Diğer Avrupa Birliği üyeleri ve aday üyeleriyle beraber, Türkiye de, e-Avrupa uygulamasına 2001 yılının haziran ayında başladı ve çeşitli çalışma grupları kuruldu. Bu gruplar devletin kendi bünyesi içinde olmakla beraber, bazı diğer özel kurum ve kuruluşları da kapsamaktadır ve hepsi Başbakanlık'ın eşgüdümü altındadır. Ancak, devletin yönetim ve kurumsal yapısındaki bütün bu değişikliklerin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi imkansızdır. Şu anki Türk devletinin yönetim yapısı dışarıdan getirilen e-Devlet kavramlarını sindirip hayata geçirecek konumda değildir. Prins'in (2001) görüşüne göre kamu hizmetlerine, elektronik servis ve elektonik medyanın tanıtımı hâlâ önemli bir sorundur. Bu sorunu aşmak için de en önemli nokta kamu hizmetlerinden sorumlu organizasyonların kendi stratejilerini geliştirip uygulamalarıdır. Bu Türkiye için kritik bir durum yaratmaktadır, çünkü devletin yönetim yapısı şu an içinde bulunduğumuz konumdan ve Avrupa'dakilerden çok farklı bir biçimde şekillendirilmiştir. Devlet ve yönetimin elektronik çevredeki teknolojik gelişmelerin geleneksel yapılara aktarılmasındaki görüş ve anlayışlarında radikal değişikliklere ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye'de e-Devlet
Türk hükümeti, Avrupa'daki devletlerin de yaptığı gibi, e-Devlet hedefini gerçekleştirmek için 2005 yılını benimsedi. Ne yazık ki, bu iyimser görüş, gerçekçi olmaktan oldukça uzaktır. İngiltere, Almanya ve Fransa gibi, kamu hizmetlerinde teknolojik açıdan Türkiye'nin ilerisinde olan, ve e-Devlet yarışına 1990'lı yıllarda başlayan devletler bile 2005 hedefini tutturmakta açıkca zorlanmaktadırlar. Türkiye'nin yurt genelindeki kamu yapısının ve teknik donanımın, 2005 yılına kadar e-Devlet'i hayata geçireceğine ve sağlıklı bir biçimde yürüteceğine inanmak hayalperestliktir. e-Devlet inisiyatiflerinin Türkiye'de uygulanmaya başlanmasının üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, hala, e-Devlet kavramı tam bir netlik kazanamamıştır. 2005 yılına giderek yaklaştığımız şu günlerde e-Devlet kavramını ve çevresindeki önemli unsurları tartışmak ve analiz etmek son derece yerinde bir karardır.
e-Devlet'in karmaşık doğasını ve onu çevreleyen iç ve dış faktörleri anlamak için sosyo-teknik bir bakış açısı gerekir. B, konuya, teknolojik ve toplumsal evrelerin birbirine paralel geliştiğine ve birbirlerini etkilediklerine inanarak bakmak demektir. Sosyolog Giddens (1984) kurumları toplumsal aktörlerin aktivitesinde ve ilişkilerinde paylaştıkları kurallar ve kategoriler olarak tanımlar. Sosyo-teknik bakışa göre yapı ve aktörler birbirleriyle devamlı ilişkidedir. Bu şekilde konuya eğilindiğinde kamu kurumlarını incelerken birey ve teknoloji unsurları göz önüne alınılması gereken en önemli unsurlardır.
Hükümet ve kamu yapısı oldukça karmaşık bir şekilde çeşitli bölümler, komiteler ve gruplardan oluşur. Bu grup ve komitelerin işlemesi, birbirleriye iletişimi ve bilgi alış -verişi, kamu yapısının ilk unsurudur. Bu unsur kişilerin iletişim, bilgi alışverişi, ve tüm kararların arkasında olması nedeniyle, bireye indirgenebilir. İkinci önemli unsuru da teknolojiye indirgemek mümkündür. Zira kurum ve kuruluşlardaki kişilerin birbirleriye olan iletişimi İnternet, e-posta ve diğer bir takım bilişim teknolojileriyle gerçekleşir. Bu yüzden, bireylerin kendi çevrelerini nasıl algıladıkları ve hareket ettiklerini anlamak, devletin yapısındaki değişiklikleri incelerken çok önemlidir. Ne yazık ki Türkiye'de teknoloji ile kuruluşların yapısal değişimlerinin ilişkisi hakkında çok az bir bilgiye sahibiz. Bu konuda hemen hemen hiçbir araştırma yapılmamaktadır.
Şu ana kadar, Türk kamu çalışanlarında belli bir anlayış gelişmiştir. Bu anlayışa göre e-Devlet başedilmesi gereken, fazladan inisiyatifler yumağı olarak algılanmakta ve kamu hizmetlerinin teknolojiyle olan entegrasyonunu yakından irdelemek yerine, bu sorundan kurtulmanın en iyi yolu olarak her hizmetin başına 'e' harfi getirilmesini önermektir (e-sağlık, e-eğitim, e-devlet, e-demokrasi gibi). Birçok kamu çalışanı ve akademisyen, değişen kamu ve devlet yapılarını araştırmak yerine, her fırsatta, medyanın da desteğini arkalarına alarak e-Devlet'i bir 'devrim' ya da 'ilerlemenin tek yolu' olarak topluma sunmaktadırlar. Eğer e-Devlet bu denli bir devrimsel yapıya sahipse, kamu kuruluşlarının e-Devlet'in devrimsel faydalarından önde gelenleri olarak gösterilen bütçe ve zaman kazanımından faydalanmaları gerekir. Oysa e-Devlet gerçekten devrimsel bir boyuta sahip olsaydı, günümüzde e-Devlet uygulamasına geçen kamu kuruluşlarının daha çok zamana ve bütçeye sahip olmaları gerekmez miydi? Tersine, e-Devlet uygulamasına geçen birçok kamu kuruluşu yetersiz bütçelerle ve hükümetten gelen baskılarla belirlenen proje hedeflerine ulaşmak için eleman açığı, yönetim anlaşmazlıkları, sürekli değişen kanun ve kurallarla cebelleşmektedirler.
e-Devlet inisiyatifleri, gereğinden fazla zaman ve bütçe gibi önemli kaynakları harcamaktadırlar. Kamu kuruluşları toplumdan gelen talep doğrultusunda hizmet verirler.
Bu nedenle, hayalperestliği bir yana bırakmanın ve gerçeklerle yüzleşmenin zamanı gelmiştir. Hayalperestliğin sebeplerinden biri e-Devletin tam anlamıyla kavranamaması, diğeri de bu kavramın faydalarının her fırsatta abartılmasından kaynaklanır. Cisco, IBM ve Microsoft, e-Devlet'in Türkiye'de en önde giden destekçileri ve e-Devlet'in sonsuz faydalarının en öncü savunucuları olarak görünüyorlar. Bu çeşit özel sektör kuruluşlarına göre, e-Devlet, kamu hizmetlerindeki iletişimde çıkan sorunlara çözüm bulması ve bu çözümlerin özel sektör ortaklığıyla sağlanması olarak yansıtılıyor. Ancak, şu ana kadar bu tip kuruluşların sözde çözümleri kamu kuruluşlarına donanım / yazılım araçları satıp destek olarak danışmanlık önermekten öteye gidememiştir. Bütün bu hizmetler için, kamu sektörüne yüklü bir fatura çıkaran özel sektör kuruluşlarının, neden e-Devlet'in faydalarını her fırsatta abartılı bir şekilde topluma ilettiğini tahmin etmek hiç de güç değil .
e-Devlet hükümetin kamu hizmetleri yapısını değiştirmek ve modernleştirmek için kullandığı bir araç olarak algılanmalıdır. e-Devlet, halka daha iyi bir hizmet sunmak için geliştirilen iletişim kanallarının tümü olarak algılanmalıdır. e-Devlet kamu hizmetlerindeki sorunları mucizevi bir şekilde çözen donanım/yazılım ürünlerinin tümü ya da kamu hizmetindeki elektronik ve teknolojik hedefleri yakalamak değildir. e-Devlet kamu hizmetlerinin halka odaklanmasıdır.
Kamu çalışanlarını, araştırmacıları ve akademisyenleri çeşitli abartı ve hayallerden kurtarmak için e-Devlet'in Türkiye'de uygulanması konusunda yeni bir kafa yapısına, anlayışta radikal bir değişime ihtiyaç var. Devletin yönetim yapılarına önem vermek ve bu yapıları teknoloji ile eş değerde tutarak bireyin konumunu incelemeye almak gereklidir (Şenyücel, 2002).
Günümüzde, kamu hizmetlerinde rol oynayan bireyin, e-Devlet ile birlikte gelen yapısal ve kurumsal değişiklikler hakkındaki görüşle ile ilgili çok az şey biliniyor. Bu bilgi azlığı kamu kuruluşlarını ve hükümeti e-Devlet konusunda dönüşü zor bir yola sokabilir. Hükümetin yapısındaki hali hazırdaki değişiklikler tam bürokrasiden bürokrasisiz bir ortama geçiş isteği olarak izlenebilir. Ritzer (1996), tipik bürokratik kuruluşların aşağıdaki özelliklere sahip olduğunu savunur:
* çalışanların davranışları, kurallar ve kanunlar yönünde belirlenir.
* çalışanların sorumlukları bellidir.
* çalışanların sorumlukları ve onlara verilen işler otorite tarafından belirlenir.
* hiyerarşik bir yapısı vardır.
* kıdem ile doğrudan bağlantılıdır.
* standartlaştırma amaçlanır.
Bürokratik kuruluşların etkili olarak çalışmaları için kurumsal görevlerin bilgisi (kim, kim tarafından, ne, ne zaman, nerde ve nasıl) ve ortam durağanlığı gereklidir (Kumar, 1995). Bürokratik kuruluşların basit sınırlayıcı ilişki yapıları vardır. Rollerin ve liderlerin sabit olduğu dikey hiyerarşileri vardır. Mekanik ve planlıdırlar. Kuruluşun yapısına yüksek derecede kontrol ve durağanlık hakimdir. Bürokratik kuruluşlarda her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır (Balle, 1999).
Burns ve Stalker (1961), kamu kuruluşlarındaki yapısal değişimleri daha açık ve net bir açıyla incelerler. Onlara göre yapısal değişiklikler mekanik yapıdan organik yapıya geçişte ortaya çıkar. Burns ve Stalker, mekanik yapılardaki yönetim fonksiyonunun bireylere uyan belli başlı düzlemlere bölündüğünü, açıkça gözlenen bir hiyerarşinin ve dikey iletişimin olduğunu ileri sürerler. Mekanik yapıların tersine, organik yapılarda değişken koşullar sıkça görüldüğü ve bir problemle karşılaşıldığında işlemlerin önceden belirli becerilere ve rollere bölünmesinin imkansız olduğu görüşündedirler. Organik yapılarda, rollerin ve işlemlerin ayarı devamlı olarak yapılır. Burns ve Stalker (1961) bu iki (mekanik ve organik) yapıyı bir düzeydeki karşılıklı iki uç nokta olarak tanımlar ve kuruluşların yapılarının bu düzeydeki iki nokta arasında devamlı gidip geldiğini savunurlar. Tabi ki, bu görüş çok teorik olup, pratikte kamu kuruluşlarına fazla bir yarar sağlaması beklenemez. Fakat e-Devlet konusunda kamu kuruluşlarının yapısının nasıl değişmesi gerektiğini ve bu planın, düzeyin hangi noktası yönünde ayarlanması gerektiğine dair yetkililere bir ölçüde yol gösterebilir.
Akademisyenler, araştırmacılar ve kamu çalışanları e-Devlet kavramına bağlı olarak daha çok açıklık, demokrasi ve güvenlik konularına ağırlık vermektedirler. Türkiye'deki akademik kaynaklar da de bu konuların ilerisine gidemeyip e-Devlet için son derece önemli olan teknoloji, yapı, kurum ve bireyin birbirleriyle olan ilişkileri konusundan yoksundur. Bu zamana kadar e-Güvenlik ve e-Sağlık gibi konular, birçok dergi, kitap ve söyleşide tartışılsa da, bu kavramların içeriği ve doğası hiçbir zaman tam anlamıyla anlatılamamıştır. Bunun altında yatan neden ise, e-Devlet kavramının Avrupa'daki haliyle tam anlamıyla anlaşılamamasından, teorize edilememesinden ve Türkiye şartlarıyla pratiğe geçirilememesindendir.
Öneriler
e-Devlet kavramının Türkiye'de tam anlaşılmamış olduğunu tekrar tekrar vurgulayan bir sonuç bölümü yazmak yerine kamu çalışanları ve akademisyenler için öneriler sunmayı daha uygun buluyorum.
Pratikte Türk hükümetinin e-Devlet'i uygulamaya geçirmek için açık ve programlı bir strateji üretmesi gerekir. Bu stratejinin aşağıdaki konuları kapsaması faydalı olur:
* Sistemler şeffaf politikayı desteklemelidirler.
* Sistem, diğer parlamenterleri, kamu çalışanlarını, özel sektörü ve halkı birbirine bağlayacak şekilde kurulmalıdır.
* Sistemler, devlet kurumlarını, diğer devlet kurumlarına bağlamalı ve bu ağın Avrupa Birliği ile bağlantısı sağlanmalıdır.
* Sistemler, bilişim teknolojilerini en üst düzeyde kullanacak şekilde ayarlanmalıdır.
Bütün sistemlerin bu şekilde ayarı için kamu kuruluşlarının göz önüne alması gereken konular şöyle olmalıdır:
* Gereken teknik bilgilerin çalışanlara öğretilmesi.
* Kamu hizmetleriyle her fırsatta sistemlerin kullanılması ve kullanımın desteklenmesi.
* Dayanıklı bir Bilişim Teknolojileri altyapısı geliştirmek.
* e-Devlet'in yararları ve sağlayacağı olanaklarla ilgili, meclis üyeleri, yöneticiler, direktörler, profesyoneller ve kıdemli müdürler gibi anahtar kişileri bilgilendirmek ve eğitmek.
* e-Devlet projelerini başarılı kılmak için teknolojinin entegrasyonunu sağlayıp titizlikle yürütülen proje yönetimi metotları geliştirmek.
Akademik alanda araştırmacıların teorik bilgilerini pratiğe aktaracak sistemler bulmak ve bu bilgileri kamu çalışanlarına aktarmak için çalışmaları gereklidir. Ne yazık ki, günümüzde, bu durum Türkiye'de gerçekleşmemektedir. e-Devlet alanındaki akademik araştırma yok denecek kadar azdır. Bu durumda kamu sektörünü özel sektörün bilgisine ve insafına bırakılmıştır. Özel sektör de, kamu sektörünü kolayca etkisi altına alıp, kullanılan sistemleri ve teknolojiyi istediği şekilde şekillendirebilir.
Yazımı bitirirken bu konuyla ilgilenenleri birkaç soruyla başbaşa bırakmak istiyorum. Tam anlamıyla anlaşılmadan Türkiye kamu hizmetleri yapısına ve sistemine uyup uymayacağı bilinmeyen Avrupa'dan getirilmiş teoriler ve kavramlarla e-Devlet'in uygulamaya geçirilemeyeceğinin anlaşılmasının zamanı acaba ne zaman gelecek? Planlı ve sistematik bir akademik araştırma programının en kısa zamanda başlamasının önemini üniversitelerimiz neden kavrayabilmiş değiller? e-Devlet'in her an avukatlığını yapan özel sektör kuruluşları neden üniversitelerde e-Devlet araştırma projelerinin oluşturulmasını maddi ve teknik açıdan desteklemiyorlar?
Türkiye'deki e-Devlet anlayışının değişmesi için öncelikle yukarıdaki sorulara sosyo-teknik bir perspektifle açıklık getirilmelidir.Umarım artık Türkiye'de de e-Devlet kavramı hakettiği yeri hem akademik, hem de kamu alanında alır. Unutulmamalıdır ki, bilgi çağında Türkiye'nin Avrupa'yı yakalamak için atacağı her adım toplumun da yararına olacaktır. e-Devlet bir kurtarıcı, bir devrim olarak değil, toplum ve hükümeti yakınlaştıran ve kamu hizmetlerinin halka verilmesini kolaylaştıran bir araç olarak görülmelidir. (ZŞ/TK)
Kaynaklar
1) Balle, M., (1999) Making Bureaucracy Work, Journal of Management Medicine, vol. 13, 3.
2) Burns, T. and Stalker, G., (1961) The Management of Innovation, Tavistock: London.
3) Giddens, A. (1984) The Constitution of Society: Outline of the Theory of Structuration, Polity, Reed: Cambridge
4) Kumar, K. (1995) Post-industrial to Post-modern Society, Blackwell Publishers Ltd.: Oxford.
5) Office of the e-Envoy Website, 2000: http://www.e-envoy.gov.uk/egov/online_now/ebusiness_strategies/estrats.htm
6) Office of the Vice President Website, 1993: http://www.arnet.gov/Notes/deputy.html
7) Prins, J.E.J. (Eds.) (2001) Designing e-Government: On the Crossroads of Technological Innovation and Institutional Change, Kluwer Law International: Boston
8) Ritzer, G. (1996) The McDonaldization of Society, Revised ed., Pine Forge Press: London.
9) Senyucel, Z. (2002) The Impact of the IS Function on the Transition of e-Government Services in Welsh Unitary Councils, Manchester Metropolitan University Working Paper Series, WP02/13: Manchester
* Şenyücel'in makalesi Haziran 2003'te Bilim, Eğitim, Düşünce Dergisi'nde yayınlandı. Makale, 2006'da, İnternet Haftası'nda, gelişmeleri ve yerinde saymaları görmek açısından, hâlâ yol gösterici.