İktidar ve çevreci hareket ve nükleer santral
"Büyüklerimiz" 30 yıldır buraya bir nükleer santral yapmayı planlıyor. Her şeyi var, bir nükleer santrali yok bu beldenin.
Çevrecilerimizse yine 30 yıldır "Buraya nükleer santral yapamazsınız" diyor. Devletse "Bir iki çevrecinin dediğine uyarak nükleer santralden vazgeçemeyiz" diyor.
İkinci kezdir Türkiye'nin dört bir yanından çevrecilerin düzenlediği bir şenliğe ev sahipliği yapıyor bu şirin belde. Sabahın ilk ışıkları ile toplanmaya başlıyor insanlar. Otobüslerin kalkacağı yerlere toplanıyor.
Çantalar hazırlanmış, mayolar bile var içinde. Şenlik var çünkü. Yola çıkılıyor ve öğle saatlerinde kavurucu sıcakların ağır bastığı Büyükeceli kasabasına varılıyor.
Bayraklar açılıyor, pankartlar kaldırılıyor. Ve 'Nükleere inat yaşasın hayat' sloganları ile şenlik alanına giriliyor. Müzik, halaylar konuşmalar derken birbiriyle kaynaşan, değişik kentlerden ama neredeyse aynı fabrikadan çıkmış gibi tek tip görünen insanlar eğleniyor ve bu şekilde çevreye sahip çıkıyor.
Yöre halkıysa ya evine çekilmeyi tercih ediyor ya da uzak bir köşede oturup olan biteni seyretmeyi.
Sonra konuşmalar başlıyor. Laf lafı açıyor ve Lübnan'la Filistin'de yaşanan katliamlara dayanıyor. Dayanıyor çünkü çevreyle savaşı birbirinden koparmak ya da ayrı ele almak mümkün görünmüyor. Çünkü çevre hareketi antimilitarist aynı zamanda.
"Çevre hareketi antimilitaristtir"
Ve sloganlar... "Her yer Lübnan, her yer Filistin, hepimiz Filistinliyiz".
Sloganlara katılmak istiyorum. Ancak gerek gazeteci kimliğim gerekse koca kalabalığın içindeki yalnızlığım buna engel oluyor.
Ama içimdeki bir sesi bastırmak mümkün olmuyor, buna benim de gücüm yetmiyor: "Ama ben Kürt'üm. Dersimliyim, Şırnaklıyım, Bingöllüyüm. Benim ormanlarım da yanıyor, Dersim'de orman kalmadı biliyor musunuz? Benim çocuğum başbakanın 'Çocuk da olsa kadın da olsa gerekeni yapın' talimatı ile öldürüldü sokakta oynarken" diyor. Ama kimse duymuyor.
Halaylar çekiliyor sonra, ve bir şarkı "Haye haye keçike kurdane". Ben tutamıyorum kendimi. Hüzünden mi sevinçten mi bilmiyorum, gözyaşlarım Dicle oluyor Akdeniz'e karışıyor. Ama uzun sürmüyor. Zaten tekrarlanmıyor o şarkı.
Evet burada bir çevre eylemi var. Çevre eyleminde ne gerek var Kürtçe şarkıya. Zaten Kürtçe, Kürt sorunu, Kürt coğrafyasının ne alakası var bizim çevreci mücadelemizle!
Doğu kimin çevresi?
Topluyorum kendimi ve şimdi anlıyorum "Üç beş tane çevreciye bakıp nükleer santralden vazgeçemeyiz" diyen bakanın nerden güç aldığını.
Evet Türkiye'de yadsınamaz ve hiçleştirilemez bir çevre hareketi var. İyi işler de yapılıyor. Fakat...
Lübnan'ı, Filistin'i görebilen fakat yanı başındaki savaşı görmeyen, Dersim'de, Bingöl'de, Şırnak'ta yanan ormanları görmeyip Akkuyu'da şenlik yapan bir çevre hareketini de ne Bakan ne de uğruna mücadele ettiği o yörenin halkı ciddiye almıyor işte.
Bu yüzden artık politik söylemlerden kaçmak adına Türkiye'deki temel sorunları birbirinden ayrıştıran, yanı başındaki çevre felaketini görmezden gelen bir çevre hareketi kendi etrafında dönüp dolaşıyor.
Maalesef Akkuyu halkı şenlikleri sadece bir düğünü seyreder gibi uzaktan seyretmeyi tercih ediyor. Çevre bir bütündür. Çevrenin içinde Akkuyu olduğu gibi Çernobil de var, Dersim de var, Bingöl de var, Şırnak da var. (TÇ/EZÖ/TK)