William Randall “Ancak ötekilerdir bizi doğuran”
Yunan ve Yunanistan sözcükleri sürekli derin bir felsefi gücü çağrıştırıyor. Ancak sadece felsefe değil. Farklı medeniyetlere göre antik, çağdaş, ilerici sözcükleri ile uyumlu isimlerdir. Yunanistan’a dair pek çok konu batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de birçok çalışmanın inceleme konusu olagelmiştir. Oysa Çağdaş Yunan üzerine bilgi kaynağı oluşturabilecek çalışmalar hem batı ülkelerinde hem de ülkemizde bir hayli kısıtlı sayıda...
Yaşadığımız ülkenin ideolojik/siyasi/toplumsal ve kültürel oluşumlarını geriye dönüp izleyince herhalde en fazla rastlanılan kelimelerdendir "öteki". Sosyolojide yenice sayılabilecek bir kavram. Ancak kullanıldığı yere göre ağır/kabulü güç ifadeye dönüşebilir. Yenidir çünkü başkasını tanımlayacak sözcük arayışı güncelliğini korur. En yakınından en uzağına sözcükler değişse de anlamların arayışı çoğunlukla ayna görevi görür. Ancak Yunanların ve Türklerin çetin mücadelelerinde doğuyu gösteren aynanın çok da net olduğu söylenemez. Aynanın berraklığı için ihtiyaç duyulan edebi çalışmalar güncelliğini koruduğu gibi bu yönde çalışmaların artmasını temenni ediyorum. Özellikle bu alanda gereken, çalışmalarıyla bilinen, iki ülke ilişkilerini ele alan Herkül Millas’ı hatırlamakta fayda var. Türk ve Yunan edebiyatında "Öteki ve Kimlik” adlı çalışması 450'ye yakın edebi eser incelenerek hazırlanmış olup dikkate değer.
İzmirli yazar Tufan Erbarıştıran’ın Doruk Yayınları’ndan 2022’de çıkan “Karşı Kıyının Yankısı” adlı kitabı da bu alanda önemli çalışmalardan. Yunancaya çevrilen kitap halen Yunanistan’da yaşayan tanınmış iki yazar olan Theodoros Grigoriadis ile Maria Skiadaresi’nin birer öyküsünün çözümlenmesine dair. Edebiyatın toplumlar/ülkeler ve insanlar arasında uzlaştırıcı yönü belirgindir. Erbarıştıran, bu doğrultuda yaşamın ve edebiyatın anlam deltasına Yunanlı iki yazarı da katarak anlam kazandırıyor. Toplumlar arasındaki diyaloğu belirleyen geçmiş ve kimlik bugünün yönünü belirlese de edebiyatın kanatlarını taşıyan anlatı/hikâye yoluyla yeniden yaratıma varır. Tufan Erbarıştıran bu yaratıma emeği ve kalemi ile önemli katkıda bulunuyor.
Edebi metinler, bir toplumun kimliğini ortaya çıkaran sosyolojik anlayışının, tarih, psikoloji, demokrasinin anatomisini yani o toplumun kendi için yarattığı 'varolma' gerçekliğinin incelenişini gözler önüne serer. Denebilir ki edebiyatı anlamak ancak söz konusu olan ülke insanının yarattığı 'anlatıyı/hikâyeyi' ve hangi koşullar altında yaratıldığını anlamakla doğru orantılıdır.
Bu anlamda Tufan Erbarıştıran, iki kıyı ülkesinin dostluk ve barış içinde yaşaması gerektiğini çalışmasıyla vurguluyor. Kitapta öncelikle Yunan edebiyatı üzerine bir giriş bölümü bulunuyor: “Yunan edebiyatı kadim döneme dayanır ve bu uzun süreçte çok önemli şairler/yazarlar/filozoflar/tiyatro yazarları çıkmıştır. Ege Denizi Bölgesi’nde felsefe ve tiyatro alanlarında çok önemli eserler bırakmıştır” diye belirten Erbarıştıran, aslında Antik Yunanistan’ın neredeyse her millete dokunuşunu dillendiriyor bir nebze.
Kitabın ikinci bölümünde ise Theodoros Grigoriadis’in yaşamöyküsü ile edebiyat anlayışı yer alıyor. Edebiyat anlayışının daha net anlaşılması adına yazarın “Yer Hostesi” adlı öyküsü ayrıntılı bir biçimde irdeleniyor. Günümüzde ne yazık ki bölgesel savaşlar nedeniyle güncelliğini koruyan insan kaçakçılığı konusuna dair bir öykü. Elbette bugünün dünyasında sadece Yunanistan’a özgü olmayan göçmen sorunun edebiyata dahil olması kaçınılmaz. Haliyle yazar bu dramatik konuyu Öykü başlığı altında işliyor. Tufan Erbarıştıran: “Dilini/kültürünü bilmediği bir ülkeye yasadışı yollarla gelenler için yaşam çok zordur. Göçmenlik duygusu kişide kendini aşağılama duygusunu da beraberinde getirir” diyor.
İkinci bölümde Maria Skiadaresi’nin yaşamöyküsü ve edebiyat anlayışı anlatılıyor. Ancak sadece edebi anlayışla sınırlı kalmıyor metin. “Zavallı” adlı öyküsünü kapsamlı ve detaylı bir uğraş süreciyle ele alıyor. Öyküde iki ayrı evliliğin insan mutluluğuna dair etkileri dile getiriliyor. Mutlu bir evlilik ile mutsuz bir evliliğin karşıtlıkları anlatılırken insan psikolojisinin toplum tarafından nasıl şekillendiğine dair önemli tespitlerde bulunuyor. Özellikle metnin kadın kahramanının psikolojik tahlilleri okur üzerinde önemli etkiler bırakabiliyor. Elbette öykünün temeli eril yaşamın uzantılarına varıyor. Ve bu doğrultuda biçim kazanıyor.
Tufan Erbarıştıran, bu kapsamlı çalışmasında sadece karakter çözümlemeleri yapmıyor. Ege’nin iki kıyısındaki insan kaçakçılığının toplumsal boyutlarını da sergiliyor. Yunancaya çevrilen “Karşı Kıyının Yankısı’nın” Atina’daki Tsoukatos Yayınevi üstlenmiş. Yunancaya çevirisini Atina’da yaşayan Tanos Zarangalis yapmış. Son yıllarda her zamandan daha fazla çözümcü demokrasiye, barışa, farklı kültürlerle birlikte yaşamanın anahtarını oluşturmaya pek çok ihtiyacımız var.(DM/AÖ)