Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Demokratik Toplum Partili (DTP) vekil ve belediye başkanlarının isimlerini tek tek sıralayan ve "ölen her asker için bir cinayet" çağrısında bulunan Bolu Ekspress gazetesi yazarı Işın Erşen'ın suç işlemediğini ve düşünce özgürlüğü hakkından yararlandığını savundu.
"Savundu" diyorum çünkü kararı 8. Ceza Dairesi üyelerinin ayrı ayrı düşüncelerinin bir uyumu olarak bakmak gerekir; bunu bir Yargıtay Dairesinin kararı olarak görmek hem çok güç hem de korkunç geliyor insanın gözüne.
"Bir bizden, beş sizden"demek gerekirmiş...
Bianet olarak şikayet konusu edilen sözleri "ölüm listesi"ni okurlarımızdan esirgeyerek bir kez daha hatırlatıyoruz:
"Türk Ulusu, işte karşında düşmanın. 'PKK bölücü terör örgütüdür, onun mensupları da vatan hainidir' demedikten sonra bunların topu Türk düşmanı olarak bundan sonra 'sivil yurtsever' unsurların hedefi olacaktır. Kahpece pusu kuran dağdaki teröristin peşinde koşmaktansa üç-beş mikrobu temizleyip bundan sonra bir bizden, beş sizden, tamam mı, devam mı? demek gerekir. Bunu yapacak ve diyebilecek yurtsever unsurlar da çıkar elbet. Toplumun arzusu, yoğun olarak bu yöndedir. Bundan böyle şehit edilen her güvenlik görevlisine karşın, bunlardan birinin aynı kaderi paylaşması toplumun çoğunluğunun isteği haline gelmiştir. Artık kangren olmuş uzuv veya uzuvların kesilip atılma zamanı gelip geçmiştir."
Yargıçlar neredesiniz?
"Alevi gençler iş ararken ayrımcılığa uğruyor" diyen Alevi toplum yetkilileri ve gazeteci Neşe Düzel'i mahkemelerde süründüren, bir "Kürdistan" sözüne gözü takılır takılmaz avukat Eren Keskin'i taciz eden yargıçlar neredesiniz?
Son dönemde şiddet kışkırtıcısı, ırkçı, yabancı düşmanı ve homofobik yaklaşımlara karşı yargımızın biraz daha duyarlı olmaya başladığını sanmıştık. Agos gazetesine gönderilen açık ırkçı, Ermeni kimliğini hedef alan ve ölüm tehditleri içeren elektronik posta (e-mail) mesajları karşısında açılan davaları ve "tehdit"ten çıkan cezaları nispi bir ilerleme olarak görmüştük.
Oybirliğiyle "düşünce özgürlüğüdür" demişler!
Elinizi vicdanınıza koyun ve şu Yargıtay kararını öyle değerlendirin!
"Düzce Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararda herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle yazılı emir yoluyla yapılan bozma talebinin oybirliğiyle reddine karar verilmiştir."
Ama Yargıtay Dairesi, kararında eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'i karşısına almış, bizim itiraz etmemiz neyi değiştirebilir ki! Ama olsun, yurttaşa "elinize silah alırsanız ses çıkarmayız" kıvamındaki bu kararı, bir hukukçuya yakıştıramadığımız için onamasını beklemeye de gerek görmüyoruz.
Bir Dink cinayeti daha bekliyorsunuz herhalde?
Şiddete özendiren, ırkçı ve ayrımcı tüm görüşler karşısında özellikle yargı makamlarının son derece ayık olması gerektiğiniz savunuyoruz.
Dört yıldır uygulanan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. maddesinin birinci fıkrasını, muhalif insanlar dışında ne zaman uygulamayı düşünüyorsunuz? Bir Hrant Dink cinayetinin daha mı yaşanmasını bekliyorsunuz yoksa?
"Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" diye bir suç var ve tanımı da, "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Halk asıl şimdi aşağılanıyor
Bu gibi en ağır suçları cezalandırmazsanız, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" asıl o zaman vuku bulur. Bakanlığın yazılı emir yoluyla bu trajik kararları sonuçta gideremese de, ırkçı ve şiddet içerik karşısında Bolu Cumhuriyet Savcılığı, Düzce Ağır Ceza Mahkemesi ve son olarak da Yargıtay'ın verdiği bu "gönlü geniş" kararlarını kınıyoruz! (EÖ)