Ben Kuçu'yum adlı belgeselde açık açık izlendiği gibi Uganda'da toplumsal histerinin vardığı inanılmaz uçlarda eşcinsellik kanunlarla yasaklanması gereken bir musibet, "homo"lar afişe edilip cezalandırılması mübah günahkarlar olarak görülüyor.
Uluslararası bağımsız filmler festivali !f Ankara kapsamında 28 Şubat Perşembe akşamı gösterilecek çarpıcı belgesel Call Me Kuchu/Ben Kuçu'yum dünya çapında birçok festivale katılıp çeşitli ödüller kazandı. Cinemaximum Cepa sinemasının beş numaralı salonunda saat 17:30'da seyircilerle buluşacak olan ABD - Uganda ortak yapımı insan haklarının elde edilmesine yönelik mücadele ruhu hakkında adeta ders veriyor.
Afrika'da eşcinsel olmak
1979 yılında sona eren Idi Amin diktatörlüğünden sonra Uganda'nın politika sahnesine Milli Direniş Hareketi olarak tanınan siyasi organizasyon damgasını vurdu. Fakat 2012 yapımı belgeselde yansıtıldığı gibi ülke halen yalnız Afrika kıtasının değil, dünyanın en homofobik memleketlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Eşcinseller toplumdan dışlanmakla kalmıyor, kendilerine yönelik her türlü ayrımcılık, kötü muamele hatta katledilmeleri doğal görülebiliyor. Hemcinslerini tercih eden kadın ve erkekler gündelik hayatlarında bu yönde herhangi bir dışavurumda bulunamıyor, her şey ancak dört duvar ardında yaşanabiliyor, toplumda homofobi körüklenirken gizlilik ve deşifre olmanın korkusu varoluşlarına hakim oluyor.
Geçtiğimiz yıllarda "Eşcinselliğe Karşı Yasa Taslağı" uzun bir müddet ülkenin gündemine oturmuş, eşcinsel olduğu bilinen kişileri ihbar etmeyenlerin bile hapisle cezalandırılmasını öngören taslak dünyayı ayağa kaldırmıştı. Özellikle Obama ve Hillary Clinton'ın uluslararası arenada konuya dikkat çekmesi ülkede sevilen ABD'li politikacıların tutucu kesimlerin gözündeki imajını epey zedelemişti.
Fanatizmle konuya eğilenler HIV pozitif erkeklerin öldürülmesini talep edecek kadar ileriye gitmişler, Rolling Stone adlı yerli dergide Kampala şehrindeki LGBT’leri afişe etme kampanyası başlatılmıştı.
Eşcinsel mücadele
Belgeselde tanıyıp sevdiğimiz David Kato ve aktivist arkadaşları ülkedeki gergin atmosferde onaylanması durumunda korkunç sonuçlar verecek taslakla hükümet, mahkemeler, televizyon programları, hatta Birleşmiş Milletler seviyesinde mücadele veriliyor. Özellikle eşcinselleri afişe etmekten sadistçe zevk aldığı belli olan dergi editörü seyircide tepki ve kızgınlık yaratıyor, kamera karşısındaki rahatlığı ise inanılır gibi değil.
Ne yazık ki mahkemede taslakla ilgili zafer kazanılmış olsa da David bir süre sonra evinde ölü bulunuyor ve cenazesi dini otoritelerin varlığıyla da tekrar bir çatışma alanına dönüyor.
Yönetmenliğini Katherine Fairfax Wright ve Malika Zouhali-Worral'ın yaptığı güçlü belgesel dünyanın çeşitli festivallerine katıldığı gibi Berlin, Austin, Durban, Torino, San Francisco, Hot Docs, Hamptons sinema şenliklerinde çeşitli seyirci, insan hakları, sosyal adalet ödüllerini de bileğinin hakkıyla kazandı.
Özellikle dini olgular alet edilerek farklı olana eziyetin linç kültürüne dönüştüğü dünyamız ülkelerinden Uganda'daki eşcinsellerin karşısında saygıyla eğiliyoruz.