Şüphesiz hiçbirimizin unutamayacağı bir yıl olan 2013’ün son gününde yayınlanan bu yazı yılın panoraması gibi olacak. Tabi bu panorama iki olayla sınırlı. Türkiye’nin uzun yıllarından birini yaşadık. Günler günlere, saatler saatlere sığmadı.
Aslında sosyal medya sitelerinden Facebook , ¨2013 yılının nasıl geçtiğini gör¨, adlı bir uygulamayla, "Geçtiğimiz yılın en önemli 20 olayını hatırla" adı altında herkesin en önemli 20 olayını kendisince kronolojik olarak sıralıyor. Ben denedim, 13 tanesini tutturdu.
bianet’i takip eden ve bu yazıyı okuyan herkes için, "Yılın en önemli olayı nedir" sorusunun cevabının tartışmasız Gezi Direnişi olacağına eminim. 15–16 Haziran İşçi Direnişi nasıl ki 1970 yılını hafızamıza kazıdıysa, Gezi Direnişi de 2013’ü silinmeyecek bir şekilde hafızamıza kazıdı.
31 Mayıs günü sabah saatlerinde polis saldırısından sonra yapılan çağrıyla Gezi Parkı’na gelen bir kadını iki arkadaşı oradan götürmeye çalışıyordu. Gitmek istemeyen kadın ağlayarak, "Buraya gelmezsem çocuklarımın yüzüne bakamazdım" diyordu. Bu direnişin alameti farikası olan bu cümleler, direnişin ne kadar da unutulamaz olduğunu gösteriyor. Herkesin direnişe katılmasının vazgeçilmez ve meşru bir sebebi vardı.
Gezi Direnişi Sırrı Süreyya Önder'in dediği gibi, "Bir gün bu direnişe karşı çıkan AKP’liler bile sahiplenecek" herkes tarafından sahiplenilecek. Nasıl ki şimdilerde 12 Eylül Cuntası tüm toplum tarafından eleştiriliyorsa, bu direnişte yıllar sonra direnişi bastırmaya çalışanlar tarafından bile sahiplenilecek. Emin olun, şahit olacağız. İktidara gelen siyasi partiler Gezi Direnişi’ne dayanarak meşruiyet zemini arayacaklar. Taksim Dayanışması’nın direnişe dair taleplerini kapsayan davalar açılacak, Ahmet Şahbaz, şah değil şahbaz olacak.
Gezi Direnişi için herkes "Ben de oradaydım" diyecek. Kimse hava almaya çıkmıştım ya da tuvaletteydim demeyecek. Hâsılı, "Hepimiz oradaydık"a geleceğiz...
Hiç şüphesiz 2013’ün en önemli olaylarından birisi de 21 Mart Amed Newrozu’ydu. Abdullah Öcalan’ın milyonlarca insanın şahitliğinde barış sürecini başlatmış olması, silahların susması gerektiğine ve demokratik mücadele zeminin güçlenmesi gerektiğine dair vurgusu tarihiydi. Yolladığı mesaj metninden bir alıntı yapmakta yarar var: "Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakârlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler öz benliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı. ‘Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun’ noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmişti. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır."
Bu daha başlangıç…
2013’e barışı ve unutulmayacak bir direnişi sığdırdık. 27 Aralık gecesi sokaklarda erken bir kutlama yapılmış olsa da yeni yılınız kutlu olsun.
Hepimizi mutlu, umutlu seneler bekliyor. Direndik, hak ettik. Enseyi karartmayın yeter. Ya da en kötü senemiz böyle direniş dolu olsun. Nazım Hikmet’ten bir şiirle bitirelim. Yolumuz açık olsun, yarınlar hür olsun...
“Bir daha geri dönmemek üzere
Yıkılıp gidecekler
Ve elbette ki sevdiğim elbet
Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle
Güzelim ülkemde
Dolaşacaktır en sanlı elbisesiyle,
isçi tulumuyla,
Bu güzelim memlekette
Hürriyet” (AS/HK)