Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu memleketi Dersim'de ilk mitingini yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Neden Dersimli olduğunu söyleyemiyor, Akşehirliyim diyor?", "Dersim katliamını kim yaptı, 50 bin insanı kimin emriyle öldürdüler, zamanın Başbakanı İnönü'nün emriyle, CHP zihniyeti yaptı, sen önce bununla hesaplaş!" baskısı altında kürsüye gelen Kılıçdaroğlu sözlerine "Tunceliliyim, sizdenim!" diye başladı.
Miting alanı, yollar, caddeler insanlarla dolmuştu. Kılıçdaroğlu'nu en az 25 bin kişi karşıladı. (Dersim merkezin resmi nüfusu 28 bin) TV ve medya organları da gözünü Dersim'e dikmişti. "Memleketinde ne mesaj verecek?", "Dersimlilere ne diyecek?", "Halk bağrına basacak mı?"
Kılıçdaroğlu'nu karşılamaya gelenler tam anlamıyla "halk" idi. Baykal CHP'sinde görülemeyecek ölçüde bir yoksul köylü-alt tabaka emekçi, işsiz, kadın, çocuk, hatta bebek arabasındaki bebekler göze çarpıyordu. Hem de kavurucu sıcağa rağmen. Gelenler arasında 2004'te Ovacık'ta askerin döşediği mayına basarak sakat kalan ve protez bacakla yürüyen Ovacıklı Çetin Öztoprak da vardı, annesi ve tüm kardeşleri 1938 yazında Lolan Taner'de bir eve doldurularak yakılan ve kendisi 12 kurşun yarasına rağmen hayatta kalmayı başaran Efo Bozkurt da. Gelenler sadece Dersim'den de değildi; Varto'dan, Hınıs'tan, Erzıngan'dan, Xarpet'ten, Çağlayan'dan...
Kırılan gururlarını tamire gelmişlerdi. Bir Alevi CHP lideri olabiliyordu! Hem de bir Dersimli! Horlandıkları, ezildikleri, insan sayılmadıkları yeterdi! Kayserinin Abdullah Gülü, Rizenin Tayyip Erdoğanı varsa, Dersim'in de Kılıçdaroğlusu vardı! Artık işkencedeki Dersimli gencin "devlette bir desteği" vardı! Artık onlar da "Cumhuriyetin vatandaşı" kabul edileceklerdi! Her insan gibi sadece iş, aş, önce varlıklarına, sonra dillerine, kültürlerine, ibadetlerine, cemlerine saygı ve özgürlük istiyorlardı.
Miting baştan sona "Dersim seninle gurur duyuyor" sloganlarına sahne oldu. Kılıçdaroğlu ise "Türkiye Dersimle gurur duyacak" diye cevap verdi. Miting alanında kurulu dev ekranda "Dersim'in onuru, Türkiye'nin umudu" yazıyordu. Dönüşen ekranda zaman zaman Zazaca "Seroke CHP xer ama Dersim" diye de yazıyordu. Bu, ırkçı-militarist Baykal'ın CHP'sinde hayal bile edilemeyecek bir şey olsa gerek!
Kılıçdaroğlu, kısa konuşmasında önemli şeyler söyledi. "CHP iktidarında YÖK'e son verileceğini, özel yetkili mahkemelerin lağvedileceğini, barajları iptal edeceklerini, genel af çıkarılacağını" vaat etti. Özel mahkemelere dönük vurgusunu özellikle "herkes için adil yargılanma" sözü ile destekledi. Konuşmasında sürekli "halkın iktidarı" dedi. Genel af vaadinin ise daha şimdiden AKP ve MHP'yi rahatsız ettiği ortaya çıktı. (ntvmsnbc.com, 27.8.2010)
Konuşmasından sonra Onur Öymen'in sözlerinden ötürü geçen yıl CHP'den istifa eden ilçe belediye başkanları ve eski milletvekillerinin yeniden partiye dönüşü töreni yapıldı, dönenlere parti rozeti taktı.
Konuşmasında Dersim 1938'e dair herhangi bir söz etmemesi dikkat çekti. Meydanlarda "Dersim katliamı" sözleri eden Başbakan'a bu konuda nedense bir cevap ver(e)medi. CHP tarihiyle ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki faşist milliyetçilik ile en azından yüzleşebilme isteğini açığa vuran bir söz de sarfetmedi. Oysa Mersin milletvekili CHP'li Ali Rıza Öztürk'ün Elazığ Buğday Meydanı'nda 15 Kasım 1937'de idam edilen Dersim liderlerinin "itibarlarının iadesi" için kanun teklifi hazırladığı -bir süredir- kulislerde konuşulmaktaydı. Taraf gibi "yandaş" bir medya organında dahi CHP'nin özellikle "Kürt barışı" için bir "değişim" programı ortaya koymak adına kolları sıvadığı yer almıştı. Tüm bu değişimlerin sinyallerini mitingde vermedi.
"Cumhuriyeti kurmakla övünen", "tek dil, tek millet" sloganlarıyla bugünlere gelen bürokratik-anti-demokrat CHP, Dersimli bir Kızılbaş-Kırmanc olan ve ailesini 1938'e kurban veren Kemal Kılıçdaroğlu ile değişebilir mi? CHP'nin parti oligarşisi ve Kemalist elit, CHP'nin çok dilli ve çok milletli bir Türkiye gerçeğine yelken açmasına yeşil ışık yakar mı? CHP gerçekten "ezilenlerin partisi" olabilir mi? "Halkın iktidarı" CHP eliyle olur mu? Sorması da, olumlu cevaplanması da zor.
Ama bir Dersimli-Kırmanc'ın genel başkanlığa taşınması bile bir "hayal" değil miydi? "Kızılbaşlar", genel müdür, vali, müsteşar olamazken, resmi dairelerde umumiyetle "çaycı" yapılırken bir Dersimlinin Atatürk'ün partisinin genel başkanlık koltuğuna oturması ve dahası "Başbakan Kemal" olma umudu bile dev bir adım değil mi? Adları Osmanlı Muhimme Defterlerinde "katli vacip" diye yazılan, Cumhuriyet döneminde ise OHAL ve Sıkıyönetim dışında "olağan bir gün görmeyen" Dersimlilerden Türkiye gerçekten gurur duyabilir mi? İzleyelim ve görelim. (HA/BB)