Davutpaşa'da kaçak havai fişek ve maytap üreten atölye, şu klişe haber metni cümlesinde olduğu gibi, 23 işçiye "mezar oldu". 100'den fazla insan da yaralandı. Durumları nasıl, bilmiyoruz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik o günlerde kaçınılmaz olarak olay yerini ziyaret etti, tespitlerini "ihbar yokluğuna" bağladı. Çelik "Üst katında ne yapıldığını komşusu bilmezse biz nereden bileceğiz. Bu işyerinin kaçak olarak iş yaptığı bize ihbar edilmeliydi" dedi.
İhbar...
Tam da aynı günlerde televizyonlarda ölen işçilerin hakikaten çok acıklı hayat hikayeleri yayınlanıyordu. Akıldan çıkmayacak bir kadın var örneğin. Cezaevindeki kocasıyla yeniden evlenme hazırlıkları yapıyormuş. Onlu yaşlarında üç kızı var. 35 yaşında, ölmeden önceki görüntülerinde ise neredeyse 70 yaşında gösteriyor. Dişleri dökülmüş, yorgun ve çökmüş. Öldüğü ay 400 YTL ücretini dahi alamamış. Sigorta falan zaten hak getire.
Herhalde bu kadın da sömürüldüğünün farkındaydı. Ama kimi nereye nasıl şikayet etsin? Bakanın "komşu" dedikleri de öteki işçiler çünkü, hepsi işlerini kaybetmek korkusu yaşıyor. Hem eğer denetim olsa ihbara gerek olur muydu? 301. maddelerle filan onuru korunmaya çalışılan "koskoca" devlet ihbarsız ulaşamayacak mı kaçak işyerlerine?
Fakat ulaşamayacak gibi görünüyor zira Çelik, "Önce işveren üzerindeki yükü hafifleteceğiz. Bunun ardından kayıt dışı çalıştıranlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Cezaysa ceza, ne gerekiyorsa yapacağız. Türkiye'yi bu kayıt dışı ayıbından kurtaracağız" dedi. Çelik, "grev-lokavt ve sendika kanunlarında yapılacak değişiklikler konusunda sosyal taraflardan görüş beklediklerini, sosyal tarafların çalışmalarını bir an önce kendilerine iletmesini" istedi, sanki üç gün önce bakan olmuş gibi.
Cam, Çimento, Seramik ve Toprak Sanayi İşçileri Sendikası'ndan (Kristal-İş) Aziz Çelik bu konuda bianet'e "Çalışma Bakanlığı'nın işyeri denetimleri için 600 çalışanı, denetlenecek ise 750 bin işyeri olduğunu" söylemiş, "Siyasi irade 'piyasayı' ürkütmemek için denetlemek istemiyor da zaten" demişti.
"Gereken yapılacak!"
Bakanın "Ne gerekiyorsa yapacağız" ekseninde gelişen konuşması denetim konusundaki bu isteksizliği doğruluyor gibi.
"Kayıt dışı çalıştıranlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz" dedi Bakan Çelik. Nasıl peki? 750 bine 600 denetçi oranıyla mı? Bunun çoktan somut bir formül geliştirilmiş olmalıydı.
Çelik son olarak "sendikalaşmanın önemine" değiniyor. Sendikalaşmaktan şu anda işçilerin kıdem tazminatını kaldırmakla, işçileri koruyan kuralları yönetmeliklerden kaldırmakla uğraşan bir bakanın sözetmesi tuhaf tabii.
Evet doğru sendika olsa bu işçiler ölmeyebilirdi.
Bakan işçi ailesiyle görüşmemişti bile
Peki o zaman neden Eylül 2007'de Bakan Çelik' tersaneleri incelemesi sırasında asıl kazaların olduğu yerlere gitmemiş, ölen bir işçi ailesiyle değil, sendikayla değil, ölen bir taşeron firma sahibinin aiesiyle görüştü?
Tuzla tersanelerinde geçen yıl 12 işçi öldü. Daha iki gün önce, 4 Şubat'ta, 20 yaşındaki Murat Turan, gemiden düştü. Cesedi bir gün sonra bulundu. Bakan bunu ihbar olarak kabul eder mi?
Bu yazı yazıldığı sırada hurriyet.com.tr'de Bakan Faruk Çelik'in pazar günü yaptığı açıklamanın ardından 90 müfettişle birlikte İstanbul'daki işyerlerinde denetime başladığı haberi yer aldı.
Habere göre, İkitelli ve Topkapı'daki sanayi sitelerinde başlayan teftiş, İstanbul genelinde devam edecek. (NZ/TK)