Vecdi Çıracıoğlu'nun Serseri Standartları Sempozyumu adlı romanı İletişim Yayınları tarafından yeniden basıldı. Roman, ilk yayımlandığı yıl özgün ve farklı kurgusu, alt metin, çok sesliliği, odağına aldığı dünya, karakterleri ve anlatım biçimiyle ilgi uyandırmıştı.
Vecdi Çıracıoğlu, hayatı denizde geçmiş emekçileri, kıyıdakileri, kendini emekli etmiş evsizleri, bilge serserileri anlatıyor.
Öykülerinde de onları anlatıyor; ama o, kozasını daha çok romanlarıyla örüyor.
Öykünün doğası gereği, bir olayın ya da bir durumun ardında, bir sis bulutunun içinde beliren karakterlerinden çok, uzun soluklu, ete kemiğe bürünen roman karakterleri yaratmayı, onların iç dünyalarına mercek tutmayı seviyor.
Bilge Serseriler'i bir çatı altında toplayıp, gerçek bilgeleri "apaş" olarak tanımlanan kifayetsiz serserilerden ayıracak bir ütopya düşleyen, Serseri Standartları Sempozyumu'nun Faretin'i, iç dünyalarında gelgitler, düş kırılmaları, bilinç yarılmaları yaşayan bir karakterdir.
Aklı, toplumun değer yargılarıyla uyuşmaz. Sahteliğin, ikiyüzlülüğün, güce tapınmanın, koşulsuz itaatin egemen olduğu bir dünyada kalıba çekilmeyi reddeder ve çemberin dışında kalır.
Kimdir "Bilge Serseri"?
İçki içme eylemini bir içe dönüş, iktidardan uzaklaşma, düşler âleminden içeri sızıp dünyaya oradan bakma, verili değerlerle bir tür dalga geçme olarak yaşar.
Kimdir "Bilge Serseri"? Kalabalıktan hoşlanmayan, kendi gibilerle düşüp kalkmayı seven, parayla pulla işi olmayan, arkadaşlarıyla paylaşmayı, dayanışmayı önemseyen Bilge Serseri'yi yazar bir söyleşisinde şöyle tanımlar:
"Politiktir, anarşisttir, devrimcidir; ama bunu bazı fraksiyonların dümen suyuna girerek yapmaz.
Yalnız ve bireysel olarak verir mücadelesini, efeler gibi yalnız oynar halk oyununu.
Kendi hayatında sayısız kere devrim yapmış, kendini defalarca yıkıp hayatını yeniden yazmış insandır.
Kendi tenha komününü kurar ve kendi meşrebince yaşayıp gider. Bilge serseri şairdir. Şiir yazmasa da hayatın içindeki şiiri gören, onu tutup kendi hayatına katabilen bir uludur. O, şiiri yazmaz, şiiri yaşar."
Yeri geldiğinde oltalarına yem olur
Serseri Standartları Sempozyumu Büyü(k) Ev ve Bilge Serseri olarak iki bölümden ibaret.
Romanın hemen başında eserin nasıl oluşturulduğunun hikâyesi yer alıyor.
Buna göre eser Rumeli Hisarı sahilinin tek bakkalında rastlantıyla ele geçirilmiştir.
Meraklı ve dikkatli bir müşteri leblebi kavutu doldurulmuş sarı yaprakların bir günlük ve teatral metinler içerdiğini fark edince bütün sayfaları almış ve kızının güzel yazı defterinin sayfalarına tek tek yapıştırmıştır.
Eser, bakkala da bir amele aracılığıyla ulaştırılmıştır. Amele, söylediğine göre defteri yarım kalmış bir apartmanın ikinci katındaki bir zulada, horozlu bir ayna ve geçersiz paralarla birlikte bulmuştur.
Roman, Tarlabaşı'nın arka sokaklarından birinde başlar.
Henüz roman kahramanı olduğunu bilmediğimiz bir adam yıkık dökük bir eve girer.
Orada baktığı bir aynada yüzünün olmadığını görür. Evden çıkıp yolda yürürken karşılaştığı bir adamın yüzünde kendi yüzünü görür.
"Yatılı Erkek İblis Okulu"
Parola soran adama, parolaya gerek olmadığını söyleyip adamın ıslak paltosundan içeri sızar; bir tür benlik bölünmesi yaşar.
Yarı iblis diye adlandırdığı öbür "ben", tek tip apoletli yetiştiren yatılı erkek iblis okulunun en başarılı öğrencisi olur.
Kaçar, yakalanır, kaçar, sonunda her delikten geçebilecek esneklikte bir fareye dönüşür:
Toplumun geçerli adlar listesindeki "Fahrettin" adını değil de neden "Faretin" adını seçtiğini anlarız.
Şunu unutmadan geçmeyeyim: Fare, yazarın öykülerinde ve öbür romanlarında da sıkça yer alır; serserilerin dostu, arkadaşı, sırdaşıdır. Yeri geldiğinde oltalarına yem olur; simgesel, grotesk bir anlam taşır.
İblis ve yarı iblis, sürekli birbirine dönüşerek anlatıcı işlevini dönüşümlü olarak sürdürür. Peşindeki düşkırıcılardan yakasını bir türlü kurtaramaz.
Sonunda işte, bizim tımarhane adını verdiğimiz Büyü(k) Ev'de düşleri kırılmış, hayalleri yağmalanmış, dünyaya sıra dışı dünyalarıyla karşı duran delilerin arasına katılmıştır. Topluma göre aklını kaçırmış bu insanlar orada düşkırıcılar tarafından bir kalıba dökülmek, hizaya çekilmek için göz hapsinde tutulurken, kendi aralarında da ütopyalarına ulaşmak, kendi kurumlarını yaratmak için örgütlenir, kamuoyunun verili isimlerini alaşağı ederek kapılarına kendi tabelalarını asarlar; "Serseri Standartlar Sempozyumu", "Tek Tip Apoletli Yetiştiren Yatılı Erkek İblis Okulu," "Büyü(k) Ev" gibi...
Tutunmak istemeyenlere selam
Anlatım zaman zaman düşseldir; bazen bilinçaltından akarken bazen de anlatıcının bakış açısından yansır. Mektuplar, notlar, alt metinler, istatistikler, bildiriler, iç içe geçen anlatım katmanları oluşturur, metinle okur arasına mesafe koyar, okura yabancılaşır.
Bu yüzden Serseri Standartları Sempozyumu'nu modern romanlar arasında sayabiliriz. Bir çalım, Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ına, tutunmak istemeyen kahramanı ve anlatım biçimiyle de bir selam göndermiş olur.
Romanın bilge serserisi aynı zamanda bir şairdir ve bir ütopyası vardır:
Bütün bilge serserilerin yer alacağı bir Serseri Standartları Sempozyumu düzenlemek, "ıslak kibritle ateş yakabilenlerin, mantarlı şişeyi aletsiz açabilenlerin ve yokuş yukarı zikzak çıkabilenler"in toplanacağı bir sempozyum. Faretin, sempozyum programının taslaklarını, bildiri sunumlarını her yaşantının sonunda madde madde yazar ve arkadaşlarına şöyle seslenir:
"Dostlar... Çalışma ahlâkına karşı öncü isyan hareketinin temellerini oluşturan bu sempozyumda, insanın materyalizmden arındırılmasıyla ucuz yemek yemenin yolları gibi konuları gündeme getirerek ele alınmasını sağlamaya çalışacağım!
Yaşasın Tüm Ülkelerin Serserileri!
Yaşasın Yolların Filozofları!
Tüm Ülkelerin Serserileri Birleşiniz!"
Bu düşsel iniş çıkışların sonunda gerçek bilge serserilerle kifayetsizler ayrışırlar.
Sonunda kendisi gibi aynı yollardan geçmiş bir bilge serseri, gündüz düşlerine doyamamış, ölüm gerçeğine sarılmış Faretin'e şu gerçeği söyler: "İşte böyle Faretin Bey, hiçbir ölüm, yüzünü gösterecek aynayı bulamaz."
Serseri Standartları Sempozyumu, aslında aklını kendisi kaçırmış bir sistemi, onun yerleşik ahlaki değerlerini reddeden, bu değerleri savunan düş kırıcılarının karşısına kendi felsefesini koyan "bilge serserilerin" bir itiraz romanıdır. (ZD/PT)