Fotoğraf: Pixabay
Anneler, çocuklar için hayatla ilgili her türlü fantezinin sınırsız kaynağı olduğu halde annelik çalışmaları uluslararası literatürde sadece 50 yıllık bir geçmişe sahip.
Türkiye’de de, anne temasındaki tarihsel ve edebi malzeme çok sınırlıdır ve mevcut malzeme üzerinde de çok az araştırma yapıldı. Bu nedenle bu konudaki yayınların sayısı az, annelerin perspektifinin konu edildiği ve anne-kız ilişkilerini konu alan yayınların sayısı çok daha az.
Türkiye’de anne temasında son 20 yılda yazılmış önemli sayıda yüksek lisans ve doktora tezi olsa da genelde feminist tarzda yapılmış az sayıda yayın var (Sirman, 2020).
Bu konudaki ilk çalışmalardan biri de Mübeccel Kıray’ın yaptığı Ereğli’de değişen aile ilişkilerinde annelerin rolünü konu alan 1976 tarihli çalışma.
Kıray, bu çalışmasında ailenin değişen topluma uyumlanmasında annenin yumuşak bir geçiş için aile içinde hem baba-oğul ilişkisinde hem de kızın aileyle ilişkilerinde tampon rolünü oynadığını, aracılık ettiğini ve böylelikle aile içi krizleri engellediğini bulmuştur. Anne-kız ilişkileri hakkında Kıray şunları söylemiştir:
Anne-kız ilişkileri kızın okuldan ayrılmasından itibaren yakındır. Kız çocuk sürekli annesiyledir, onunla ev işi yapar, gezmeye birlikte gider, anneye yakın bir arkadaştır. (…) [E]vlilikten önce kız evlat evde bir problem yaşarsa bunu sadece annesi aracılığıyla çözer (…). Yine, hem babası hem ağabeyiyle sorun hakkında kızın çıkarlarına uygun uzlaşma sağlayan annedir. Annenin aracı rolü, günümüz kızının arkadaşlarıyla geçirdiği zaman arttığı için, farklı giyindiği, okula gittiği ve bir ofiste çalıştığı için olağandışı talepleri arttıkça, gittikçe önemli ve zor hale gelmektedir (Kıray, 1976: 267-268).
Kıray bu araştırmasında, annenin değişen ailede yeni üstlendiği tampon ve aracılık rolünden bahseder; ancak annenin sesi, öznelliği konusunda bize veri sağlamaz.
Aksu Bora da, 2001’de yayınladığı çalışmasında Türk modernleşmesinin “kadınların anneliği algılama biçimine ve çocuk yetiştirme anlayışına etkilerini” (Bora, 2001: 78) çalışmıştır.
Bora, 1950’li yıllarda anne olan kadın ve onların kızları olabilecek yaştaki kadınlara (toplamda 17 kişi) kulak vermiş, ilk nesildeki kadınların çocuklarını yetiştirirken, kendi annelerini referans almadıklarını, çocuklarını disiplin ve otoritenin önemli olduğu bir mantıkla yetiştirdiklerini buldu.
İkinci nesildeki kadınların anlatılarında ise çocuk bakımı için kendi anneleriyle yaptıkları işbirliği sayesinde kendi ayakları üzerinde durabilme ön plana çıkmıştır. Bu kadınlar, çocuklarında hayatla başa çıkabilmede yararlı olacağını düşündükleri bencillik ve güçlenmeyi desteklemişlerdir (Bora, 2001: 97-102).
Son onyılda Türkiye’de annelik konusunda yapılan araştırmalara bazı örnekler vermek gerekirse, sayabileceğimiz çalışmalardan biri Sevi Bayraktar’ın 2011 tarihli çalışmasıdır. Bu araştırmada, Bayraktar, kenar mahallelerde yaşayan çoğu Kürt ve Ailevi annelere devlet-STK işbirliğinde verilen anne-çocuk eğitimlerinde orta sınıf makbul anne idealinin iletildiğini, annelerin bu makbul anneliğe ulaşmaya çalışırken kendi etnik, sınıfsal, siyasi kimliklerinden uzaklaştıklarını buldu[1].
Bayraktar, bu eğitimlere katılan annelerin sonuçta makbul anneler olmak yerine ola ola sadece müstakbel anne olabildiğini söylemiştir. F. İrem Çağlar, anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik, kararname, genelge, karar, tebliğ, sirküler vb. belgeleri esas aldığı çalışmasında Türk hukukunun ataerkil bir annelik kavrayışına dayandığını ortaya çıkardı (Çağlar, 2011).
Sema Merve İş ise 2013 tarihli yüksek lisans tezinde, kuir ebeveynliği ve bu ebeveynliğin, zorunlu heteroseksüellik, evlilik bağı ve zorunlu ebeveynlik kimliğine karşı çıkış noktalarını çalışmıştır. İş, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve ebeveynliğin kesişimini analiz ederek aile ve annelik literatürüne katkı sunmuştur.
Emine Nihan Türegün de 2016 tarihli yüksek lisans tezinde, 1970’ler ve 1980’lerde kendini devrimci olarak tanımlayan kadınların “devrimci anne” olmaya yükledikleri farklı anlamları incelemiştir. Diğer taraftan medyada yarışan annelik temsilleri (Akca, 2015 ; Coşkun & Tekdemir Yurtdaş, 2020) ve bekar annelik (Kavas & Gündüz-Hoşgör, 2013; Gedik, 2018) de Türkiye’de son yıllarda üzerinde çalışılan konular arasındadır.
Türkiye’de anne temasında çıkan bazı çalışmaların geçmişi kabaca yukarıdaki gibi özetlenebilirken, literatürde annelerin sesini yayınlarda neden duyamadığımız konusunda cumhuriyet tarihiyle bağlantılı bir argüman da bulunmaktadır. 1990’larda kadın çalışmaları alanının öncüleri olan ve erken cumhuriyet dönemini çalışan araştırmacılar, kız-evlat merkezli anlatılar üretmeye yönelmişlerdi.
Araştırmalara katılan kızların anlatılarında annelerine pek yer vermedikleri ve özellikle baba-kız ilişkilerini önplana çıkardıkları görüldü.
Mesela, erken cumhuriyet dönemini çalışan Ayşe Durakbaşa ve Aynur İlyasoğlu, ilk kuşak orta ve üst sınıf cumhuriyet kızları ile yaptıkları sözlü tarih görüşmelerinde, bu kadınların, kendilerini annelerinden çok babalarıyla ilişkilendirdiklerini, anneleriyle ilgili söyleyecek söz bulamadıklarını ve annelerinin hikayelerini bastırdıklarını bulmuşlardı. (Erken cumhuriyet döneminde baba-kız ilişkisini konu alan diğer araştırma örnekleri için bkz: Ağaoğlu, 1984; Durakbaşa, 1998: 48; Arat, 1998: 166; Durakbaşa & İlyasoğlu, 2001: 197; Kabasakal Arat, 2003, Tepe, 2014; Tepe, 2019).
Bu çalışmalarda babaların, annelerden daha eğitimli olmaları ve aynı zamanda modernitenin evdeki temsilcisi olmaları sebebiyle kızları üstünde etki sahibi oldukları belirtilmektedir (Durakbaş & İlyasoğlu, 2001: 197; Arat, 1998: 165). Bora da “babanın kızı” anlatısı içinde kurulan “Cumhuriyet kızı” imgesinin, anneyi ve onun temsil ettiklerini dışarıda bırakmaya dayalı olduğunu söyler (Bora, 2010).
Annenin sesinin hem gerçek hayatta hem de literatürde kısılmış olduğu bu arkaplanda Türkiye’de anne-kız ilişkilerini araştıran edebiyat incelemelerinin de tek tük olduğunu söyleyebiliriz. Ayfer Tunç, esas olarak Leyla Erbil’in yazınındaki anneleri konu alan yazısının başında, genel olarak Türkiye edebiyatında anne-kız ilişkisi konusunda da genel bazı saptamalar yapmaktadır:
Anne ve baba figürü edebiyatta –elbette– çok sık karşımıza çıkıyor. (…) Yazar eğer yazdığı metinde anne figürüyle hesaplaşmak derdinde değilse, oğluna/kızına kucağını açmış, müthiş sevecen ama bir kedi kadar da edilgin bir karakter olarak göze çarpıyor. Annenin varlığı ve niteliği genellikle tartışılmıyor.
Çünkü anne var ve hayatta var olduğu biçimiyle yazıda da varolmayı sürdürüyor. Aynı kutsiyet ve iyi niyet halesi ile çevrelenmiş, oğlu/kızı için elinden üzülmekten başka bir şey de gelmeyen genel kabul görmüş anne tanımına büyük ölçüde uyacak biçimde karşımıza çıkıyor (Tunç, 2000: 123).
Ceylan Ersun, anne-kız ilişkilerini konu alan dokuz romanı psikanalitik açıdan incelediği yüksek lisans tezinde, “kız çocuğunun kadınlığı öğrenirken annesine ihtiyaç duyduğu, fakat anneden kızına kadınlığın iletiminde sorun olduğu” sonucuna varmıştır (Ersun, 2007: iii).
Aynı yıl Burcu Şafak da Füruzan’ın 20 öyküsünde sosyalist feminist bir bakış açısından maddi ve manevi yoksunluk ekseniyle anne-kız ilişkileri etkileşimini inceledi.
(FFT/EMK)
Referanslar
Ağaoğlu, S. (1984). Bir ömür böyle geçti: Sessiz gemiyi beklerken. İstanbul: Ağaoğlu Yayınevi.
Akca, E. B. (2015). Medyada annelik temsilleri ve anne savaşları: Haftanın annesi yarışma programının analizi. Kadın/Woman 2000, Journal for Women’s Studies, 16(2): 91–112
Arat, Z. (1998). Educating the daughters of the republic. İçinde: Z. F. Arat (Ed.), Deconstructing images of Turkish woman (s. 175–181). New York: St. Martin’s Press.
Bayraktar, S.(2011). Makbul anneler müstakbel vatandaşlar: Neoliberal beden politikalarında annelik. İstanbul: Ayizi yayınları.
Bora, A. (2001). Türk modernleşme sürecinde annelik kimliğinin dönüşümü. İçinde: A. İlyasoğlu & N. Akgökçe (Ed.ler), Yerli bir feminizme doğru (s. 77–105). İstanbul: Sel Yayıncılık.
Bora, A. (2010). Annesiz kızlar: Modern babaların modern kızları. folklor/edebiyat, 16(61), 7–15.
Coşkun, H., & Tekdemir Yurtdaş, G. (2020). "Mesih annelik": Sosyal medyada inşa edilen annelik kimliğinin söylem analizi. Kadın/Woman 2000, Journal for Women’s Studies, 21(1), 69–88.
Çağlar İ. F. (2011). Türk hukuk mevzuatı çerçevesinde annelik. İçinde: S. Sancar (Ed.), Birkaç arpa boyu… 21. yüzyıla girerken Türkiye’de feminist çalışmalar Cilt: 2 (s. 915–943). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Durakbaşa, A. (1998). Cumhuriyet döneminde modern kadın ve erkek kimliklerinin oluşumu: Kemalist kadın kimliği ve ‘Münevver Erkekler’. İçinde: A. Berktay Hacımirzaoğlu (Ed.), 75. Yılda kadınlar ve erkekler,“Bilanço 98” Kitap Dizisi (s. 29–51). İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.
Durakbaşa, A., & İlyasoğlu, A. (2001). Formation of gender identities in republican Turkey and women's narratives as transmitters of 'Herstory' of modernization. Journal of Social History, 35(1), 195–203.
Ersun, C. (2007). Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze Türk romanlarındaki anne-kız ilişkilerinin psikanalitik incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kadın Çalışmaları Bilim Dalı.
Gedik, E. (2018). Single mothers doing family: Re-forming traditional family in Turkey. Journal of Sociological Research, 21(1), 71–101.
İş, S. M. (2013). Tracking the invisible: Queer approaches to parenting and family in Turkey. Sabancı Üniversitesi, Kültürel Çalışmalar, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Kabasakal-Arat, Z. F. (2003). Where to look for the truth: memory and interpretation in assessing the impact of Turkish women’s education. Women’s Studies International Forum, 26(1), 57–68.
Kavas S., & Gündüz-Hoşgör, A. (2013). The parenting practice of single mothers in Turkey: Challenges and strategies. Women's Studies International Forum, 40, 56–67.
Kıray, M. (1976). Changing roles of mothers: Changing intra-family relations in a Turkish town. İçinde: J. Peristiany (Ed.), Mediterranean family structures (s. 261–271). London: Cambridge.
Sirman, N. (2020). Feminizm, annelik ve çetrefilli halleri. İçinde: F. Saygılıgil & N. Berber (Ed.ler), Modern Türkiye’de siyasi düşünce, feminizm (s. 549–559) İstanbul: İletişim Yayınları.
Şafak, B. (2007). Füruzan’ın öykülerinde anne-kız ilişkisi, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Tepe, F. F. (2014). Women’s liberation in Turkey before the 1980s: The case of Nezihe Kurtiz. Journal of International Women's Studies, 15(2), 299–318.
Tepe, F. F. (2019). Babaların kızların eğitimi ve kariyeri için verdigi destek ve bu desteğin sınırları: Erken cumhuriyet döneminden bir örnek. Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(1), 303–308.
Tunç, A. (2000). Annelerin “dayanılmaz” ağırlığı. Kitap-lık, 43,122–127.
Türegün, E. N. (2016). Being a mother and a revolutionary: Experiences of motherhood among revolutionary women in 1970s-80s Turkey. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sabancı Üniversitesi.
[1] Burada devlet ve STK’lar tarafından önerilen makbul anne kavramının içeriğinin tartışmalı olabileceği, ancak herkesin özellikle de hapsedici, sorunlu ve kısıtlayıcı sınıfsal, etnik, kültürel, siyasi arkaplanlarından uzaklaşma, bunları geride bırakarak yeni idealler deneme hakkının bulunduğunu söylemek gerekir. Aksi romantize edilmiş, herkesin arkaplanına bağlı kalması gerektiğini savunan zımni bir geleneksellik olur.