Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (1) 2009 verilerine göre Türkiye'nin toplam nüfusu 72 milyon 561 bin 312'dir. Aynı verilere göre 0-19 yaş aralığındaki nüfus ise 25 milyon 93 bin 954 kişiden oluşmaktadır. Dile kolay. Yaklaşık 25 milyon çocuk yaşıyor bu ülkede. Bir çocuk ülkesi Türkiye.
Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletlerin 44. Genel Kurulu'nda, 20 Kasım 1989'da, oy birliği ile kabul edildi. Türkiye ise Sözleşmeyi 14 Eylül 1990'da imzaladı. Sözleşme, 9 Aralık 1994′te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edildi ve 27 Ocak 1995 tarih ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
İmzanın üzerinden 20 yıl, yürürlüğe girmesinin üzerinden 15 yıl geçmiş.
1997'den itibaren çocuk hakları üzerine kafa yoran birisi olarak süreci nasıl değerlendirdiğim sorulduğunda vereceğim yanıt kısa ve öz olamıyor. Bardağın hem boş ve hem de dolu tarafını görmek gibi bir şey bu. Vereceğim yanıt çelişkili, çizeceğim tablonun içinde zıt görünümler, birbiri ile anlaşamayan rakamlar var. Sorunun tek bir yanıtı yok. Türkiye nasıl bir ülkedir sorusuna verilecek tek ve kısa bir yanıt olmadığı gibi.
Açıkçası Türkiye'de çocuk haklarının durumu ile ilgili detaylı bir yanıt vermek için bazı karşı sorular sormak gerekiyor. Türkiye'nin hangi bölgesi? Köylerden mi yoksa kentlerden mi bahsedelim?
İyimser veya karamsar bir tablo çizmek mümkün. İsteğe bağlı.
Nasıl mı? İşte sizlere iyimser bir tablo: Türkiye'nin temel ekonomik ve sosyal göstergeleri hızla gelişmektedir. 1980 sonrası ekonomide yaşanan dönüşüm sonrasında Türkiye'nin G-20 üyeliğine kabul edilmesi, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından birkaç yıl içerisinde en büyük on beşinci büyük ekonomi olacağının ilan edilmesi gözden kaçırılmamalıdır.
Ekonomik gelişmenin kısa ve orta vadede toplumsal yapıda da değişim yaratacağı ve hâlihazırda yarattığı biliniyor. Örneğin, Türkiye'de giderek daha fazla çocuk yaşama hakkından yararlanabiliyor.
"Beş yaş altı çocukların ölüm hızı 1998'de binde 52 iken, 2003'te binde 37'ye ve 2008'de binde 24'e düştü. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre ülkemizde bebeklerin annelerinin karnındayken en az bir kez sağlık personelinden (doktor ve hemşire/ebe) doğum öncesi bakım alma oranı 1993'te yüzde 62 ve 2003'te yüzde 81'den 2008'de yüzde 92'ye yükseldi" (2)
1997'de yüzde 84,74 olan ilköğretimde okullaşma oranı 2008-2009 Öğretim Yılında yüzde 96,49'a yükseldi
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 6-14 yaş aralığındaki çocuk işçiliği oranı 1994'de yüzde 8,8'den, 1999'da yüzde 5,1'e ve nihayet 2006'da yüzde 2,1'e düştü (3).
Yasal düzenlemelerde de çocuklar lehine önemli yol kat edildiği açıktır.
"2002'de yürürlüğe giren Medeni Kanun, 2005'de yürürlüğe giren Ceza Kanunu ve 2005'te yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu ile çocuğun yaşı 18 olarak belirlendi ve güçlendirildi. Çocuğun işe girme yaşı ve çalıştırılma yasağı 2003'te yürürlüğe giren İş Kanunu (71. Madde) ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 138 ve 182 no'lu sözleşmeler ve Çocuk Hakları Sözleşmesi (madde 2, 3, 6, 12, 32) ile belirlenen uluslararası standartlara uygun olarak düzenlendi. Çocukların dernek kurmaları, ifade, din ve vicdan özgürlükleri gibi alanlarda hukuki birçok iyileştirme gerçekleşti" (4).
Çocuk koruma hizmetlerinin de "istenen düzeyde olmasa da" iyileştiği, Çocuk Koruma Kanunu ile kanunla ihtilafa düşen çocuklar olgusuna yönelik, görece, koruma-geliştirme odaklı bir anlayış geliştirildiği, bakım ve korunma altındaki çocuklara yönelik hizmetlerin geçmiş yıllara göre gelişip çeşitlendiği görülüyor.
İyi örnekler artırılabilir.
Peki, gelelim bardağın boş tarafına.
Türkiye 2010 yılı itibarıyla dünyanın en gelişmiş on altıncı ekonomisi olma yolunda hızla ilerlemesine karşın bir türlü iyileştiremediği veya iyileştirmek istemediği gelir dağılımı/paylaşım yapısı nedeniyle önemli toplumsal sorunları bünyesinde barındırıyor.
TÜİK 2008 Yoksulluk Çalışması (5) sonuçlarına göre 2008 yılında "Türkiye'de fertlerin yaklaşık yüzde 0,54'ü sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, yüzde 17,11'i ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır".
Dahası, kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda yoksulluk oranı 2008'de yüzde 34,62'ye ulaştı. Her ne kadar çocuk ölüm hızında önemli iyileşmeler görülse de Türkiye, 30 OECD ülkesi arasında bebek ölüm hızı en yüksek olanıdır. Türkiye, dünyada 189 ülke arasında beş yaş altı ölümler sıralamasında 104. sıradadır (Beyazova, 2010).
Eğitimde okullaşma oranları açısından kayda değer gelişmeler yaşansa da kız ve oğlan çocuklar arasında oğlan çocukları lehine var olan farklılıklar aşılamıyor.
Bölgesel farklılıklar, şiddet ve cinsiyet eşitliği konusunda atılması gereken adımlar olduğu biliniyor (Eğitim İzleme Raporu 2008, Eğitim Reformu Girişimi, akt: Arkadaş ve Müftü, 2010).
Çocuk işçiliği olgusuna yönelik yürütülen çalışmalarla belirli bir mesafe alındığı açık olsa da mevcut resmi verilerle 6-14 yaş aralığındaki 320 bin çocuğun çalıştığı gerçeği ortadadır (Erbay, 2010).
Yanı sıra Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 35'i kırsalda yaşıyor ve bu nüfustaki çocuk ve gençlere yönelik hizmetlerin son derece kısıtlı olduğu belirgindir.
Yasal düzenlemeler ile belirli bir ivme yakalansa da çocuk haklarının uygulanması konusunda ciddi sorunlar yaşadığımız ortadadır. Çocukların katılımı, temsili, örgütlenmesi, hatta yargılanması ile ilgili iyileşmeler olsa da ulaşılması gereken noktanın uzağında olunduğu görülüyor.
Toplumsal gösterilere katılan çocuklar ile ilgili hazırlanan raporlar önümüzde, kötü muamele ve işkence iddiaları bitmek tükenmek bilmiyor, çocuklara yönelik şiddetin ama özellikle cinsel şiddetin arttığı yönünde gözlem ve verilerin sayısı artıyor.
Seks işçisi olarak çalıştırılan kız çocuklarının sayısını bilmiyoruz ama konuyla ilgili az sayıdaki araştırma sorunun ciddiyetini gösteriyor. Örnekleri artırmak, çeşitlendirmek mümkün.
Ne yazık ki Türkiye'de çocuk hakları dendiğinde insan aklına daha çok olumsuz örnekler ve yapıl(a)mayanlar geliyor.
Bardağın boş ve dolu tarafından bakmaya gelince. Evet, Türkiye, çocuk haklarının tanıtılması, yaygınlaştırılması, izlenmesi ve uygulanması konusunda 1990'lı yıllara göre çok daha iyi durumda ancak değişim ve gelişimin hızının yetersiz olduğu da ortada. Daha atılması gereken çok adım var.
Sonuç olarak, "Türkiye Cumhuriyeti 1995'te onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile çocuğun evrensel haklarını tüm yasa ve düzenlemelerinin üzerinde tutacağını kabul ve taahhüt etti. Ancak aradan 15 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiye siyaseti bu sözleşmenin ilke ve hedeflerini gündemlerine almış değildir. " (6) Bu taahhüdün nasıl gerçekleştirileceği sorusuna yanıt aranmalıdır. (7)
"20. Yılında Türkiye'de Çocuk Hakları" kitabı bu ay yayında
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi, yayına hazırladığı "20. Yılında Türkiye'de Çocuk Hakları" başlıklı kitap ile çocuk hakları literatürüne katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Kitap, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin Türkiye tarafından imzalanmasının 20. Yılında Türkiye'de çocuk haklarının genel görünümünü yansıtma amacında.
Editörlüğünü Doç. Dr. Hakan Acar ve Dr. Arzu İçağasıoğlu Çoban'ın yaptığı kitapta yer alan çalışmaların başlıkları şöyle:
Türkiye'de Çocuk Haklarının Durumu: Son 15 yılda Neler Değişti?; Yaşam Kalitesi Açısından Çocuk Haklarına Bütüncül Yaklaşım; Sosyal Politika Açısından Türkiye'de Çocuklar; Çocuğa Yönelik Kamu Harcamaları, Büyümeden Adaleti Beklemek Mümkün mü?; Çocuğun Eğitim Hakkı; Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 20. Yılında Türkiye'de Çocukların Sağlık Hakları; Çocuk Hakları Perspektifiyle Türkiye'de Çocuk İşçiliği Sorunu; Çocuk Hakları Sözleşmesi Açısından Engelli Çocukların Haklarının Değerlendirilmesi; Çocuk Hakları Kapsamında Çocuk İstismarına Yönelik Uygulamaların Durumuna Genel Bir Bakış, Tersten Katılım: Katılım Hakkı Üzerine Bir Değerlendirme; Toplumsal Gösterilere Katılan Çocuklar, Çocuk Hakları ve Güçlendirme Yaklaşımı Bağlamında Afetler ve Çocuk.
Kitaba yazılarıyla destek veren isimler ise şöyle:
Doç. Dr. İbrahim Cılga, Hacettepe Üniversitesi; Doç. Dr. Kasım Karataş, Hacettepe Üniversitesi; Yrd. Doç. Dr. Kevser Baykara, Muğla Üniversitesi; Prof. Dr. Ufuk Beyazova, Gazi Üniversitesi; Av. Şahin Antakyalıoğlu ve Av. Dilek Kumcu, Ankara Barosu; Ercüment Erbay, Hacettepe Üniversitesi; Dr. Arzu İçağasıoğlu Çoban, Başkent Üniversitesi; Figen Paslı, Gazi Üniversitesi; Prof. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu; Cumhuriyet Üniversitesi, Doç. Dr. Hakan Acar, Hacettepe Üniversitesi; Emrah Kırımsoy, Gündem Çocuk Derneği; Prof. Dr. Nurhan Yentürk, İstanbul Bilgi Üniversitesi; Ayşe Beyazova, İstanbul Bilgi Üniversitesi; Doç. Dr. Nilgün Küçükkaraca, Hacettepe Üniversitesi; Adem Arkadaş, Uluslararası Çocuk Merkezi; Gülgün Müftü ve Uluslararası Çocuk Merkezi kitaba yazılarıyla katkı verdiler.
Kitabın Aralık ayının ilk haftası içinde okuyucularla buluşması hedefleniyor. (HA/SP)
* Hakan Acar, Doç. Dr, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, "20. Yılında Türkiye’de Çocuk Hakları" kitabının editörü