Taylandlı dövüşçü Nai Khanomtom 1774'te Burma'da hapse düşünce Kral Mangra'ın zevküsefası için memleketin dokuz ayrı şampiyonuyla dövüşmek zorunda bırakılmış. Khanomtom'un peş peşe bütün rakiplerini altetmesi Burmalı kralı o kadar etkilemiş ki ona hürriyetini bahşetmiş. O zamandan beri Tayland'ın cezaevi sisteminde düzenlenen müsabakalarda başarılı olan dövüşçülerin para ödülü alması, cezalarında da indirim öngörülüyor; sportif başarı dışında mahkûmdan ayrıca iyi hal ve kişisel gelişim de bekleniyor tabii ki. Al Jazeera'nın haberine göre şu anda Tayland ve Estonya ortaklığında sürdürülen bu cezaevi dövüşleri mahpusların topluma kazandırılması yönündeki rehabilitasyon faaliyetlerinden biri.
Tüy siklet Thulasi
Oysa Hindistanlı Thulasi kadın olmanın getirdiği zorluklar bir yana, ülkesinde dokunulması yasak Dalit kastına ait olduğundan hayata tutunabilmek için dövüşüyor; kariyerinde başarıyla yükselmiş, hatta olimpiyatlarda ülkesini temsil edecek hale gelmiştir, fakat kulüp yöneticisinin cinsel teklifleri canına tak eder.
Hollanda'da düzenlenen belgesel şöleni IDFA 2013'ün İlk Katılım yarışma bölümünde yer alan Tüy Siklet, Demir İrade (Light Fly, Fly High) adlı yapım genç bir kadının çetin mücadelesini ayrıntılarıyla aktarırken baskı altında tutulan kadınlara tacizcilerini ihbar etmeleri yönünde de cesaret veriyor.
Festivale Norveç adına katılan ve acılı süreci tüm çıplaklığıyla aktarabilen sürükleyici eserin yönetmenleri ve aynı zamanda yapımcılarının iki genç kadın olması hiç şaşırtıcı değil: Beathe Hofseth ve yapımın sinematografisine de imza atan Susann Østigaard.
Tamil Nadu eyaletinde on senedir kendini boksa adamış dirayetli E.Thulasi'nin çocukluğunun çok kolay geçmediğini tahmin edebiliyoruz; zaten ailesini sefaletten kurtaramayan baba kendini koruyabilmesi için kızını bir erkek gibi yetiştirmiştir. Neyse ki bir süre önce Thulasi'ye kucak açan başka bir ailenin himayesi altında kahramanımız belirli bir huzur ortamını yakalamış gibi görünüyor. Fakat bağımsızlığını ilan edebilmek için bokstaki başarısı onun erkek egemen dünyadaki tek şansıdır, onun gibilerin boyun eğmesi ve toplumca kabul edilen yolu itirazsız izlemesi beklenmektedir ne de olsa.
Üstelik neredeyse 25 yaşına basmak üzere olduğundan sporcularla ilgili devlet programından yararlanma eşiğini geçmek üzeredir. Canını dişine takarak güçlenmeye, reflekslerini kuvvetlendirmeye, kondisyonunu artırmaya ve bilhassa zamanlama tekniğini geliştirmeye devam eder, fakat karşısında koca bir engel vardır: Çalıştığı kulübün yöneticilerinden A.K.Karunakaran boks dünyasında parlamak için tek yol olan müsabakalara katılabilmesi için kendisinden bedel talep eder.
Thulasi aslında 2005 yılından itibaren çeşitli teklifleri reddettiği için bir türlü yükselemiyor, oysa daha önce defalarca yenmiş olduğu bir rakibesi ülkesini olimpiyatlarda temsil edebiliyor. Takım arkadaşlarını uyarıp durur, zira yöneticinin yılışık davranışları ve şantajları tüm kadınlara yöneliktir. Thulasi'yi 2011 yılında bir kez daha odasına çağırarak fiziksel tacizde bulunup tehdit etmeye kalkışınca genç sporcunun tepesi atar ve Karunakaran'ı ihbar ederek tutuklanmasını sağlar.
Tek başına mücadele eden bir Dalit olduğu için adalet arayışında da pek şansı yok gibi görünür, zaten kulüp yöneticileri Thulasi'yi yıldırmak için çeşitli tekliflerde bulunurlar, yeri geldiğinde onu korkutarak davasından vazgeçmesini talep ederler ama o direnmeyi seçer.
Bu arada Hindistan bu skandalla çalkalanmaktadır, sporcusu kalmayan mevzubahis kulüp kapatılır fakat dava bir türlü görülemez. Toplum baskısının artmasıyla Thulasi'nin bu karabasandan kurtulması için tek çıkış yolu olarak görücü usulüyle evlendirilmesine karar verilir, ama izdivaç başarılı olmaz, cesur kadın tekrar ringlere döner. Belgeselin sonunda bir spor salonunda eğitmenlik yaparken gördüğümüz Thulasi'yi yılların tecrübesini konuştururken izleriz, üstelik yakında ne zamandır hayalini kurduğu kendi spor salonunu açma ihtimalini de müjdeler.
Dünya prömiyerini Amsterdam'da yapan 80 dakikalık Tüy Siklet, Demir İrade'nin Türkiye'de bir an önce gösterilmesini isterim, ne de olsa hayatımda ilk defa boks dünyasına bu kadar yumuşak bir bakış atan ve normalde tahammül edemediğim yumrukları anlamlı hale getiren bir yapım gördüm.
Aklıma BJK İnönü'nün Mithatpaşa olduğu dönemde, stadın tribünleri tıklım tıklım sporsever doluyken atletizmin her branşında sportmence yarışmış annem geldi. Fiziksel eforun sonunda gelen başarı ve özellikle takadi kalmamış koşucuların final çizgisine doğru attıkları son adımlar beni daima etkiler; Thulasi'nin direnci karşısında gözlerimin dolmasına şaşırmadım o yüzden…
Klitschko kardeşler
Fakat siz yine de bildik boks evreniyle ilgilenmeye devam etmek istiyorum derseniz Ukrayna'nın medarıiftiharları, ağır sıklet Vitali ve Wladimir Klitschko hakkındaki belgeseli izlemenizi tavsiye ederim. Kafkasya bölgesinde yıllardır çözümlenmemiş sorunlara dikkat çekmeye yönelik intihar saldırılarıyla çalkalanan Rusya'nın Soçi kenti ve civarında tüm olumsuzluklara rağmen Putin'in inadıyla gerçekleşmesi planlanan kış olimpiyatları diken üstünde beklenirken, yakışıklılıklarıyla da dikkat çeken SSCB doğumlu Klitschko'ların hikâyesine göz atmakta fayda var.
Sebastian Dehnhardt'ın yönettiği 2011 yapımı 118 dakikalık Klitschko adlı belgesel, kardeşlerin hayatında önemli yer tutan bir diğer ülke Almanya'dan geliyor.
Komünist disipliniyle yetişmiş bir baba ve birbirleriyle asla dövüşmeyeceklerine dair söz verdiren bir annenin iki çocuğu olarak büyüyen kardeşlerin arasındaki yakınlık, uyum ve bilhassa maçlar sırasında birbirlerine verdikleri moral destek insana kardeş olmanın gücünü etkili bir biçimde hatırlatıyor; zaten boks tarihinde abi - kardeş olarak edindikleri başarıların eşi benzeri yok.
Geçenlerde rol almaktan çok zevk duydukları belli olan ve kendileriyle dalga geçebildiklerinin kanıtı sayılabilecek reklam kampanyası da bildik maço kültüründen belirli bir mesafede durduklarını hissettiriyor.
Şimdiye kadar dünya şampiyonluğu kazanmış en eğitimli ve akıllı boksörler olarak tanıtılan medyatik Klitschko'lar boksun gelişmesine yönelik faaliyetlerini sürdürdükleri gibi hayır işlerine de vakit ayırıyorlarmış. Hatta Vitali Reform İçin Ukrayna Demokratik Birlik partisini kurup ülkesinin parlamentosuna da dahil oldu ve şu anda ana muhalefet lideri. Son zamanlarda AB yanlılarının direnişine sahne olan ülkede Avrupa'ya yaklaşmak isteyen ve direnişçilere destek veren Klitschko gibi simaların varlığı ülkenin selameti adına faydalı olur umarım.
Kuirfest başlıyor
Ha bu arada 16-23 Ocak tarihleri arasında Ankara'da yapılacak LGBTK 3.Pembe Hayat KuirFest'in renkli programında belgeseller bir yana, sporcuların dünyasını irdeleyen filmler de var.
Üstün yetenekli, genç bir orta mesafe koşucusunu Chloé Robichaud'nun Vancouver ve Baja'da ödül almış Kanada yapımı Sarah Koşmak İstiyor'da tanıyacağız. Cannes Film Festivalinin Belirli Bir Bakış bölümüne de katılmış olan filmde saf gençler Antoine'la Sarah'nın yirmili yaşlarının başında yaptıkları evliliğin beklediklerinden çok daha farklı çıktığını, Sarah'nın birlikte koştuğu hemcinsleriyle geçirilen vakitlerde duyduğu inanılmaz heyecanı ve yaptığı seçimle kimseyi incitmek istemediğini anlayacağız…
Polonya'dan gelen Tomasz Wasilewski'nin yönettiği Karlovy Vary ödüllü Dalgalanan Gökdelenler'de ise şampiyon yüzücü Kuba'nın annesi ve kız arkadaşı Sylwia'yla yaşamına odaklanmışken yakışıklı bir genç olan Michal'ı tanımasıyla cinselliğinin evrilmesine tanık olacağız, hayırlısı…(MT/NV)