“…Bu ülke ayağa kalkar mı? Kalkmaz. Çökertirsiniz, bitirirsiniz. Eğer istihdam şu anda 11,7-11,8 buralara gelmişse bunun sebebi be? Bu işsizliğin sebebi ne? Yatırımlar artık duruyor, buraya doğru gidiyor. Biz bu yatırımı birden hareketlendirmemiz lazım. Onun için de girişimcinin, yatırımcının önünü açmamız lazım. Eğer parayı ucuza mal ederse, onun yatırım yapma imkânı artar. Yani şu anda tulumbada su yok. Tulumbaya şöyle bir su doldurmak lazım. Onu kim yapacak? Elinde gücü bulunduranlar.” [1]
Cumhurbaşkanı’nın Kayseri Sanayi Odasının düzenlediği ödül töreninde yapmış olduğu uzun konuşmasının dikkati çeken bölümüydü; Tulumbanın suyu bitti!
İki bakanın elinden ödül alan/iki bakanın ödül vermek için yarıştığı, 4 milyondan biraz fazla vergisiyle sıralamada 56. olan ve Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini kapattığını söyleyen, Volgan Gıda Dış Ticaret Limited Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Sarraf’ın ABD’li savcı Bharara tarafından yakalanmasından sonra duyulan ilk ciddi ekonomik tespit oldu! [2]
İnsan düşünmeden yapamıyor. Rıza Sarraf, Türkiye’nin cari açığının sadece yüzde 15’ini kapatıyordu. Sarraf’ın yakalanmasıyla sadece yüzde 15 kaybettik! Yoksa kayıp çok daha fazla mıydı?
Tulumbanın suyu bitti!
Tulumbanın suyu nasıl ve neden biter?
Ya su kaynakları kurumuştur ya da su hoyratça, ölçüsüzce ve gereğinden/geldiğinden fazla kullanılmıştır. Bunun dışında başka bir izahı olamaz.
Nasıl ki doğada gölleri, nehirleri, dereleri ve çayları kurutuyorsak acımasızca, devletin mal varlığını da öyle kuruttuk demektir.
Bir taraftan, suyu biten tulumba için insanlara “dolarınızı bozdurun ve TL’ye geçin” mesajları verirken diğer taraftan Cumhurbaşkanı için 78 milyon dolara uçak almak ne kadar mantıklıdır, anlamak mümkün değil!
Habertürk yazarı Güntay Şimşek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için alınan uçağı geçen hafta köşesine taşımıştı.
Şimşek, "Çok uygun fiyatlarda ve VIP uçak olarak dizayn edilmiş bir Airbus 340-500 fırsatı çıkınca alınmasına karar verildi" yazdı. Şimşek'e göre "Türkiye’nin bedavaya yakın bir fiyata satın almasıyla" uçak Airbus’ın merkezi Toulouse’da bakıma alındı ve yakında Ankara’da olacak.
A340-500’ün menzil sorunu yok. Yaklaşık 300 koltuk kapasitesiyle 16 bin 670 km uçtuğu dikkate alınırsa dört adet Rolls-Royce motoruna sahip uçağın VIP modelinin uçuş maniası oluşturan yüksek rakımlı bölgelerde bile sorunsuz performans göstereceğine dikkat çekiliyor. Zamanında Tunus’un devrik Başkanı Ben Ali için 250 milyon Avro’ya alınan uçağın, “tulumbanın suyu bittiği” ve insanlara “yastık altı” paralarının çıkarılmasının istendiği dönemde Cumhurbaşkanlığı için alınması da oldukça manidar! [3]
İnsanlardan “yastık altı” değerlerinin ortaya çıkarılmasını istemek, gerçekten de “tulumbanın suyunun bittiği” anlamına geliyor. Çünkü yastık altı diye tabir edilen para ve değerler, insanların gelecek güvencesinden başka bir şey değildir. İnsanların ufak tefek birikimlerine sıra gelmişse, kuyuda su kalmamış demektir.
O zaman “kuyunun suyunu kim tüketti?” sorusu gündeme geliyor.
Kuyunun suyu 78 milyon dolara alınan uçak, gereğinden fazla zırhlı makam aracı alımı, bin 150 odalı, “Kaçak Saray” olarak adlandırılan Cumhurbaşkanlığı külliyesinin yapımı ve yüksek aylık masrafları gibi yapılan ve birçok insan tarafından “israf” olarak adlandırılan masraflar, kuyunun suyunun tükenmesine neden değildir.
Gerek 3. Boğaz Köprüsü gerekse Körfez köprüsünün sözleşmeleri gereği yapımcı firmaya taahhüt edilen miktarda araç geçmediği için ödenen paralar da kuyunun suyunu tüketemez.
Milletin neresine ne yapacağını açıkça beyan eden işadamı Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz inşaatın 425 milyon liralık vergi borcunun silinmesi de tulumbanın suyunu tüketemez! [4]
Başta “Ne istediler de vermedik” denilen Fethullah Gülen cemaatine olmak üzere birçok vakıf, dernek ve kuruluşlara sağlanan arsa, bina ve diğer olanaklarla harcanan milli değerler de tek başına tulumbanın suyunun tükenmesine neden olamaz.
İzlenen Suriye ve Irak politikalarıyla yapılan harcamalar ve kayıplar da tek başına yeterli değil, tulumbanın suyunun tüketilmesine!
Rusya uçağının düşürülmesi sonucu yaşanan Türkiye – Rusya krizinde, turizm ve ihracat sektöründeki ekonomik kayıplarda tek başına neden olamaz!
Dünyada yaşanan ekonomik bunalımlar, petrol fiyatları üzerine oynanan oyunlar, Avrupa Birliği (AB) ile yaşanan siyasi krizler tulumbadaki suyun azalmasına neden olabilir ama bitiremez.
Diyarbakır, Cizre, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova ve benzer yerlerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonunda yapılan operasyonlarla, yerleşim birimlerinin neredeyse yarısının yok edilmesi, insanların mülksüzleştirilmesi, yakılıp yıkılan ev ve işyerleri, yeniden yapılanma zorunluluğu da tulumbanın suyunu bitiremez.
Ama bütün bunları bir araya getirirsek, hepsini bir arada değerlendirdiğimizde, tulumbanın suyunu önemli ölçüde tüketeceğinin resmini gözümüzün önüne koyacaktır.
Bu durumda tulumbanın suyunu tüm tüketti?
Yükselen işsizlik oranları, artan taciz ve tecavüz vakaları, iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve dış borçtan, 15 yıldır iktidarda olanlar sorumlu olabilirler mi?
Cumhurbaşkanı “Ülkemizde “muhalefet tembelliği” diye bir sorun olduğuna inanıyorum. Geçtiğimiz 13 yılı aşkın süredir, muhalefetin herhangi bir konuda, gerçekten çalışarak, emek vererek, üreterek bir düşünce, bir teklif, bir proje ortaya koyduğuna şahit olmadım. Muhalefet adına yapılan tek iş, iktidarın “ak” dediğine “kara”, “kara” dediğine “ak” demekten ibarettir. Böyle bir muhalefet anlayışı, böyle bir siyaset anlayışı, böyle bir Meclis çalışması anlayışı olamaz. Türkiye, böyle bir muhalefeti hak etmiyor” diye boşuna demedi. [5]
Muhalefetin uyarı görevini yapamaması nedeniyle “Ergenekon” operasyonlarında ve “Cemaatin” desteklenmesi konusunda iki kez aldatılma pozisyonuna düşen iktidar tulumbanın suyunun tüketilmesinden sorumlu olabilir mi?
Muhalefet böyle olunca elbette işsizlik de artar, taciz, tecavüz, kadın ve iş cinayetleri de, dış borç da…
İktidar ne yapsın, değil mi (!)
“Anayasaya aykırı ama yine de evet oyu vereceğiz” diyerek hareket eden bir muhalefetimiz var.
Sadece “terör” faaliyetlerini önlemek için verdiği teskere ile Suriye’ye giren askerlerin amacının “Esat’ın devrilmesi” olduğunun açıklaması karşısında tek soru sormayan muhalefet var.
“Düzgün bir muhalefetimiz” olmadığından dünyanın en ilginç darbesini yaşadık.
Mesela Karadeniz’de dereler kurutulurken ne yaptı muhalefet? Kadın ve iş cinayetleri için ne yaptı? “Karamanın koyununu” kırptı mı?
Anayasa’ya aykırı yapılan hangi uygulamayı düzeltebildi?
Henüz ispat edilmemiş suçlarla cezaevlerine koyulan milletvekillerine, halk tarafından verilen temsil yetkisinin engellenmesine karşı ne yapabildi?
Böyle muhalefet olursa “tulumbanın suyu” da biter, “ülke hak etmediği noktalara” da gelir!
15 yıllık iktidara düzgün muhalefet etmezsen ki bunu bizzat iktidar söylüyor, sonumuz da böyle olur!
Tulumbanın suyunun bitmesinden dolayı 15 yıllık iktidarı suçlayamazsınız!
Yazıklar olsun “iktidar dışındaki herkese” değil mi!
8 Aralık 2016 günü ekonomik tedbirleri açıklayan Binali Yıldırım, 250 milyar kredi vereceklerini "KOBİ'lere ilave bir kıyak yapmış oluyoruz" sözleriyle duyurdu.
Son bir soru: Hani tulumbanın suyu bitmişti? (NT/EA)
---
[1]http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/12/04/cumhurbaskani-erdogan-su-uyur-feto-uyumaz
* Manşet görseli: kirpice.com