Diğer yandan ev içi ve dışı yaşam alanlarının kısıtlı olması; farklı kültür ve kimlik arayışlarının toplumda hoş görülmemesi, gençlerin okul dışı zamanlarını değerlendirebilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri, aile ve okul dışında sosyalleşebilecekleri gençlik merkezi gibi onlar için yaratılmış alanların çok kısıtlı olması gibi sorunlardan söz edilebilir.
En temel olarak da gençlerin toplumsal hayata katılımının kısıtlı olmasından ve yetişkinlerle eşit haklar elde edebilmek için yetişkin olmayı beklemeleri gerekmesinden söz edilebilir.
Tüm bu sorunlar dikkate alındığında, genç işsizliğinin gençlerin sorunlarının çözümünde yegane kritik eşik olduğunu önermenin yerinde bir yaklaşım olmadığı ortada. Ama ne olursa olsun, genç işsizliğinin boyutu sorunların ağırlaşmasında önemli bir faktör. Türkiye'de gençlerin, 15-24 yaş grubu için işsizlik oranı yüzde 20. Tarım dışı işsizlik rakamları dikkate alındığında 15-19 yaş grubu için yüzde 22,5'e ve 20-24 yaş grubu için yüzde 23,8'e yükseliyor. Türkiye'de en yüksek işsizlikse yüzde 28 ile tarım dışı genç kadınlarda görülüyor.
Genç işsizliği yetişkin işsizliğinin iki katı
Türkiye'de genç işsizliği uzun yıllardan beri yetişkin işsizliğinin en az iki katı. Bu olgu genç işsizliğini azaltmak için Türkiye'de yeterli politikalar uygulanmadığını gösteriyor. Ayrıca, bu oranlar genç işsizliğiyle mücadele için ekonomik ve sosyal politikaların birlikte tasarlanmalarını gerektirecek kadar büyük.
Uluslararası kuruluşlar, gençlik istihdamına yönelik ulusal stratejiler oluşturulmasında tüm paydaşların katkısını almak gereğini vurguluyorlar. Örneğin Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nün ortaklığıyla bir "Gençlik İstihdam Ağı" kurdular. Türkiye, bu ağın gençlere istihdam yaratmaya yönelik çalışmalarına katılacağını 2006 yılında taahhüt etmiş olmasına rağmen, bugüne kadar herhangi bir gelişme olmadı. Ayrıca yine taahhüt etmiş olmasına rağmen Türkiye'nin henüz oluşmuş ve paydaşlarla tartışılmış bir gençlik istihdamı stratejisi yok.
Eğitim sorunu çözmekte yeterli değil
Göstergeler Türkiye'de eğitimin gençlerin işsizlik sorununu çözmekte yeterli olmadığını gösteriyor.(1) Türkiye'de yeni mezun olan, lise ve üzeri eğitim almış yüksek sayıdaki genç işgücünün istihdam olanakları oldukça düşük. Örneğin 20-24 yaş grubundaki genç işsizlerin yüzde 18,5'i üniversite mezunu.
AB ülkelerinde gençlerin eğitimi artıkça işsizlik oranlarının düşmesine rağmen, bu ilişki Türkiye'de tersine işliyor. Türkiye'de yeni mezun eğitimli gençlerin iş bulma sorunlarının olması bir kaç noktayı gözler önüne seriyor. Bunlardan birincisi eğitim sisteminin örgün eğitim sisteminde edinilen niteliklerin işgücü piyasasının ihtiyaçlarıyla uyuşmadığı konusu. İkincisi ise, eğitimden istihdama geçişi kolaylaştıracak, özel olarak gençlere hizmet veren rehberlik, işbulma ve eşleştirme kurumlarına ve politikalara gerek olduğu. Bu kurumlarının, niteliksiz ve geçici işlerde çalışan, dezavantajlı gençlere ikinci bir mesleki eğitim ve nitelik kazanma olanağı sağlaması önemli. Gençler için özel olarak tasarlanmış eğitim ve iş eşleştirme kurumları gelişmiş ülkelerde çok yaygın.
Dezavantajlı gençler
Burada yer verdiğimiz "dezavantajlı gençler" kavramı gençlerin kendi bireysel "motivasyonsuzlukları"nın ötesinde, gençlerin dezavantajlı olmalarında toplumun yapısal sorunlarının etkisine vurgu yapmak için kullanıyoruz.
Dışlanmışlığın etnik kimlik, göç etmiş olma, cinsel tercih vb. gibi çok boyutlu olduğu hatırlandığında, farklı bireysel ve kurumsal ihtiyaçların dezavantajlı gençlerin farklı ihtiyaçlarına yönelik farklı politikalar biçiminde oluşturulması gerekir.
Dezavantajlı genç sayısını hesaplamak zor. 2000 yılı nüfus sayımlarının sonuçlarından yola çıkarak 5 yıl önce göç yaşamış, işsiz ya da işgücüne katılmayan, lise altı okul mezunu, hanedeki kişi sayısı 6 ve üzerinde, evdeki oda sayısı 2 ve daha az ve banyosu konutunun dışında olan ya da hiç olmayan 6 durumu dikkate alarak dezavantajlı gençlerin sayısını hesaplamaya çalıştık. Sayılan bu durumların çeşitli bileşimlerine göre, 15-24 yaş grubundaki gençler arasında 6.000 ile 170.000 arasındaki gencin dezavantajlı genç olduğu ortaya çıkıyor.
Bu dezavantajlı gençlere yönelik merkezlere de acil ihtiyaç var. Bu merkezler (iş bulma kurumlarından farklı olarak) sosyal içermeye yönelik de katkıda bulunabilir. Bu katkı öncelikle dezavantajlı gençlerin güçsüz oldukları birçok alanda güçlendirilmesine yönelik olmalıdır:
Toplumsal kararlara katılmaları, bağımsız bireyler olabilmeleri, yaratıcılıklarını ve hayallerini gerçekleştirebilmeleri, bireysel gelişme ve sosyalleşmelerine olanak bulabilmeleri vb. Tüm bu güçlendirme çalışmalarının dezavantajlı gençlerin işgücü piyasasına/yetişkinliğe 'geçişine' odaklanmamaları, gençlerin toplumsal yaşam ile ilgilerinin, katılım ve yaratıcılıklarının tek değerlendirme kriterinin "piyasada bir değeri olmaya" indirgenmeyeceği özgürlük ortamı olarak kurgulanmaları (kendilerinin katılımı ile) önemlidir.
Genç kadınların işsizliği
Türkiye'nin işgücü piyasası ile ilgili en temel çarpıklığın kadınların işgücüne katılımının (çalışmayan ve iş aramayan nüfus) olağanüstü düşük olmasında yattığını söyleyebiliriz. Tarım dışında kadınların yüzde 85'i işgücüne katılmamakta. 20-29 yaş grubunda bu oran yüzde 75'e düşmekte. Bir başka deyişle Türkiye'de tarım dışında 20-29 yaş grubundaki genç kadınların sadece yüzde 25'i işgücüne katılmakta.
Köyde yaşayan genç kızlar tarım işçisi olarak çalışmakta ve işgücüne katılıyor olarak kabul edilmekte. Ancak köyde yaşayan ve çalışıyor kabul edilen genç kızların yüzde 86'sı ücretsiz aile işçisi. Köyde ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların hiç bir sosyal güvence olmadan çalıştıkları dikkate alınırsa bu şekilde çalışan ve yaşayan genç kadınların özerk birey olarak topluma katılma olanaklarının olmadığını ve en bağımlı kesimi oluşturduklarını vurgulamakta yarar var. Bu çarpıcı sonuç köyde yaşayan ve tüm hayatları boyunca ücretsiz aile işçisi olarak çalışacak olan genç kadınlar için özel bir sosyal güvenlik ağı tasarlanmasını gündeme getirmelidir.
Sosyal güvenliksiz çalışma yaygın
Türkiye'de gençler arasında da tam ve sürekli istihdam beklentisi olmadan ve sosyal güvenliksiz çalışma yaygın. Buna tarımdan göçerek şehirlere gelecek olan eğitim düşük gençler eklendiğinde şehirlerde yaşayan ve kayıt dışı ya da enformel söktörde çalışan genç sayısı çok yükselebilir.
Neo-liberal küreselleşme politikaları, yeni teknolojik gelişmelerle birleştiğinde gençlerin önünde ağırlıklı seçenek olarak kısa süreli ve geçici işlerde çalışma çıkıyor. Bir kuşak sonra, yeni Genel Sağlık Sigortası Yasası ile birlikte, sürekli ve yüksek gelirli iş olanağına kavuşarak sosyal güvenlik primini ödeyebilecek ve sosyal güvenlik istemine dahil olabilecek birey sayısında azalma olması kaçınılmaz.
Bu noktada şu politikayı önemle vurgulamak istiyoruz: Kısa süreli, mevsimsel işlerde çalışan gençlere, ev eksenli çalışan genç kadınlara, gündelikçi olarak çalışan genç kadınlara; ev kadını olarak yaşayan genç kadınlara, tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan gençlere yönelik, tam ve sürekli istihdamdan bağımsız, temel sağlık, sosyal emeklilik ve asgari işsizlik sigortası gibi sosyal güvenlik konularını kapsayan bir sistem gündeme gelmelidir.
Niteliksiz işgücü gerektiren sektörlerde genç istihdamı daha yüksek
Gençlerin işgücüne katılımında beklenen artış yüksek bir büyüme yakalamak için önemli bir faktördür. Ancak, bunun işsizliği pekiştirmemesi için, eğitim-nitelik-verimlilik artışları ile bir paralellik sağlanmalıdır.
Yaptığımız hesaplamalara göre, gençlerin oldukça niteliksiz işgücünü gerektirdiği kabul edilebilecek olan dokuma-giyim ve lokanta-otel gibi sektörlerde istihdamı daha yüksektir. Yakın gelecekte, gençlere yönelik nitelikli işgücü kullanılan sanayi ve hizmet sektörlerine nitelikli istihdam olanağı artırılması önem kazanmaktadır.
Gençlerin yetişkinlere göre çalışma oranlarının düşük olduğu, yarı zamanlı çalışma olanaklarının yüksek olduğu, sosyal hizmetler ve ulaştırma-haberleşme-yazılım gibi yüksek teknolojilerin kullanıldığı sektörlerde çalışmalarını teşvik edecek politikalar tasarlanmasını önemli olacaktır.
Krizlerin etkisi
Türkiye'nin yaşadığın ekonomik krizlerin gençlerin geleceğine ipotek koymuş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hazinenin ödediği dış borç faizleri merkezi hükümetin bütçeden eğitim ve sosyal güvenlik hizmetlerine ayırabildiği miktara eşittir.
Kimse yaşanan ekonomik krizlerin ve birikmiş borçların sorumlusunun o dönemin çocukları bu dönemin gençleri olduğunu iddia edemez. Bütçeden gençlere ayrılan kaynaklar mutlaka artırılmalıdır. İşsizlik fonunda birikmiş olan kaynaklar genç işsizliği ile mücadelede başvurulacak bir kaynak olarak kullanılmalıdır.
Diğer yandan genç istihdamından alınan vergiler mutlaka düşürülmeli, belirli süreler için gençlere istihdam vergisi muafiyetleri sağlanması genç işsizliğini azaltmakta yararlı olacaktır.
Yakın bir tarihte, hükümet yetkilileri faiz dışı fazla hedefinin düşürüleceğini açıkladılar. Buradan doğacak kaynağın bir bölümünün yerel yönetimler aracılığıyla gençlere ve genç kadınlara yönelik hizmetlere aktarılması yararlı olacaktır. STK'lerin kamuoyuna sıkça duyurduğu gibi, son belediye yasasıyla belediyelere verilen hizmetler arasında olan kadın sığınma evleri ve gençlik merkezlerini hayata geçiren belediye sayısı çok azdır. (NY/TK)
* Nurhan Yentürk, Prof. Dr.; İstanbul Bilgi Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Birimi ve Ekonomi Bölümü
* Ara başlıklar bianet tarafından eklendi.
(1) Genç işsizliği ile ilgili Yentürk ve Başlevent'in "Türkiye'de Gençlik Çalışması ve Politikaları", İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008' de yer alan makalelerine bakılabilir.