Uzun sürmüş doğu gecelerinden birinde
Devrilende sabaha karşı şafak, uyuyan kurda kuşa inat!
İşte geldi, ey yaralı coğrafyam deyip kulağına üç kez bağırırken
Yervant demiş adına, babası Puşici Kekê Yako
En kadim şehrin en eski evlerinden birinde kayıt düşülmüş mesel gibi
Rehber olmuş şehrin serencamı, tarihe bir kez daha not düşülürken
Var git, bahtın açık olsun, sesin tılsımını yitirmesin demiş
Adıyla kutsayarak, menekşe çayıyla büyütüp, gül rakısıyla efsunlarken oğlunu
Nerede olursan ol, sesim kulağından eksilmesin, unutma vatan bildiğin toprağını
Tenin canda, aklın başında, sesin hançerende oldukça çağır ve unutma...
Budur benim sana dair edeceğim kelam
Omid olan şehrimizin esirgeyen, bağışlayan en eski adıyla
Sabırla ve azimle kazı adını binler yıllık bazalt bir taşa, öyle git
Telaşa hiç gerek yok, aile yadigârı sükûnetimizi anımsa,
Alnına yazılan kader çizgisidir bu şehri kadimin bahşettikleri
Neylerim hali perişanı, neylerim meskânı dese de Dîran
Can evinden vurulduğunu her daim anımsasan da
Irgalamasın seni hayatın küstürdükleri, duyur yine de sesini olduğun yerde...
"Haylê dilêmin, dilêmin, dilêmin
Baran ê şil kir cilê min.
Haylê dilêmin, dilêmin, dilêmin
Felek ê xira kir mala min..." (ŞD/EÖ)