Tarımda Türkiye-AB ilişkilerinin anahtarı: OTP'ye uyum
Tarım alanında Türkiye-AB ilişkileri büyük ölçüde Ankara Anlaşması, Katma Protokol, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) ve 8 Kasım 2000 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) çerçevesinde yürütülmektedir.
Anılan mevzuat çerçevesinde tarım alanında Türkiye-AB ilişkileri;
* Tarım ürünlerinin serbest dolaşımı: Türkiye tarımının OTP'ye uyumu,
* Tarım ürünleri ticaretinde karşılıklı olarak tercihli bir rejim uygulanması (tarım tavizleri),
* İşlenmiş tarım ürünleri
konuları olmak üzere üç yönlü bir gelişme göstermektedir.
Tarım alanında Türkiye-AB ilişkilerinde en önemli konu, Türkiye tarımının OTP'ye uyumudur. Türkiye tarımının OTP'ye uyumu gerçekleştiğinde, Türkiye ile Topluluk arasında tarım ürünlerinin serbest dolaşımı sağlanacak, dolayısıyla, işlenmiş tarım ürünleri (tarım öğesi açısından) ve karşılıklı tarım tavizleriyle ilgili rejim OTP kapsamına girerek sona erecektir.
AB ile Türkiye tarımı arasında büyük farklılıklar
AB ile Türkiye tarımı karşılaştırıldığında en belirgin farklılık, Türkiye'de tarım sektörünün GSYİH içindeki payının, toplam nüfus içinde tarımsal işgücü oranının ve tarımsal işletme sayısının yüksekliğidir.
Türkiye'de GSMH içinde tarımın payının çok yüksek olmasına karşın; AB ülkelerinde GSYİH içinde tarım sektörünün payı yüzde 0.8 (Almanya) ile yüzde 7.5 (Yunanistan) arasında değişirken, ortalama yüzde 1.8 dolayındadır. Türkiye'de ise bu oran yüzde 14 dolayındadır.
1998 yılı verilerine göre, tarım sektöründe kişi başına GSMH; AB'de 9.286 dolar, Türkiye'de ise 1.398 dolardır. Ancak gerek IMF ve Dünya Bankası'nın yönlendirdiği program, gerekse bu programın yarattığı 2001 Şubat krizi diğer sektörleri olduğu gibi tarımı da derinden etkilemiş ve tarımda kişi başına GSMH 1.000 doların altına (878 dolara) düşmüştür.
Tarımsal nüfus ve istihdam: Arada uçurum var
15 AB ülkesinin toplam nüfusu 376 milyondur. Toplam istihdamda tarımın payı; yüzde 2.2 (İngiltere) ile yüzde 20.8 (Yunanistan) arasında değişmekte olup ortalama yüzde 5 düzeyindedir.
Türkiye'de ise 2001 yılı itibariyle 21.8 milyon kişi olan sivil işgücünün yüzde 35.2'si (7.7 milyon) tarım kesiminde istihdam edilmektedir.
Bu durum tarımda işgücü verimliliğini ve tarımda çalışanların gelir düzeyini düşüren en önemli etkenlerden birisidir.
AB'de ortalama işletme büyüklüğü Türkiye'nin üç katı
15 AB ülkesinde toplam tarım alanı 135 milyon hektar, toplam 7 milyon işletme bulunuyor. İşletme sayısı 3 bin (Lüksemburg) ile 2.5 milyon (İtalya) arasında değişmekte olup, ortalama işletme büyüklüğü 174 dekardır.
Türkiye'de 28 milyon hektar tarım alanı ve 4 milyon işletme bulunmaktadır. 1980'de 66 dekar olan ortalama işletme büyüklüğü 1991'de 59 dekara düşmüştür.
AB'ye göre "tarımsal girdi" kullanımı
Türkiye'de kimyasal gübre kullanımı bitki besin maddesi olarak hektara 85 kg düşüyor, bu miktar 116 kg/ha olan dünya ortalamasının çok altındadır. Hektar başına gübre kullanımı Türkiye'ye göre AB ülkelerinden İngiltere'de 3.3 kat (283 kg), Fransa'da 2.8 kat (240 kg), İtalya'da 2.6 kat (220 kg), Almanya'da ise 2.4 kat (201 kg) daha fazladır.
Türkiye'de hektar başına tarım ilacı kullanımı 1.500 gr'dir. Etken madde tüketimi ise 598 gr ile Avrupa ortalamasının onda biri düzeyindedir.
Makineleşme göstergeleri açısından Türkiye'nin 1990'ların sonunda ulaştığı seviye Yunanistan, Fransa ve İtalya gibi AB ülkelerinin 1980'li yılların başında ulaştıkları seviyenin altında olduğu görülmektedir.
Türkiye'de buğday verimi AB'nin üçte biri
Tarımsal üretim/verimlilik yönünde karşılaştırıldığında Türkiye'nin AB'nin çok gerisinde olduğu görülmektedir. Örneğin;
* Buğday verimi, Türkiye'de 1.900 kg/ha AB'de 5.700 kg/ha,
* Şeker pancarı verimi Türkiye'de 38.000 kg/ha AB'de 58.000 kg/ha,
* Tütün verimi Türkiye'de 960 kg/ha AB'de2.350 kg/ha'dır.
Yani AB'de verimlilik, şeker pancarında 1.5, tütünde 2.4, buğdayda 3 kat daha fazladır.
AB ineği Türkiye'den üç kat fazla süt veriyor
İşletme başına düşen hayvan sayısı Türkiye'de 3.9, AB'de 38.7'dir. Yani AB'de Türkiye'den 10 kat daha fazladır.
Türkiye'de inek başına yıllık süt verimi 1.800-2.000 kg, AB'de ise 5.500 kg'dir. Türkiye'de ortalama karkas ağırlığı 170 kg, AB'de ise 281 kg'dir.
Yani AB'de süt verimi Türkiye'ye göre 3 kat, ortalama karkas ağırlığı ise 1.7 kat daha fazladır.
AB'de üretilen sütün yüzde 94'ü, Türkiye'de ise yüzde 15-20'si sanayiye teslim edilmektedir.
Türkiye AB'nin işlenmiş tarım ürünleri pazarı
Türkiye'nin ihracatında tarımın payı yüzde 11, AB'de yüzde 7.5; Türkiye'nin ithalatında tarımın payı yüzde 5.7, AB'de yüzde 10.5'dir.
Türkiye işlenmiş tarım ürünlerinde ihracatçı ülke konumunda olmasına karşın AB ile olan ticaretinde ithalatçı ülke durumundadır. Nitekim Türkiye'nin işlenmiş tarım ürünleri ithalatında Birliğin payı yüzde 90 dolayındadır.
AB bütçesinin yarısını tarım sektörüne aktarıyor
2001 yılı rakamları ile AB tarıma 105.6 milyar dolar destek verirken, Türkiye aynı dönemde 6.3 milyar dolar destek vermiştir. AB, bütçesinin yüzde 50'sini, ekonomisinin yüzde 5'ine karşılık gelen tarım sektörüne aktarılmaktadır.
Türkiye'de ise tarıma yönelen toplam desteklerin GSMH'ye oranı yüzde 4.3'tür.
Buna göre 2001 yılında AB'de çiftçi başına tarımsal destek 5.700 dolar, Türkiye'de ise 280 dolardır. Yani AB çiftçisini Türkiye'ye oranla 20 kat daha fazla desteklemektedir.
Ancak 1997 verilerine göre AB'de üreticiye yapılan toplam transferlerin yüzde 55'ini fiyat desteği, yüzde 30'unu ise doğrudan ödemeler oluşturmaktadır.
Türkiye ise transferlerin büyük bölümünü (yüzde 79'unu) fiyat desteği biçiminde yapmaktadır.
AB'de büyük tarım ve gıda ürünü stoku var
Ortak Tarım Politikası'nın (OTP ) kuruluş aşamasında tarım ürünlerinde dışa bağımlı olan AB, 1970'li yıllardan itibaren pek çok üründe verimlilik artışı ile kendi kendine yeterlilik düzeyine ulaşmış, bazı ürünlerde ürün fazlası vermeye başlamıştır.
Türkiye ise IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmasıyla girdi, kredi ve fiyat desteklerine dayanan mevcut destekleme sistemini kaldırarak -AB'nin yararsız bulduğu ve kaldırılması işin iç tartışma başlattığı- doğrudan gelir desteği (DGD) sistemini temel destekleme politikası olarak kabul etmiştir.
Bu politikanın temel amacı Türkiye tarımını üretimsizliğe sürüklemek, çokuluslu tarım/gıda şirketlerinin açık pazarı haline getirmek, ABD ve AB gibi metropollerin biriken stoklarını eritmektir.
OTP'ye uyum süreci Türkiye tarımına ne getirir?
Türkiye'nin büyük bir tarım ülkesi olması ve tarımsal yapısının AB'den büyük farklılıklar göstermesi nedeniyle, OTP'ye uyum önemli sorunlar yaratabilecektir.
OTP'ye uyum sürecinin Türkiye tarımında yaratacağı yeni sorunlar şöyle özetlenebilir:
* Mevcut koşullarda uyum, mevcut üyelerin çıkarlarını gözeten kararları benimsemek anlamına gelecektir.
* Hayvancılık açısından rekabet koşulları ağırlaşacaktır.
* Kimi tahıl ve baklagiller bu süreçten olumsuz etkilenecektir.
* Türkiye ile AB'nin tarım yapılarının farklılığı, Türkiye'deki işletmelerin rekabet gücünü olumsuz etkileyecek, bu durum bir kısım üreticinin tasfiye sürecini hızlandıracaktır.
Çıkış yolu, öz gücüne güvenmekten geçiyor
Türkiye, IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarına, çokuluslu gıda ve tarım tekellerinin isteklerine göre değil, ülkenin gereksinimlerine ve doğal koşullarına uygun gerçek bir tarım reformu programı hazırlamalı ve uygulamaya koymalıdır.(NO/NU)