Türkiye'de kayıtdışılık dar anlamda "sigortasız çalışma" şeklinde algılanmaktadır. Kayıtlılık daha çok "sağlık sigortası ve emeklilik hakkı" olarak ifade edilmektedir. "Kayıt içilik" TÜİK tarafından "istihdam edilenlerin sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlılık durumu" üzerinden açıklanmaktadır. Ancak 5510 sayılı kanun ve diğer ilgili mevzuat gereği sigortasız çalışma; işçilerin/emekçilerin sağlık, emeklilik/yaşlılık, işsizlik, malullük, hastalık, analık, ölüm, iş kazası ve meslek hastalığı için sigortaları başta olmak üzere tüm sigorta haklarının ihlaline yol açmaktadır.
Kayıtdışı çalışanların ücret ve ilgili haklar dışında, izin, örgütlenme, kariyer ve diğer çalışma hakları yok edilmektedir. Öte yandan mevzuatın bile büyük oranda kapsam dışında tuttuğu "ev içi emek" bu sigortaların ve hakların çoğundan zaten mahrumdur. Son yıllardaki kısmi çalışmalar mevcut durumu değiştirmemiştir.
TÜİK'in kayıtdışı istihdam verilerine baktığımızda Haziran 2023 verilerine göre yüzde 59'u erkek olmak üzere Türkiye'de 8 milyon 391 bin kişi sigortasız çalışmaktadır. Son bir yıl içerisinde bu kapsamda sigortasız çalışan sayısı 107 bin kişi artmıştır. Bu kayıtdışı/sigortasız çalışmanın yüzde 55'i sanayi ve hizmet sektörlerinde, yüzde 45'i ise tarım sektöründedir. Toplam istihdam içinde sigortasız çalışmanın oranı yüzde 26,6 iken, tarım alanında bu oran yüzde 80,7'e yükselmektedir.
Genel istihdam içinde kadın oranı yüzde 32,8 iken, kayıtdışı istihdam içinde kadın oranı yüzde 41'dir. Kadın kayıtdışı çalışma oranı tarım alanında yüzde 46'ya, ücretsiz aile işçileri içinde yüzde 71'e kadar yükselmektedir. Verilerden hareketle kadın ve erkek kayıtdışı çalışma özelliklerinin farklı olduğu ve bu kayıtdışılıklarla mücadele etmek için ayrı politikaların yürütülmesi gerektiği görülmelidir.
Türkiye'deki kayıtdışılık sorunu "istihdamdakilerin kayıtdışılık sorunundan daha büyük boyutlardadır." Mülteciler hariç 85 milyon nüfusun 65 milyonunun çalışma çağında (15+) olduğunu, bunun içerisinde yüzde 53'ünün işgücüne katıldığını, geriye kalan yüzde 47'sinin ise katılmadığını görüyoruz. Yani 15 yaş veya üzeri olan "30 milyon 771 bin kişi işgücüne, istihdama, çalışmaya veya üretime dahil değildir".
İşgücüne dahil olmadığı ifade edilenler içerisinde 9 milyona yakın "ev işleri ile uğraşan" kadın bulunuyor. Söz konusu ev içi emeğin kayıt altına alınması amacıyla herhangi bir çalışma yürütülmediğinden, ömürlerini ev içi hizmetlerle geçirmesine, yaşama-üretime dahil olmasına rağmen, milyonlarca kadın güvence-sigorta-emeklilik ve çalışmaya ilişkin tüm haklardan mahrum kalmaktadır. Mevzuattaki değişiklikle ev işlerinde çalışanların emeği için kayıt içi çalışma imkânı oluşmuşsa da fiili olarak milyonlarca kişi kayıtdışıdır.
İşgücüne dahil olan 34 milyon 629 bin kişinin içinde TÜİK'in işsizlik kriterlerine uygun olarak işsiz olanların sayısı 3 milyon 337 bin kişi olmuştur (Haziran 2023). Türkiye'de işsizlerin de önemli bir bölümü kayıtdışıdır. İŞKUR verilerinde kayıtlı işsiz sayısı Temmuz 2023 döneminde 2 milyon 681 bin kişi olarak açıklanmıştır. İşsizlik sigortası alabilen sayısı ise çok daha düşük olup 500-600 bin bandındadır.
Yöntem ve veri derleme farkları olmasına rağmen TÜİK verilerine göre işsiz olup İŞKUR'ca kayıt altına alın(a)mayan, sigortalan(a)mayan milyonlarca işsiz bulunmaktadır. İşsizlerin yüzde 50-60'ı için İŞKUR, bir iş arama kanalı değildir. İŞKUR'un işgücü arzı ve talebi arasında etkili bir aracılık faaliyeti yürütmesi için yapılması gerekenlerin önemli bir bölümü yapılmamaktadır. Tersine iktidar yıllardır İŞKUR'u pasifize edip bu alanda da özelleştirme siyaseti yürütmektedir.
Türkiye'de "tam zamanlı çalışmasına ve sigortalı olmasına rağmen" kayıtdışılığa maruz kalan milyonlarca çalışan var. Bu kayıtdışılığın yaygın örneklerine bakacak olursak;
1) Ücretin bir bölümünün veya tümünün ödenmemesi durumu
Bu durumda işveren tam zamanlı çalışma için ödemesi gereken minimum ücreti vermemekte ancak sigorta primini yatırarak, kayıtlara bu şekilde işlemektedir. "Denetimler" yapılırsa da (ki çoğunlukla yapılmamakta) işçinin kâğıt üzerinde tam ücret aldığı görülmektedir. Özellikle aile işletmelerinde ve küçük işletmelerde sıklıkla yaşanan, işçi ve işverenin "tanıdık olduğu ve uzlaştığı", işsizliğin çok yaygın olduğu, işçi için verilen ücrete veya sigorta desteğine ihtiyacın "mecburi" olduğu, başka bir işe gitme olasılığının olmadığı bu durum yaygın bir kayıtdışılık halidir. Türkiye'de bu durumun ne sıklık ve yoğunlukta olduğu tam olarak bilinmemektedir. Dönem dönem "uzlaşının" bozulması nedeniyle yargıya ve kamuoyuna yansıyan bu kayıtdışılık şeklinin, çok önemli boyutta sessizce devam ettiği bilinmelidir. Ücretsiz aile işçisi olduğu halde sigortası olanların durumu da bu kapsamda ele alınmalıdır. Hem ücretsiz hem de sigortalı olmanın mümkün olduğu bu yapı kayıtdışılıktan beslenmektedir.
2) Ücretin, asgari ücret gibi ödenip bir miktarının elden geri alınması durumu
Orta büyüklükteki işletmelerde yaygın olan bu kayıtdışılık türü, işçilik maliyetlerinin ve işsizliğin yüksekliği nedeniyle işverenlere bir sömürü alanı sunmaktadır. Özellikle ailevi yükleri, borçları, taksitleri nedeniyle mutlaka çalışmak zorunda kalan milyonlarca işçinin, asgari ücretin altında ücretlerle çalışmak durumunda olduğu bilinmelidir. Yasa gereği Türkiye genelinde 11 bin 402 TL (420 $) olarak uygulanması gereken asgari ücret, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde ve diğer birçok yerde bu düzeyin çok altında uygulanmaktadır. Denetim yetersizliği veya kamusal olarak bu duruma göz yumulması, milyonlarca işçi için hak kayıplarına ve çalışan yoksulluğuna yol açmaktadır. Bu kayıt dışılık durumunda işverenler işçiye asgari ücret vermiş gibi gösterip, elden iade veya banka kartlarından (kart işçide olmayabiliyor) çekim yöntemiyle daha az ücret ödemektedir.
3) Ücret, asgari ücret üzerinde olmasına rağmen sigorta priminin asgari ücret üzerinden ödenmesi veya eksik ödenmesi durumu
SGK kayıtları incelendiğinde "ortalama ücretin asgari ücrete yakın olduğu" görülecektir. Gerçekte de gittikçe artan oranda "asgari ücretliler" ülkesine dönen Türkiye'de, asgari ücretin üzerinde ücretle çalışmasına rağmen sigorta primi asgari ücret üzerinden ödenen milyonlarca çalışan mevcuttur. Bu durum uzun vadede asgari ücretten emekliler ülkesi inşa etmiştir. Şu anda emeklilerin geçim sorunu yaşamasının önemli bir nedeni de geçmiş dönemde eksik yatan prim verileridir. Bu kayıtdışılık her düzeyde bilinen bir gerçektir. Her sektörde ve her ölçekte işyerinde yaşanmaktadır.
4) Ek mesainin ücrete ve sigortaya yansıtılmaması durumu
Tam zamanlı ve sigortalı çalışmasına rağmen, işçilerin emeğinin önemli bir bölümünün kayıtdışı kaldığı bu durum da en yaygın kayıtdışılıklardandır. Neredeyse Türkiye'deki tüm işletmelerde/işyerlerinde yaşanan bu durumda, işçi kayıtlara girmesi gereken ücreti ve sigorta primini alamamaktadır. Ücret belirleme sisteminin saatlik olmayışı nedeniyle veya aylık-haftalık-günlük olarak belirlenmesi nedeniyle saatlik ilave çalışmalar kayıp olmakta veya değerinden kayıtlara yansımamaktadır.
5) Sigorta priminin "işçiye ödenmesi" durumu
Ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik oranlarının yüksekliği sonucunda derin yoksulluk ve borçlanma, işçileri zor koşullarda çalışmaya itmektedir. Emekli yaşının yükseltilmesi ve emekli maaşlarının geçim için yetmezlik durumu her türlü anlamda kayıtdışılığı "teşvik etmektedir". Geçim sorunu yaşayan işçilerin önemli bir bölümü, sigorta priminin SGK'ye ödenmemesini ve bir miktarının ücrete ilave olarak kendisine ödenmesini işverenlere teklif edecek koşullara gelmiştir. Özellikle mesleğe yeni başlayanların ücretlerinin yoksulluk sınırının çok altında kalması ve emekli olma olasılığının çok ırak görülmesi bu duruma yol açmaktadır. Tüm risklerine rağmen denetimsizlik ve yaptırımsızlık nedeniyle işverenlerin bir kısmı da bunu ya kabul etmekte ya da kendisi teklif etmektedir.
İfade edilen "kayıtlı kayıtdışılık" türlerinin çözümü kapsamlı bir sosyal ve mali politika değişikliği gerektirmektedir. Mevcut iktidarın ülkede bu yönde bir değişikliği amaçlamadığı 20 yılı aşkın politikalarından görülebilir. Emekten yana sosyal bir politikanın kurulabilmesi örgütlü sendikal güç ve hukuk devletinin esas alınması ile mümkün olabilir. İktidarın yönü zıt istikamette ve emek karşıtı bir patikadadır.
(SO/VC)