TÜBİTAK yönetimi Darwin skandalının üzerinden daha iki ay geçmeden Çiğdem Atakuman'ı tüm görevlerinden alarak 'Başkan Danışmalığı'na getirdi.
Atakuman tarafından yürütülen sorumlu yazı işleri müdürü yayın yönetmenliği görevi de ikiye ayrılarak Duran Akça ve Adnan Bahadır arasında paylaştırıldı.
Sorumlu yazı işleri müdürü, eski teknik yönetmen Akça olsa da, başyazı kendisine yazdırıldığına göre, anlaşılan o ki; dergide bundan sonra ters giden bir şey olursa, hesabını genel yayın yönetmeni Bahadır'dan soracağız.
Bu son görevden alma göstermiştir ki TÜBİTAK sorunu henüz kendi içinde çözmeyi başaramamış, dahası skandal ortaya çıktığından beri yönetim takındığı inkâr ve sorumluluk almama çabasını sürdürmüştür.
Tarihe Darwin'i sansürleyen TÜBİTAK yönetimi olarak geçmek üzereler ve bunun farkında değillermiş gibi görünüyorlar. Sanırım gerçekten de farkında değiller.
Nüket Yetiş'e, olmadı Mehmet Aydın'a kendilerine sormaları için birkaç soru yöneltmek istiyorum.
Acaba derginin iç işleyişine Ömer Cebeci tarafından müdahale edilmeseydi ve Bilim Teknik Darwin'li kapakla çıksaydı en fazla ne olabilirdi?
Yurt içinden ve yurt dışından bu kadar tepki alır mıydınız?
Bugüne kadar harcadığınız bunca emek bir anda hiç durumuna düşme tehlikesiyle karşılaşır mıydı?
Yetiş, ERC toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine olayın bu kadar büyük bir etki yapmasını şaşkınlıkla karşıladığını söylüyor.
Sanırım Cebeci'de Darwin Yılı'nda kapağına kadar hazırlanmış sayının son anda sansürlenmesinin duyulmayacağını, tepki çekmeyeceğini düşünmüştü.
Ardından can havliyle örtbas etmeye çalışıldı ancak bu da işe yaramadı.
Dünyanın her yerinden tepkiler geldi. Nature'a bilimsel magazinlere haber oldunuz. Hepsi bir tarafa da bütün bunların üstüne, herkesin gözünün diktiği dergi künyesinde yaptığınız değişikliklerin hemen fark edileceğini nasıl öngöremezsiniz?
Anlaşılan o ki bir şeyleri yanlış yaptığınızın, yanlış çözümlediğinizin hala farkına varamamışsınız. Cebeci'nin Atakuman'dan beklediği sezgileri Aydın'ın TÜBİTAK yönetiminden beklememesine şaşırdım doğrusu...
Bu saatten sonra Darwin kapaklı, dosyalı dergi çıkarmakla sorunun gerçekten çözülebileceğini mi düşünüyorsunuz?
Sansür sonrası çıkan sayının baş yazısı sorumlu yazı işleri müdürü Atakuman tarafından değil, bizzat TÜBİTAK Başkanı Yetiş tarafından yazıldı.
Yetiş, Atakuman tarafından yalanlanan ilk savunmalarını tekrarlamanın dışında şunları diyordu:
"Kurumumuzun popüler bilim politika ve stratejisi, daha önceki yıllarda olduğu gibi bundan sonra da aynı şekilde devam etmektedir."
Yetiş hala sorunun dergiyle, kapakla, popüler bilimle ilgili olduğunu düşünüyor.
Bilim dünyasının kendilerinden beklentisi olarak görebileceğimiz, Nature dergisinin Editorial'inde TÜBİTAK'tan istenense bambaşka:
"TÜBİTAK, Bilim Teknik olayı hakkında şeffaf bir soruşturma başlatmalıdır. Aynı zamanda ciddi bir bilimsel kurum olarak saygınlığını yeniden kazanmak istiyorsa evrim, zeki tasarım ve yaratılışçılığa ilişkin konumunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirtmelidir."
Benim bundan anladığım kurumun popüler bilim dergisinde Darwin yazısı, kapağı filan olması değildir. Bu popüler bilim stratejimiz değişmedi demekle de savuşturulacak bir şey değildir. Yetiş ya da TÜBİTAK halkımızın ve dünyanın karşısına çıkıp evrim kuramı hakkında TÜBİTAK'ın kurumsal görüşünü açıkça dile getirmelidir.
TÜBİTAK kendisini gerçekten de zor bir işin içine soktu, yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal.
Herkes merakla bu işin içinden nasıl çıkacaklar diye beklerken aradan iki ay geçiyor bir de öğreniyoruz ki yönetim, bütün bu olay içinde sapasağlam duran, tutunabileceği tek dalı kesiyor. Akıl alır gibi değil gerçekten; "Allah akıl fikir versin"den başka diyecek bir şey bulamıyorum.
Sayın Yetiş, zaman aleyhinize işliyor ve herkesin gözü üzerinizde, yasak savacak şeylerle belki görüntüyü kurtarırsınız ancak kaybedilen saygınlığı kazanmanın yolu bu değil.
Bir anda böyle bir durumun içinde kalmak eminim ki hiç hoş değildi ancak artık durumu sağlıklı bir şekilde değerlendirip harekete geçmeniz gerekiyor.
Şimdiye kadar verilen tepki ve oluşan imaj olumlu değil ve kimseyi ikna etmez. Eğer gerekli tutum değişimini bir an önce gerçekleştiremezseniz hâlâ mevcut az sayıda ama zorlu çıkış yolunu da kendi ellerinizle tıkamış olacaksınız. (MG/EZÖ)
* Murat Gülsaçan, Biyolog