Bilgi şöyle: Önceki gün (2 Eylül) öğleden sonra TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Özlem Azap, Sağlık Bakan Yardımcısı tarafından aranarak Sağlık Bakanı’nın Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi (MK) Başkanıyla birlikte kendilerini ertesi gün (3 Eylül) 18.30’da beklediğini iletiyor.
Bu hangi randevu?
Aslında TTB’nin Sağlık Bakanı ile görüşmek için randevu talebi hep var. Ama en son talep Başkan Prof. Dr. Sinan Adıyaman imzasıyla 27 Ağustos tarihini taşıyor ve TTB MK’nin yanı sıra Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) ile uzmanlık dernekleri temsilcileri adına yapılıyor. Bu talep öncesi, sırası ve sonrasında hemen her gün COVID-19’a bağlı hekim, sağlık çalışanı kayıpları sürüyor. Abartısız bütün sağlıkçılar burnundan canını soluyor. İşte bu hava içerisinde Sağlık Bakanı önünde duran randevu talebini sehven (?) “görmüyor”, üzerinden atlıyor (?), sümen altına itiyor (?), nihayetinde pek alışıldık olmayan bir “yolla” TTB COVID-19 İzleme Kurulu’nun bir üyesi ile Başkanı “bekliyor”.
Siyah giyinmiş iki kişilik heyet
MK hızlı bir değerlendirme yapıyor: Süreç boyunca yitirilen ambulans şoföründen hemşiresine, hekiminden temizlik işçisine, eczacısından güvenlik görevlisine, hastane yöneticisinden diş hekimine bütün kaybettiğimiz sağlık çalışanlarının acısını yaşıyorken yeni kayıpların olmaması için sorumlulukları olduğunun bilinciyle hazırlığa başlıyor. Randevu talebi Sağlık Bakanı’ndan geldiği için gündem “bilinmiyor” ama TTB’nin ve İzleme Kurulu’nun gündemi belli. Dosyalar hazırlanıyor, Mart’tan bu yana Sağlık Bakanı’na gönderilen ama yanıt alınamayan onlarca mektup dahil hepsi çantada olmakla birlikte iki ana gündemle gidiliyor: İlki yüreğimizde -artık- hep gündem. Yürekte olan aynı zamanda akılda ve bu iki kişilik heyetin “dışına” da vuruyor, randevuya siyah giyinerek gidiyorlar, “Öldük be öldük, görmüyor musunuz?”, Sayın Bakan hekimler ölüyor!”.
Randevuda randevu istemek!
İkinci gündem ise çağrılı olunan randevuda randevu istemek! Çünkü MK içinde olduğumuz sürecin “ilacının” katılımcılık ve şeffaf süreçlerden, toplum sağlığını önceleyen bir kuvvetin müdahalesiyle kurulacak zeminde ortak akıldan geçtiğini düşünüyor, biliyor. O nedenle 27 Ağustos tarihli uzmanlık dernekleriyle birlikte talep ettiği randevunun gerçekleşmesini istiyor. 6 aydır yürütülen ve ne yazık ki “uygun” olmayan pandemi yönetim sürecinin (tercihlerin, önceliklerin, tarzın vd) değiştirilmesi gerekiyor. Ölümlerin azaltılması buradan geçiyor.
Kuşkusuz onlarca talep var, 140 dakikalık görüşme boyunca hemen birçoğu iki kişilik heyet tarafından az ya da çok aktarılıyor, “görev” yerine getiriliyor. Sonuç?
Tecrübe ısrar diyor!
TTB aklı mevcut anlayıştaki “siyasetin” dinamiklerini bilebilecek kadar bir tecrübeye sahip. Sağlıkta şiddete karşı yasa nasıl ki (ve ne yazık ki) öldürülen, yaralanan hekimlerin “sayesinde” gündeme geldiyse, randevular da kaybettiğimiz sağlıkçıların canlarıyla alınabiliyor.
Görev de bu noktada billurlaşıyor: Yeni kayıplar olmadan, daha da artmadan süreç hızlanmalı. Ölen sağlıkçıların acısı ve anısı yolu gösteriyor. İlk adım Türkiye ölçeğinde bütün sağlık çalışanları olarak kaybettiklerimizi anmak ve ardından “yeni” randevuya gitmek. Tek derdi daha az insanımızın ölmesi, hastalanmaması, işlerini yapabilmeleri için sağlıkçıların ayakta kalması olanlar bir arada olacak, ısrarla, ortak akıl-ruhla, çok ses tek yürek yürüyecek, çözüm buradan çıkacak, talepler böyle karşılık bulacak.
(EB/NÖ)
* Fotoğraf: Anadolu Ajansı