“Türkiye’de Yargı Yoktur, Yargıçların Kaleminden Yargının Ahvali” adlı kitap, halen görevde olan beş hakimin, Orhan Gazi Ertekin, Faruk Özsu, Kemal Şahin, Muzaffer Şakar, Uğur Yiğit’in imzasını taşıyor.
Kitapta, bugünlerde çok sorulan şu sorulara hakim gözünden, “hakim olmayan hakimlerin” gözünden yanıt aranıyor:
Yargıda kriz var mı?
Yargı dün neydi, bugün ne oldu?
Bir geleceği var mı?
Antientelektüel, ortalamacı, ahlakçı, asosyal…
“Türk yargısı, taşranın kültürel ve davranış kodlarına hapsolmuş, güce tapan, toplum ve birey düşmanı, antientelektüel, ortalamacı, ahlakçı, asosyal bir cemaattir.”
Yargı hiçbir zaman o meşhur deyimle “tarafsız ve bağımsız” olmadı ancak bugüne dek gündemin baş maddelerinden biri de değildi.
Memleketin sıradan bireyleri olarak, Anayasa, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu bir yana Emniyet Genel Müdürlüğü yönetmeliklerine kadar tüm emirleri/maddeleri idrak ettiğimiz, ezberlediğimiz şu günlerde; bu kitap, “içeriden” bilgilerle, adına kriz denen duruma ışık tutuyor.
İdeolojik inşanın yeniden inşası
Yargı erkinin varoluşunun sorgulandığı kitaptaki cümleler, devletine halen sarsılmaz bir inanç besleyenlere ağır gelebilir.
Ne de olsa ilk bölümün başlığı; “Peki adliyeler neden çökmektedir?”
Yargının bugünkü ahvalini anlamak ve anlatmak için geçmişine dönmek gerektiğinden, yargı krizine giden yolda taşları döşeyenin ne olduğu, yani “yargının ideolojik inşasının” yanı sıra asıl dananın kuyruğunun koptuğu yer olan “2010 referandumu sonrası yargının ideolojik yeniden inşası” da kitabın önemli başlıklarından.
İddianameler çağı
“…Oysa hukuk, yurttaşların “ne” oldukları ile ilgilenemez. Modern ceza hukuku, “olmak”la değil “yapıp etmekle”, “fiillerle” ilgilenir. İnsanların “ne” olduklarını sorguladığınızda, toplumu sadece iddianamelerle yönetmeye başlarsınız. Türkiye’de bugün bir yandan TMK mevzuatı ve diğer yandan da yargı ve medya yorumu ile yaratılan “terör hukuku”, modern ceza hukukunun tüm temel ilkelerini ihlal ediyor ve bu durum sadece hukuksal bir yorum hatasından değil, aynı zamanda demokrasi ve siyaset konusundaki skandal bir algıdan kaynaklanıyor.”
Peki neden 76 milyonun hemfikir olduğu üzere, yargının krizde olduğunu düşünüyoruz?
Her gün adliye koridorlarında dolaştığımızdan ya da ceza davalarında topluca sanık olduğumuzdan değil elbette. (Gerçi bunun olmasına adım adım yaklaşıyoruz.)
Şu yüzden: Ceza davaları başta olmak üzere, yargının işleyişini açık eden davalardan yansıyan haberlerin, bize her gün ayrı bir vodvil izliyormuş hissi yaratmasından.
Dolayısıyla, kitabın diğer önemli başlığı: “İddianameler çağı.”
Yargı hiç oldu mu?
Buradan hareketle beş yargıca şunu sormak da mümkün:
Yargı aslında tam da böyle bir şey değil mi?
Yargı zaten, yukarıda “toplum ve birey düşmanı, antientelektüel, ortalamacı, ahlakçı, asosyal” diye tanımlanan hakimlerin tarih boyunca o koltuklarda oturduğu bir yapı değil mi?
“Tarafsızlık ve bağımsızlık” sadece kulağa hoş gelen bir mit değil mi?
Yargı son üç yılda mı “siyasallaştı” yoksa zaten tanımı gereği siyasal mı?
Bu soruları cevaplamak için filozoflar yıllardır kafa patlatıyor, ancak Türkiye yargısının Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bağlandığı, “birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olmadığı” şu günlerde belki de bizim içinde bulunduğumuz durumun daha acil bir çözüme ihtiyacı vardır?
Bu da başka bir soru(n) tabii. Şimdilik elimizde olan “ideal” ile yola devam etmek gerekiyor belki.
Daha neyi bekliyorsunuz?
“…Ne hukuku tanıdın, ne temel insan haklarını, bir genelge, bir yönetmelik en kıymetli hazinendi senin. Binlerce insan faili meçhul cinayetlerde öldürüldü. Ne bir soruşturma yürüttün hakkıyla, ne de sigaya çektin kimseyi. Bir kez olsun hatırlatmadın varlığını. Mağdurlar, mazlumlar, sana katilleri gösteriyor, cümle varlık karşında birer delil olarak duruyordu. Oysa sen cesetlerin bulunduğu yerde aradın failleri yıllarca.”
Adeta üç-beş iddianameyle bir “yeniden dizaynın” gerçekleştiği dönemde, herkesin en büyük korkusunun “bir sabaha karşı ansızın gelmeleri” ve “yıllarca hücrelerde unutulmak” olduğu bir ülkede, beş yargıç nasıl bu işe cesaret ediyor?
Ya da belki bu soru artık tersten sorulmalı:
Diğerleri konuşmak için neyi bekliyor? (AS)
* “Türkiye’de Yargı Yoktur, Yargıçların Kaleminden Yargının Ahvali”, Orhan Gazi Ertekin, Faruk Özsu, Kemal Şahin, Muzaffer Şakar, Uğur Yiğit. Genişletilmiş 2. Basım Şubat 2014, Tekin Yayınevi, 224 sayfa, 20 TL.