Kadının sağlıklı olma hakkı, kadın haklarının en önemli meselesidir. Foucault’nun biyopolitikası çerçevesinde, iktidarın beden üzerindeki ölüm ve yaşam tasarrufunun değişime uğradığı 19. Yüzyıl siyasetinden beri durum böyle.
İktidarlar hayatlarımız üzerindeki hükümranlıklarını bedenlerimizin üretkenliği üzerine kurgulamaya başladıkları andan itibaren sağlıklı bedenler önem kazandı. Ne var ki kadının sağlıklı olma hali deyince sadece hastalık ve tedavi kavramlarının dışında bir durum söz konusu.
Kadın için hastalık hali olarak kabul edilmeden sağlık hizmetine ulaşımının elzem olduğu en önemli alan doğurganlık meselesini ele alalım. Kadının en önemli beden emeği olan doğum insan türünün devamlılığı için tartışmasız tek yoldur. Ataerkil iktidarların, bu emeğe söylemlerinde ifade ettiği saygı ve yüceltme, uygulamaya koydukları politikalara bakıldığında Clara Zetkin’in deyimiyle “sabırlı kağıtlarda bekleyen ölü metinler”e dönüşüyor, gerçek hayatta karşılığını bulamıyor.
Mevcut iktidarının üç çocuk söylemiyle başlayıp beş çocukla devam eden pro-natalist politikaları, kutsal aile yapısı içinde, “iyi anne”, “evinin kadını” olarak konumlandırdıkları kadınları yoksulluk karşısında çaresiz bırakıyor.
Sadece söylemde kalmayan de-facto yöntemlerle aile planlaması hizmetinin baskılanması yoluyla uygulanan yaptırımlar, kadının doğuracağı çocuk sayısına karar verme hakkını da elinden alıyor. Aynı zamanda, sosyal devlet politikaları gereği temin edilmeyen aile planlaması malzemeleri, dışarda çok yüksek fiyatlarla satışa sunuluyor ve ulaşımı zor bir pazar oluşuyor. Kendi beden emeği üzerinde karar verme ve söz söyleme hakkı elinden alınan kadınlar, yoksulluk kıskacında eziliyor.
DEM Parti Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu tarafından Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığına 7/6502 esas numaralı soru önergesine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın cevabı şöyledir;
“Bakanlığımızca 15.05.2015 tarihi ve sonrasında canlı doğum gerçekleştiren, Türk vatandaşlarına ve Mavi Kart sahiplerine birinci çocuk için 300 TL, ikinci çocuk için 400 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar için 600 TL yardım yapılıyor.
Öte yandan bakanlığımız yoksulluğun nesiller arası transferinin önüne geçebilmek ve sağlıklı nesillerin yetişmesine katkı verebilmek için özellikle çocukları destekler nitelikte yardım programlarına önem vermektedir. Bu kapsamda sadece doğum yardımı değil birçok farklı alanda çocuklara yönelik yardımlar yapılmaktadır.”
Yoksulluğun nesiller arası transferinin önüne geçmek için yapılan diğer yardımlar nelerdir ?
Ailelerin bizzat başvurusu ve yoksulluğunu belgelendirerek ispat etmesi gereken başvuru sürecinin ardından sosyal yardımlaşma kurumları tarafından bez parası gibi kalem başlığı altında ödenen paralar.
Yardım adı altında ödenen paralar çocuğun hangi ihtiyacını karşılamaya yeter?
Sosyal yardımlaşma fonundan dağıtılan kalem başı yardım paraları sosyal devlet politikası olarak görülebilir mi?
Bir başka konu, soru önergesine verilen cevaptan, 2015 yılında başlanan doğum yardım ödeneğinde 8 yıldır hiç güncelleme yapılmadığı anlaşılıyor. Aradan geçen 8 yılda ülkemizde enflasyon inanılmaz bir hızla yükseldi.
Ulusal Süt Konseyinin açıklamasına göre, süt fiyatındaki artış %100 ün üzerinde hesaplandı. Yani bugün yeni doğum yapmış bir kadın aldığı doğum yardım parasıyla sadece 10 lt. süt alabiliyor.
Hayatı boyunca bir çocuğun ihtiyacı olarak belirlenen rakam, bugün iktidarın “kutsal annelik, güçlü aile” söylemleri ile karşılaştırınca yoksulluğun altında ezilmiş durumda.
Görüldüğü gibi, Türkiye aile yapısını kadının anne kimliği üzerinden kutsallaştıran söylemler yoksulluk karşısında havanda su dövmekten öteye gidemiyor. Mevcut iktidarın söylemlerinde kadının anne ve eş kimliğine vurgu yapılarak yüceltilen aile yapısı neoliberal politikalar karşısında dağılma eğilimi göstermeye başladı. Resmi verilere göre son 20 yılda evlenme hızı düşerken boşanma hızı arttı. Yani insanlar bu ekonomik koşullarda “kutsal aile birliği” çatısı altına girmekten korkuyor.
Her aile kendi içinde kaç çocuğa bakabileceğine karar verme özgürlüğüne sahip olmadığı sürece "aile birliği"nden söz etmek ne kadar doğru olur?
Yoksulluk ve karamsarlık tarafından aile kavramının içinde çaresiz bırakılan kadınların, hayatta kalma mücadelesi verirken iktidar söylemleriyle yüceltilmeye değil, akılcı politikalara ihtiyaçları var.
(ÜA/EMK)