Yoğun tartışmalara ve bitmek bilmeyen eleştirilere yol açan ilgili yasanın pratik uygulaması hakkında bir ön-değerlendirme yapmak kaçınılmaz hale gelmiştir.
5233 sayılı yasa başından beri manevi tazminat ödemeyi içermeyen hükümleri; valiye bağlı daire amirlerinin toplamından oluşan çalışma komisyonları ve daha başka pek çok yönüyle eleştirilmiştir. Bu yasada 5442 sayılı yasa ile yapılan değişikliğin de yasaya yönelik eleştirileri gidermediği açıktır.
Bu yazıda Tunceli ilinde kurulan komisyonun pratik çalışmalarını ve uygulamalarını ele almak ve sonuçlar üzerinden bazı değerlendirmeler yapmak istiyoruz.
* 9.3.2006 tarihi itibarıyla Tunceli'de komisyona yapılan başvuru sayısı 13.655'tir. 5442 sayılı yasa gereğince Komisyonlara başvuru süresinin 3 Ocak 2007 günü dolacağı dikkate alındığında bu sayının 20 bini bulacağı tahmin edilmektedir.
* Şu ana kadar karara çıkan dosya sayısı 994'tür. 242 karar kabul olurken, 752 karar ise ret kararıdır. Sonuçlanan dosyaların yüzde 75'inin reddedildiği anlaşılmaktadır. Tunceli Zarar Tespit Komisyonlarına yapılan her 4 başvurunun 3'ü reddedilmiştir. Kabul oranının son derece düşük olduğu görülmektedir.
* Tazminat alan 92 kişinin yakınları yasadışı örgütlerin kurbanı olmuştur. Şu ana kadar köylülere toplam 2 trilyon 921 milyar TL (2 milyon 921 bin YTL) ödenmiştir. Son ödeme 9 mart 2006 günü yapılmış; 51 köylüye toplam 1 trilyon 394 milyar TL (1 milyon 394 bin YTL) ödenmiştir.
* Yasa uyarınca Tunceli'de Zarar Tespit Komisyonuna bağlı 2 daire kurulmuştur. Bu durum, çalışmaların ağır ilerlemesine yol açmaktadır. Kabul edilen tazminat miktarları ise "mülkiyete ulaşamama" ihlali yönünden ortalama bir köylü ailesi için 10.000-20.000 YTL arasındadır.
* 3 Ekim 2005'e kadar Komisyon görece yüksek tazminatlar vermiştir. Özellikle Hozat ilçesine bağlı köylerden yapılan başvururlara bu tarihe kadar tatmin edici tazminatlar verildiği söylenebilir. Ancak bu tarihe kadar sonuçlanan dosya sayısı çok az olduğu gibi 3 Ekim sonrasında da tablo değişikliğe uğramıştır.
* Tunceli'de yapılan keşifler başvuruculara ve avukatlarına resmen bildirilmemektedir. Tebligat yasasına göre değil; köy muhtarına bildirerek keşif yapılmakta ve yapılan keşifler de sağlıksız gerçekleşmektedir. Keşif heyetinde yer alan resmi görevliler tutulan tutanakların bir fotokopisini köylülere ve avukatlara vermemektedirler.
* Bazı bölgelerde yaşanan mağduriyetler bakımından o bölgenin resmi amirlerinin değerlendirmesi ışığında hareket edilmektedir. Halbuki bu tek yanlı ve eksik bir yaklaşımdır. Bugüne kadar herhangi bir sivil toplum örgütünün görüş, öneri veya eleştirilerinin dikkate alınmaması bir eksikliktir.
* Komisyon kalem çalışmalarını yürüten personel sayısı yetersizdir. 15 bin başvuruya ait dosyanın 4 kalem görevlisi ile etkin ve hızlı sonuçlandırılması mümkün değildir.
* Özellikle yaralanma, sakatlanma ve kalıcı hastalık gibi mağduriyetler karşısında son derece yetersiz tazminatlar vermektedir. Mayın veya bombadan herhangi bir veya birkaç uzvunu kaybeden köylülere 1000, 1.500 veya 4.000 YTL tazminat verilebilmektedir. Tazminatların düşük olmasının sebebi ise yaralanma ve sakatlanma ile ilgili zararların düşük hesaplanmasına yol açan kanun maddeleridir.
* Önemli bir sorun da 1960 ya da 1970'lerde Almanya'ya giden köylüler bakımından ortaya çıkmaktadır. 1994'e kadar aileleri ve yakınları köyde olan ve mülkiyetlerini kullanan bu kişilerin mülkleri yönünden de genellikle ret kararı verilmektedir. Yakıldığı resmi rapor ile tespitli bir köy dışında (Merkeze bağlı Babaocağı) tablo böyledir.
* Komisyonun çalışma usulleri başvuruculara kapalıdır. Sulhnameler, tek yanlı olarak hazırlanmaktadır. Sulhname hazırlanmasında köylülerin veya avukatlarının görüş ve önerileri dikkate alınmaktan uzaktır.
* Geçmişte yardım-yataklık suçundan mahkum olmuş köylülerin başvuruları da reddedilmektedir. Halbuki 1994'te Tunceli kırsalında yerleşik olan hiçbir köylünün bu suçu işlememesi düşünülemezdi. Bu "suç"un sorumlusu, esasen güvenliği tesis edemeyen ve vatandaşını koruyamayan "güvenlik devleti"dir.
* Komisyon üyesi avukatların etkinlikleri de zayıftır. Kararların oyçokluğuyla alınması karşısında Komisyonun tek sivil üyesi olan avukatın varlığı sembolik olmaktan öteye gidememektedir. (HA/EÖ)