Geçtiğimiz günlerde ABD’li Filistin kökenli bir avukat ve komedyen olan Dean Obeidallah’ın twitter üzerine yazdığı bir makalesinde bahsettiği demokratikleşme adına diyalog kurulması ve genişletilmesinin günümüzdeki en kapsamlı kaynağı olarak gördüğü twitter’da nefret söyleminin ardında aslında ne kadar büyük bir potansiyelin demokrasi adına beklediğini anlatmıştı.
Bugünlerde Gezi Parkı protestoları çerçevesinde ikiye bölünmüş bir algı varken, bir yandan haberleşme hizmetlerinin sınırlarını zorlayarak her kentte, her meydanda olanları tüm dünyaya onlarca dilde anlatabilen bir kitle diğer yanda da bu kitlenin taleplerine gözlerini kapatıp televizyon ekranlarının gösterdiği kadarına erişen bir kitle bulunuyor.
Var olan durumun içinde ayrıca farklı bir kitle var ki, iki taraftan da haberdar olup orta kısımda bir çözüm arayışına gidiyor. Bu iki tarafta da varlık gösteren kitle içinde kimileri nefret söylemine, aşağılamaya, hakarete ve farklı gruplardan insanların kimliklerine saldırılarda bulunmayı tercih ediyor. Fakat sosyal medya üzerinde hızlı bir şekilde kenetlenebilen kitleler olduğu sürece bu şekilde art niyetli sataşmaların faturası ağır olabiliyor. Örneğin, kişinin kendisine, inandığı değerlere, saygı gösterdiği kurumlara, sevdiği mekanlara yapılan saygısızlık anında tepki toplayarak bir anda nefret saikini bir anda tepki-silsilesi altında bırakabiliyor.
Obeidallah’ın da bahsettiği üzere, bu nefret söyleminin bir noktada kesileceğini ve hatta insanların bazı şeylere ve kişilere karşı olan nefretini dizginleyerek daha saygılı olmasa bile en azından daha tahammüllü hale geleceğini düşünmekteyim. Bir noktada nefretine karşılık gelen milyonlarca tepkiyle canını sıkmak istememesi, öte yandan bir ticari kurum ya da kuruluşla bağı varsa ekonomik kaygılarının da olması sebebiyle kişi kendi nefretini dizginleyecektir.
İdeal olarak tahayyül edilen durumda, sosyal medyada farklı görüşleri tespit ettiği anda ona olan kinini kusmak yerine karşısında olduğunu [fakat kendisinin olduğu kadar diğer kişinin de fikir hürriyeti olduğunu kabul ederek] ona katılmadığını belirtir. Tartışma olması durumunda sonucunda nefret söylemine varılırsa her zaman iki tarafın da gerginlik artması halinde ya da yaklaşım çirkinleştiğinde tartışmayı bloke yoluyla çözebileceklerini bildiklerinden, diyalog yolunu olabildiğince sürdürmeyi tercih edeceklerdir.
Diyaloğun demokratikleşme yolunda en önemli adımlardan biri olduğunu tekrar etmeye gerek yok, önemli olan bu yolun sıklıkla kullanılarak kendi çekirdek kitlesiyle kısıtlı kalmamış, demokrasiye inanan bir topluma dönüşebilmek. Kendi çekirdeği içerisinde kabuğunu sertleştirerek farklı bakış açılarına yer vermemek, alternatif medya kanallarını göz ardı ederek dünya görüşünü ‘bildiğim en iyi yol benim yolumdur’ düsturundan hareketle değersiz görmek yalnızca o kanalları kullanan devasa kitleleri şahinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda küçük tepkilerin zamanla kartopu etkisine maruz kalarak devleşmesine ve aynı zamanda bir gün sessizlikten kaynaklanan ‘huzur balonu’nun patlamasına da sebep olabilir. (GÖ/HK)