Asiye Belovacıklı, Ecehan Balta, Fevziye Sayılan, Özlem Barın, Özlem Şahin'in ortak yazısının ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Yazının birinci bölümünü okumak için tıklayın.
Türbanın Türkiye’nin gündemine 12 Eylül 1980’le birlikte girmesi rastlantı değil. Solun önünü kesmek için kurulan tezgahta palazlanan İslamcılık, küreselleşme ikliminde liberallerin de desteğini alarak yeni kimliğiyle tüm toplumu yeniden şekillendirme kapasitesine ulaştı. Türban arzu edilen zaferin simgesi. Sembolik alanda verilen mücadeleyi anlamamak, kadın özgürlüğüne sırt çevirmek.
İslamcılar laik güçlerle çatışma alanı olarak kadın bedenini seçti. Kadınların bedeni, giyimi, ve davranışları kendi siyasi projelerinin cisimleştiği, farklılığın ortaya konulduğu bir bağlam. Tıpkı Cumhuriyetin modern yaşamı kurarken kadınları simgeleştirdiği gibi. Kadınlar üzerinden söylenen söz, nihai bir söz değil, olsa olsa nihai sözün söylenmesinin zemini. Sembolik alanda kazanılan zafer, nihai hedefe sıçramayı kolaylaştıracaktır.
Dinci erkek egemenliğin denetim aracı
Bu nedenle tüm bir İslami coğrafyada olduğu gibi İslam'ın siyasallaştığı ve iktidar olduğu bir toplumda, türban biçiminde örtünme kültürel ya da sosyolojik bir olay olarak görülemez. Örtü herhangi bir kılık kıyafet seçimi konusu olmadığı gibi, bir moda aksesuarı da değil. Türban dini inançla ilgili olmaktan çok, siyasal aidiyetle ilgili.
Yeni İslamcılığın simgesi olan türbanın tek tip bağlanması bunun kanıtı. Üniformalaşan türban, tarihsel çok kültürlülüğün ifadesi olan başörtüsünden farklı. İslamcılar geleneksel örtünme biçimlerini de yok ediyor.
Türban dinci erkek egemenliğinin kadın bedeni üzerindeki denetim aracıdır, kadını arzu nesnesine dönüştürüyor ve cinsiyetçi ayrışmayla birlikte gidiyor.
Örtünme baskısı
Birçok küçük yerleşim birimi, okul, kamu kurumu ve işyerinde harem-selamlık uygulamaya başladılar. Bu açıkça özgürlük kaybı. Ayrıca, türbanla birlikte gelen cinsiyetçi ayrışma solun emekçiler içinde örgütlenmesinde kadınları gözden çıkarmasını da getirecektir. Yine yoksul kadınlar için kalan tek seçenek imam hatip liseleri olacaktır.
Örtünme özgürlüğü epey bir zamandır örtünme baskısına dönüşmüşken, hala bireysel seçim ve özgürlükten bahsetmek olsa olsa görmezliktir. Minicik kızların kitleler halinde türbana sokulduğu Anadolu şehirlerinde ya da belirli semtlerde olanları neden görmüyoruz?
Tepkiyi devrimci bir mecraya sokmak
Laiklik din ve vicdan hürriyeti olmaktan önce, özgür bireyi (özellikle kadınları) dinin tasallutundan korumak için vardır. “Allahın emri olan örtünmenin” yasal bir statü kazanması laikliği ortadan kaldırmanın kritik bir evresidir. Bütün bir toplumu gericileştirme ve tek tipleştirmeyi kolaylaştıracaktır.
Türbanlı kızların mağduriyetine duyduğumuz empati, onları dinci erkek egemenliğini sorgulamaları için cesaretlendirecek yollar aramaya yönlendirmeli bizi, ama asıl olarak da laikliğin eksiksiz amasız savunucusu olmayı, bu konuda gösterilen tepkiyi küçümsemeden devrimci bir mecraya sokmayı göze almayı ve türbanlılarla da buradan ilişki kurmayı gerektirir.
Sonsöz
On yıl öncesinin "ne o ne bu" politikasının bizi getirdiği yer, ideolojik belirsizlik. Geçen zamanda siyasal ve toplumsal zemin kökten biçimde değişti. Muhalif bir hareket olarak görülen İslamcı hareket, yeni kimliğiyle altı yıldır iktidarda. Her şey gözümüzün önünde cereyan etti.
Yeni İslamcı AKP iktidarının ikinci evresinde türban konusundaki kararsızlık, akılları karıştıran, kadınlar için kazanımları ve özgürlük mücadelesini tehlikeli bir mecraya sokan, gerici ve kadın düşmanı hamleler karşısında hedefleri bulanıklaştıran bir işlev görüyor.
Hâlâ bu hatta durmaya çalışmak, nihai hedefi tüm kadınların örtünmesi olan İslamcı hareketin mevzi mücadelesine pasif destek vermek anlamına geliyor.
İslamcı hareketlerle kadınlar arasında herhangi bir uzlaşma olamayacağını, Fas’tan Endonezya’ya kadar görüyoruz. Kadınların bir yüzyıldan fazla zamandır süren eşitlik ve özgürlük mücadelesini, İslamcı-neoliberal gericilikle mücadeleyle buluşturmak için, laiklikle kadın özgürlüğü arasındaki sıkı ilişkiyi görmeliyiz.
İslamcılar kitabı ortadan açmıştır, bunu özgürlük, bireysellik olarak yorumlamak saflık, ısrar etmekse ideolojik ve siyasi teslimiyet olur. Önümüzde tek yol var. Hayır, karşıyız! (AB-EB-FS-ÖB-ÖŞ/TK)