02/ilya-budraitskis-ukraynada-solcular-ise-daha-cok-karismali/