Yıllar sonra, 22 Temmuz 2007 seçimleri ve sonrasının tarihi yazılırken en çok üzerinde durulacak olan, herhalde, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) adaletsiz seçim sistemini masaya yatırmak ve de boşa çıkarmak için denediği, kısmen de başarılı olduğu bağımsız adaylarla seçime girme kararıdır. Elbette bu karar ve devamında en az bir ay süreyle seçim sürecinde yaşananlar önemli olmuştur da!
Kanımca asıl üzerinde durulması gereken, yemin töreni günü adeta bütün medyanın ısrarla üzerinde ortaklaştığı fotoğraf karesidir. Kare malum: DTP eski eşbaşkanı Ahmet Türk ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli birbirlerine saygıda kusur etmeyerek tokalaşıyor. Ahmet Türk’ün hemen arkasında ise diğer eski eşbaşkan Aysel Tuğluk, biraz da alışılmışın dışında farklı bir yüz ifadesi ile sırasını bekliyor.
Doğrusu ben o fotoğrafa bakarken en çok seçim sürecindeki Devlet Bahçeli’nin kendisini dinleyen kitleye fırlattığı ilmek yapılmış ipi düşündüm. Bunca ip muhabbeti yapan ve ip üzerinden seçim tarzı siyaseti geliştiren “milliyetçi mukaddesatçı” bir liderdeki davranış farklılığına şaşırmadım desem yeridir. Zaten şaşkınlığımı haklı çıkaran bir başka gerekçe de şu oldu ki; fotoğrafa yansıyan toka etmenin hemen akabinde Bahçeli, “Bir elle toka yapılırken öbür elle silah sıkmamak gereğinden” söz etti. Yanıtı “Öbür elde silah olmadığına” dair Ahmet Türk tarafından verildi ise de, fotoğrafın sonrası, bu sözler üzerine boşa çıkmış oluyordu zati…
22 Temmuz 2007 seçimleri öncesince Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) meydanlarda söyleyeceğini cümle aleme söyledi. Bağımsız bin umut adaylarını halka şikayet etti. “Onlara oy vermeyin” dedi. “Bunlar meclise gelip ortalığı karıştıracaklar” diye de ekledi. Seçmen tabanı söylenenleri dinledi ya da dinlemedi. Ama sonuç da grup kurabilecek bir sayıyla (20 milletvekili) Demokratik Toplum Partisinin desteklediği bağımsız adaylar mecliste, çoktan hakkettikleri yerlerini aldılar.
Medya yemin törenine kadar gerçekten bu süreçte yaşanabilecek bütün “felaketler”in senaryosunu yazmakla uğraştı. Yaşanabilecek “en yıkıcı ve bölücü” felaket olan Kürtçe Yemin üzerinde ısrarla duruldu. Onun olmayacağına tam da kanaat getirilmişken bu kez senarist mantıkla olası kimi gerginliklerin önü “kulak çekici” rol kesmeler ve ince uyarmalarla kesildi. Zaman zaman çiçeği burnunda DTP’li vekillerimiz de bu “tezgaha” geldiler. İşte Milliyetçi Hareket Partisinin diğer partilere göre daha duyarlı filan olduğundan söz ededurdular.
Bütün bu uzaktan el sallamaların son versiyonu yemin töreni günü bir fotoğrafla tescillendi. Malum MHP genel başkanı ile tokalaşma fotoğrafı. Doğrusu kimi çevrelerce bu tokalaşmanın makul ve mantıklı açıklaması yapılabilir. Yapılıyor da! Belki politik olarak doğru olduğu da ifade edilebilir. Ama itiraf etmeliyim ki; sol cenahta künyemiz kazılı olduğu için ve bugüne kadar Kürt sorununun çözümsüzlüğünün bir tarafının da salt MHP ile sınırlı olmayan ve daha geniş çevrelerce paylaşılan ideolojik MHP’lilikte kilitli olduğunu ve maalesef MHP’nin güvenlik politikaları dışında Kürt Sorununun çözümüne dair açık ve net bir politikasının olmadığını da bildiğimden bu tokalaşmayı erken ve gereksiz bulduğumu ayrıca da içime sindiremediğimi itiraf edeyim ve rahatlayayım istedim.
Artık DTP'ye katılan bağımsız adaylar; bütün engellemelere ve hem yasal hem de filli olarak önlerinin kesilme gayretlerine rağmen inadına meclisteler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni ve şimdiye kadarki alışılagelmiş sakinlerinin dışındaki bir varoluşla gelerek, meclise taşındılar. Kanımca onlar bütün diğer partili ve partileri adına seçmenden oy isteyen ve oy alan vekillerden bin kat daha kıymetli ve her biri ödenmiş binlerce bedelin süzgecinden geçmiş oylarla meclise gittiler. Bu manada eğer tokalaşılacak ise her bir meclis üyesi ayrı ayrı yeni sakinlere bir ön kabul manasında hoş geldin ziyareti yapmalıydı.
Bu yazının bütün derdi; bir fotoğraf karesinin bende yarattığı kabullenemezliği paylaşmaktır. Yoksa vekillerimizin heyecanını kırmak değil. Aksine yeni DTP’li vekillerimizin naçizane ben de seçmeni olduğum için bundan böyle daha da çok yaptıkları ve yapacakları her çalışma ve her işte yakın paslaşmalarımızın olacağının bilinmesine dairdir derdim.(ŞD/EÜ)