“Yaşam koşullarında bir önceki yıla göre iyileşme oldu.”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasının haber bülteninde bu ara başlığı kullanmayı tercih etmiş. Biz zaten bu tip iyi haberlere milletce alışığız.
TÜİK morallerin en kötü olduğu, en kritik noktada gol pasını verir, Anadolu Ajansı aldığı pas ile boş kalenin önünde bulur kendini, şutu vurur ve top ağlarla buluşur. Yandaş medyada bir bayram havası.
İşsizlik düşmüş, yoksulluk azalmış, enflasyon yakasından tutulmuş, büyüme rakamlarına ise doping yapılmıştır. Heyecan dalgası bütün yurdu özellikle AKP'nin yüksek oy aldığı semtleri kaplamıştır. Halkımızın moralini bozmaya, Türkiye'yi uluslararası arenada rezil etmeye kimsenin hakkı yok sonuçta.
Türkiye'nin başarısını kıskanan dış mihrakların, içimizdeki hainlerin işi bunu sorgulamak. Sonuçta istatistiklerle mutlu olmayı, destanlar yazmayı seviyoruz. Bu halkın içinden geçtiğimiz bu kritik süreçte yüzünde tebessüm bırakacak şeylere ihtiyacı var. Ekonomi iyiye gidiyor algısı son derece önemli.
İstatistik dersi alanların çoğu “istatistik sayılarla yalan söyleme sanatıdır” diyen hocalarla karşılaşmıştır. Evet, gerçek şu ki bu sanatın icrasında Türkiye çok mesafeler kat etti çok. Ne kadar gurur duysak az.
Nasıl gurur duymayalım? Türkiye'nin dünya tarihinde ender görülecek bir başarı öyküsüne imza attığını öğrendik geçtiğimiz günlerde.
Bir yıl içinde “evden uzakta bir haftalık tatil” masrafını karşılayabilen nüfusun, toplam nüfusa oranı yüzde 14,1'den yüzde 21,5'e fırladı.
2012 yılında sadece 10 milyon 378 bin kişi tatil yapabilirken bir yılda bu sayıya 5 milyon 630 bin kişi ilave oldu. Nereden baksan bir devrim bu. Ama yeter mi? Yetmez elbette.
Mesela gıda yoksulluğu denen bir şey var. İki günde bir bile olsa evine et, tavuk ya da balık içeren yemek yapma masrafını karşılayabilecek durumu olmayan çok ciddi bir nüfus var. Bu nüfusun toplam nüfusa oranı bir yılda yüzde 56,1'den, sıkı durun, yüzde 46,1'e gerilemiş durumda. Ve 7 milyon kişi bir senelik kısacık bir süreçte böyle bir sefaletten kurtulmuş vaziyette. Bir futbol maçı, hem de uluslararası bir futbol karşılaşması olsa (yani milli bir dava) spikerin dudaklarından “ağlamak istiyorum sayın seyirciler” sözleri dökülebilirdi böyle bir tablo karşısında.
Devrim yoksullukta sınır tanımıyor
Ama TÜİK devrimi bununla sınırlı değil. “Beklenmedik harcamalarınızı karşılayabiliyor musunuz?” sorusuna halkımızın verdiği yanıtlardan anladığımız kadarı ile refaha doğru hamle yapan kişi sayısı bir yılda tam 10 milyon kişi.
Beklenmedik harcamalarını karşılayanların oranı bu kısa zaman diliminde yüzde 38,2'den, yüzde 51'e fırlamış.
Mobilya yenileme mevzuna girmeyeceğim. Ama önemli olduğunu düşündüğüm için evinin ısınma ihtiyacını karşılayabilenlerin sayısında yaşanan olağanüstü artışa dikkat çekmek isterim. 6 milyon 417 bin kişi artık ısınma sorunu yaşamıyor. Yüzde 37,2'den yüzde 29,3'e gerilemiş bu oran.
Sonuç olarak bu değişkenler üzerinden hesaplanan maddi yoksunlukta yüzde 59,2'den yüzde 49,7'ye düşmüş.
Bu bir devrim değil de nedir? Bu başarılı devrimin arkasındaki itici güç nedir? Biz neden fark edemedik bu durumu? Neler oluyor memlekette? Sorular artabilir…
Efendim, bütün bu başarının arkasında kim var biliyor musunuz? Türkiye İstatistik Kurumu. Yoksullukla, işsizlikle, enflasyonla mücadelede bu kurumun oynadığı rolü kim inkar edebilir? Devletin en icracı kurumu.
TÜİK ardında iz bırakmadan giden bir kurum. Sürekli başvurduğu yöntem değişiklikleri ile verilerin sürekli iyiye, güzele yönelmesine kendini vakfetmiş. Bir yöntem değişikliği yapılıyor, bakıyorsunuz işsizlik azalmış. Bir yöntem değişikliği yapılıyor, enflasyon sepeti her yıl güncellenmeye başlıyor, veriler bir güzel bir güzel. Geçmiş ile kıyaslama yapmaksa mümkün değil.
Sorular değişirse
İşte farketmeden yaşadığımız, ama sonuçlarından mutlu olduğumuz yoksullukla mücadele devriminin arkasında da bir yöntem değişikliği var.
Anlaşılan o ki birileri oturmuş “bu verileri nasıl böyle güzel güzel, herkesin içini açacak bir biçimde kamuoyuna sunarız” diye düşünmüş, içlerinden biri “yahu” demiş, “soruları değiştirelim”. Hepsinin aklına yatmış. Soruların nasıl değiştirildiğine bir bakalım isterseniz... [1]
Tatil meselesinde: 2013 öncesindeki araştırmalarda evden uzakta bir haftalık tatil için kriter tatil köyü, pansiyon, otel iken, 2013 yılında bunlara “haneye ait yazlık”, “bir yakının evi” vb. ilave edilerek kapsam genişletilmiş, böylelikle tatil yapabilecek güce sahip olanların sayısı ciddi bir biçimde artmış olarak gösterilmiş.
Beslenme meselesinde: 2013 öncesindeki araştırmalarda et, tavuk ya da balık içeren yemek yapma masrafını karşılama kriteri en az üç gün iken 2013 yılında bu değer iki günde bir olarak belirlenmiş.
Beklenmedik harcamayı karşılama meselesinde: 2012 yılında 445 TL'lik harcama esas alınırken, 2013 yılında bu miktar düşürülerek 410 TL olarak belirlenmiştir. Bunun yanında “kendi imkanlarınızla” ibaresi ilave edilmiş.
Isınma meselesinde: “Yeterince” ibaresi kaldırılmış.
Mobilya meselesinde: “Yenileyebiliyor musunuz?” sorusu yerine “yeniler misiniz?” ibaresi kullanılmış, ikinci el mobilya kullanımı da soru formuna girmiş.
Bu değişkenlerden beslenme meselesinde soru içeriği, sorular benzer manalara sahip olsa da algı anlamında verilecek cevapları etkileyecek nitelikte. Sonuçlardan anlaşıldığı kadarı ile bu gerçekleşmiştir.
Aynı araştırma kapsamındaki gelir araştırmasına göre, esas iş geliri üzerinden gelirlerdeki reel artış sadece yüzde 4 seviyesindedir. Kendi hesabına çalışanların reel gelirleri ise azalmıştır (bir önceki referans yılı hesaplanarak bulunmuştur). Bu düzeydeki bir gelir artışının yoksulluktan çıkış anlamında böyle büyük bir sıçramaya olanak tanımayacağı açıktır.
Sorularda yapılan bu düzenlemelerin yapılma amacı sonuçlara yansıyan durumsa, bu TÜİK'in kamuoyu nezdinde zaten büyük oranda yıpranan itibarına zarar verecektir. Karşılaştırılabilir olmayan değişkenleri karşılaştırıp bu denli büyük bir gelişme varmış gibi göstermek TÜİK'in kurumsal kişiliğine yakışmıyor.
Sorular nasıl düzenleniyor
Yaşam koşulları ile ilgili sorularda yapılan düzenlemeler şöyle:
SORU.32.a)
2012: “Ekonomik olarak; tüm hanehalkı fertlerinin evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilecek durumda mısınız (Tatil köyü, otel, pansiyonda)?"
2013: “Haneniz ekonomik olarak; tüm hanehalkının evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilecek durumda mı? (Tatil köyü, otel, pansiyon, haneye ait yazlık, bir yakının evi, kurum/devlete ait kamplar vb. yerlerde yapılan tatiller dahil edilecektir.)”
SORU.32.1.b)
2012: “Ekonomik olarak; haftada en az 3 gün et, tavuk ya da balık içeren yemeği karşılayabilecek durumda mısınız?(Vejeteryanlar için eşdeğer yiyecekler)"
2013: “Haneniz ekonomik olarak; iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayabilecek durumda mı? (Vejeteryanlar için eşdeğer yiyecekler)”
SORU 32.1.c)
2012: “Ekonomik olarak; beklenmedik (yaklaşık 445 TL'lik) bir harcama olduğunda karşılayabiliyor musunuz?”
2013: “Haneniz ekonomik olarak; beklenmedik bir harcamayı(yaklaşık 410 TL'lik), kendi imkanları ile karşılayabilecek durumda mı? (Borç alınarak karşılanan harcamalar için 'Evet' şıkkı işaretlenecektir.)”
SORU.32.1.d)
2012: “Ekonomik olarak; evinizin ısınma ihtiyacını yeterince karşılayabiliyor musunuz?”
2013: “Haneniz ekonomik olarak; evinizin ısınma ihtiyacını karşılayabilecek durumda mı?”
SORU.32.2)
2012: “Ekonomik olarak; yıpranmış veya eskimiş mobilyalarınızı yenileyebiliyor musunuz?"
2013: “Mobilyalarınız yıprandığında veya eskidiğinde yeniler misiniz? (İkinci el mobilya alımları dahil edilecektir.)" (FSÖ/YY)
Dipnotlar:
[1] Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Metodolojisi Hakkında Genel Açıklama 2013, Erişim [26/09/2014] s.9