İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink Davası'nda çelişkili ifadeleri çözmede, gazetecinin ortadan kaldırılmasına götüren telefon kayıtlarını edinmede ve gerçek boyutlarıyla soruşturmada çaresiz görünüyor.
14. duruşma da gösterdi ki dava çok sınırlı şekilde, daha ziyade Dink Ailesi avukatlarının çabaları, araştırmaları ve açılımlarıyla canlı kalabiliyor. Sistemse, mahkemeye karşı kendisini ne şekilde kilitleyeceğini gayet iyi biliyor!
Adaletin gücü, Trabzon Emniyeti ve jandarmasında, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı'nda, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde sadece Erhan Tuncel'le değil, Hrant Dink ile ilgili yapılmış görüşmelerin kayıtlarını ele geçirmeye nasıl yetmez!
Polis Kılıç'ta eksik, çelişkili beyanlar
Tetikçi zanlısı Ogün Samast'ın, 19 Ocak 2007'de cinayeti işledikten sonra kaçtığı Şafak Sokak üzerindeki Kritik Cafe'nin sahibi Adem Kılıç idi.
Kafe, 22 Şubat 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nın Dink'i hedef alan açıklamasını yaptığı süreçte Şubat 2004'te açılmış, cinayet sonrasına denk gelen bir dönemde 2008'de kapatılmış.
Avukat Fethiye Çetin, cinayetten 15 yıla mahkum olduğu için cezaevinden "tanık" sıfatıyla ifade vermesi getirilen Cavit Kılıç'a duruşmada, "Emniyet ifadesinde Ogün Samast'ın sokaktan kaçtığı bilgisi yok. Neden?" diye sordu. Kılıç, buna "Ne söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum" diyor.
Polis, İnternet kafede ne buldu?
Kılıç, babasının işlettiği kafedeki bilgisayarlarda deep freeze programının yüklü olduğu, msn haberleşmesi oturumunun kapatılmasıyla birlikte kayıtların kendiliğinde silindiğini anlatarak, "Samast beş-altı kişiyle görüşüyordu. Bilgisayarında neyin yazılı olduğunu bilmiyorum. Sadece ekranından cama yansıdığı kadarıyla 'İstanbul'u pek bilmiyorum' diye bir yazı gözüme ilişti. Olay sonra polis arkadaşlar bilgisayara bir alet taktılar. Dediklerine göre bir şey yükleyememişler" dedi.
Ortaya çıkan soru şu: Bu kayıtlara bugünün korkunç teknolojik dünyasında erişmenin olanağı sıfırlanmış mı oluyor? Bu kayıtlara, bilgisayar hard diski dışından elde etmek için ne yapıldı?
Daha önce duruşmada dinlenen istihbaratçılar da, "Devletin güvenliğiyle ilgilidir. Yanıt veremem", "bilmiyorum", "iki yıl geçti hatırlanıyorum", "kayıtlarda vardır, oraya bakmalı" gibi geçiştirici cevaplara sığınmışlardı. Adalet mekanizmanız bunu da mı çözmüyor? Kadere mi sığınmamız bekleniyor?
Tuncel ırarcı, sıra devlette!
Azmettirici olarak tutuklu yargılanan polis muhbiri Erhan Tuncel, her zamankinden daha açık bir Türkçeyle anlattı, kendi kulaklarımızla duyduk: "Kendim, Aralık 2006'ya kadar Mehmet Ayhan'la dört telefon görüşmesi yaptım. Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürmeye karar olduğunu söyledi. Gazetesi önünden, ensesinden öldürüleceğine kadar haber verdim. Ancak bunlar dosyada yok".
Tuncel'in hislerine tercüman oluyoruz: Tuncel'in cinayet öncesi Ayhan ve diğer polislerle yaptıkları telefon görüşmelerinin tamamı tespit edilmelidir. Aksi taktirde, vicdanımızda Tuncel masum, devlet suçludur. (EÖ)