ABD’nin en büyük müzik, film ve interaktif etkinlik festivallerinden South by Southwest (SXSW), bu sene 7 - 16 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. Dünyada yıl boyunca en çok nelerin konuşulacağının sinyallerinin verildiği bu konferanslar zincirinde bir konu başlığı da “Gezi Direnişi” oldu.
Bigumigu’dan Eda Demir ve Yalçın Pembecioğlu, “#Occupygezi Movement: A Turkish Twitter Revolution” başlıklı bir sunum yaptı.
bianet’e konuşan Eda Demir, SXSW’a katılım hikayelerini, konferans izlenimlerini ve son gelişmeler ışığında Türkiye’deki Twitter olgusunu anlattı.
Siz kimsiniz?
Özünde dijital pazarlama, sosyal medya, reklamcılık alanlarında top koşturuyorum. Yalçın Pembecioğlu’yla birlikte kurucusu olduğu Bigumigu adına SXSW’e konuşmacı olarak başvurduk. Özünde dünyadaki sosyal medya, pazarlama, sanat, tasarım trendlerini ve insanların içgörüleriyle eğilimlerini takip ediyor, yorumluyoruz, hem bigumigu.com adresinde yazıyor hem de danışmanı olduğumuz markalara bu trend ve eğilimleri raporlayıp sunuyoruz.
SXSW tam olarak nedir?
SXSW her yıl Austin, Texas'ta gerçekleşen ve Müzik, Film, İnteraktif olmak üzere 3 ana başlıkta toplamda 10 gün süren, 10 günlüğüne dünyanın merkezi olan bir konferanslar bütünü. Dünya basını bu 10 gün boyunca gözünü SXSW'ten ayırmak ve an an orada ne olup bittiğini paylaşıyor.
SXSW’da sunum yapma fikri nereden geldi?
İşimiz dolayısıyla Gezi direnişi sırasında sosyal medyanın, özellikle de Twitter’ın kitleleri nasıl biraraya getirdiğini yakından gözlemleme şansımız oldu, buna dair özel bir rapor hazırlayıp sunmak için vakit kaybetmedik. SXSW her yıl gittiğimiz ve takip ettiğimiz bir etkinlik olduğu için de bu sunumu oraya taşımak istedik, hayalini kurduk ve oldu.
“Core conversation” formatında sunum yaptığınızı söylediniz. Bu nedir? Diğer sunum formatlarından farkı nedir? Sizin için ne ifade etti bu?
Bu formatta konuşmacı kadar dinleyicinin de söz hakkının olduğu interaktif bir oturum anlamına geliyor. Bizim için Brezilyalı bir direnişçinin, Almanyalı ya da Amerikalı bir gazetecinin sorusunu bizim dışımızda katılımcı olarak gelen Türkiyelilerin de yanıtlayabilmesi açısından anlamlıydı. Böylece #OccupyGezi ile ilgili herkesin yorumu ABD’nin hatta dünyanın en önemli konferansında bir oturumda yer alabilmiş oldu.
“Twitter insanların kendi içinde birbirleriyle iletişimi için kullanıldı”
Sunumda ne gibi bilgiler paylaştınız?
Sunum başlarken ilk yaptığımız dinleyicilere sorular yöneltmek oldu. Kaçının direniş hakkında bilgi sahibi olduğunu, kaçının bu bilgileri geleneksel medya kanallarından, kaçının ise Twitter’dan aldığını sorduk. Dünyanın her yerinden katılımcı olduğu için geleneksel medyadan da takip edebilen çoktu. Biz de bizim öyle bir fırsatımız olmadığını ve bu yüzden Twitter’ın direniş zamanında Türkiye’deki için ne demek olduğunu anlatmaya geldiğimizi söyleyerek başladık. Elbette konumuza sadık kalarak Twitter’ın Türkiye’de Gezi direnişi sırasında ne kadar aktif kullanıldığını ispatlayan veriler paylaştık.
29 Mayıs’ta gönderilen toplam tweet sayısı 7 milyonlardayken 1 Haziran’da birden 18 milyona yükseliyor ve ardından gelen 10 güne baktığımızda Türkiye’den günde gönderilen tweet sayısı ortalama 10 milyonda devam ediyor.
Yine 29 Mayıs tarihinden itibaren baktığınızda ilk birkaç gün her gün 1 milyon artışla yeni Twitter hesabı açıldığını görüyorsunuz. Twitter’ın direniş sırasında Türkiye kullanımının nasıl ve ne kadar arttığına dair detaylı veriler paylaşıp bunları yorumlamaya çalıştık. Tweetlerin en çok nereden geldiğine dair haritalar da gösterdik.
Elbette Twitter’ın direniş sırasında Türkiye’deki insanları üzerindeki etkisini anlatırken direnişin kendisinden bahsetmeden bu yoldan geçemiyorsunuz. En etkili şekilde o günleri dünya insanına gösterebilmek için direnişi iyi anlattığını düşündüğümüz Cennetin Düşüşü filminin fragmanını izlettik.
Gezi direnişiyle ilgili ilginç bir nokta var o da direniş sırasında atılan tweet’lerin Tahrir Meydanı’nda ve Wall Street’teki eylemlerden farklı olarak dışarıdan değil, içeriden atılmış olması. Yani Twitter doğrudan Türkiye’deki insanların kendi içinde birbirleriyle iletişimi için kullanıldı. Delilim Var adlı blogtan ve oradan türetilmiş Twitter etiketinden de bahsettik. Altını en çok çizmek durumunda kaldığımız tabii ki geleneksel medyanın direniş sırasındaki tutumu oldu.
İnsanlar ne gibi bir reaksiyon gösterdi? Paylaşabileceğiniz bir ayrıntı var mı?
İnsanların reaksiyonlarından çok sordukları soruları paylaşmak isterim. Merak ettikleri bir konu direniş sırasında Instagram kullanımının nasıl olduğuydu. Sokaklardayken insanların daha çok Vine kullandığını, daha kısa videolarla anlık iletileri doğrudan Twitter’a gönderebildiklerini paylaştık.
En çok merak ettikleri Twitter’ın hangi amaçla kullanıldığıydı gerçek zamanlı olarak. Bunun yanıtı elbette tıbbi yardım ve polisin ne taraftan geldiği bilgisi. Bu tür anlık bilgiler ve orada gerçekten ne yaşandığı, Twitter’ın bunun içindeki yeri oradakilerin fazlasıyla dikkatini çekiyor. Bu konuda anlatmaya çalıştığımız kritik nokta da ‘kesin bilgi mi?’ kavramı oldu. İnsanların direniş sırasında anlık olarak Twitter üzerinden doğru ve kesin bilgiyi yayma konusundaki hassasiyetinin nasıl geliştiğini anlattık. Hatırlarsınız, zamanla insanlar hangi bilginin kimden geldiyse güvenilir olduğuna dair hisler geliştirmişti.
Sosyal değişiklikler ve mahremiyet
Yurtdışında Türkiye’yi anlatmak nasıl bir şey? İnsanlar bilgili mi, ilgili mi? Sunumdan önce ve sonra insanlarda nasıl bir izlenim oluştu sence?
Heyecan verici ve omuzlara sorumluluk yükleyici, özellikle böyle kitlelerin dahil olduğu bir oluşumu anlatmak için. Oraya gelen herkes olup biteni anlayabilmek konusunda çok istekliydi, dahası ne olup bittiğini de mümkün olduğunca yakından takip etmişlerdi. Soruları çok yerindeydi ve yanıtlara karşı çok ilgililerdi.
Örneğin attıkları tweet nedeniyle tutuklanan öğrencilerin İzmir’de yaşadığına dair detayları dahi bizimle paylaşıp doğrulatanlar oldu. Sunumdan önce oturum ne kadar kişinin program listesindeydi onu bilemiyorsunuz ama sunumdan sonraki ilgiden orada doğru bir şey yaptığınızı anlıyorsunuz. SXSW oturumlarının ortalama katılımının çok üstünde bir katılım gerçekleşti ve istisnasız herkes salondan çıkmadan gelip bizimle daha detaylı konuşmak istedi diyebilirim. İletişimde kalmak, onları güncellememiz için kartvizitlerini bıraktıları ve çoğuyla e-posta ile görüşmeye devam ediyorum.
Sence konferans genelinde nasıl bir etki bıraktınız?
SXSW yalnızca interaktif pazarlamacılarıların, teknoloji dünyası çalışanlarının, sinema ve film sektöründen insanların oluşturduğu bir kitleye sahip değil esasında. SXSW her yılın Mart ayında, o yıl boyunca en çok nelerin konuşulacağının sinyalini veren, belirli temaları öne çıkaran dünya çapında bir organizasyon. Her yıl oraya gittiğimizde aslında dünyanın nereye gittiğini okuyabiliyorduk. Bu yıl da benim gördüğüm social changes/sosyal değişiklikler ve policy/mahremiyet konusu ile dünyanın birçok yerinde gerçekleşen protestolar da öne çıkan temalardandı.
Bu gözle görülür konferans temasının içinde yer verilen bir oturumu düzenlediğimiz için fazlasıyla dikkat çektiğimize inanıyorum. Açıkçası SXSW’te bütün oturumlara katılmanız mümkün değil sayısının çokluğundan dolayı ama o programı onlarca kez okuduğunuz için bir oturum başlığı mutlaka aklınızda bir not olarak kalıyor. Yalnızca sunuma gelenlerin değil SXSW programına bakan herkesin radarına girdiğimizi ve sesini duyurma motivasyonu ve kapasitesi en fazla olan sektör insanları üzerinde Türkiye’ye yönelik dikkat çekebildiğimizi düşünüyorum.
Özgürlüğü direnerek kazanmak
Gezi Direnişi süreciyle Türkiye’de başlayan "twitter hareketinin" geleceğini sunumda anlattıkların ve en son twitter yasağını da göz önünde bulundurarak nasıl değerlendiriyorsun?
Değerlendirilemez buluyorum açıkçası.
Nasıl yani?
SXSW'te bize sonucun ne olduğunu soranlar da oldu ve biz bunun bir süreç olduğunu belirttik. Bana kalırsa hala deneyimliyoruz özgürlüğümüzü direne direne elde etmeye çalışmanın ne demek olduğunu.
Twitter'ın Türkiye'de yasaklanması, bunu Twitter'dan duymamız, herkesin bunu dünyaya Twitter'dan duyurması ve Cumhurbaşkanı'nın dahi konuyla ilgili yorumunu Twitter'dan duyurması hala bugün deneyimlemeye devam ettiğimiz gerçekler. Acaba bu olay SXSW oturumundan birkaç gün sonra değil de önce gerçekleşseydi uluslararası arenada sorular ve yorumlar nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum. (BM/EKN)