Gümrük Birliği anlaşması döneminde bir slogan vardı: “Onlar ortak biz pazar”. Zaman uyarıyı yapanları haklı çıkardı. Şimdi “ihracatta atılım yaptık, dünya pazarlarına açılıyoruz” diyenlere AB İlerleme Raporlarının sadece giriş bölümünü okumalarını önermekle yetinelim. Üşenenlere özet olarak “Türkiye ihracatının yüzde 80’ini AB ülkelerine, AB ülkeleri ise yüzde 5’ini Türkiye’ye yapıyor” denildiğini söyleyelim. Üstelik Türkiye’nin sattıkları ucuza gidiyor, aldıkları pahalıya geliyor. Üstüne de gümrük meselesi biniyor. Yani ihracatta dışa bağımlı ve zararına satış yapan bir ülkedir Türkiye.
Şimdi yeni bir dalga kapıda; Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP). AB ile temelde ABD arasında yürüyen süreç hizmetleri de kapsayan temel bir yapısal değişikliği getirecek. Gerçi Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde hizmetler sözleşmesi (GATS) var lakin bunun kapsamı farklı. Farkı hizmeti altyapıyla, karşılıklı ticaretle, sınırların kaldırılmasıyla ve ülkelerin kendi iç düzenlemelerini ve koruma sistemlerini tümden eriterek gelmesinde.
Türkiye’nin hızla akan gündeminde sıra henüz buralara gelmedi ama AB ülkelerinde TTIP karşıtı bir süreç gelişiyor. Bunların başında da İngiltere var. Malum 7 Mayıs’ta İngiltere’de seçimler yapılacak, en önemli başlıklardan biri kamusal niteliği günden güne eriyen sağlık sisteminin korunması.
Bu kapsamda 18 Nisan eylem günü ilan edilmiş ve her ay tekrarlanması planlanmış. Açıklamanın sahipleri TTIP’nin demokrasiye saldırı olduğunu belirtiyor, herkesi şirketlerin bu saldırısına karşı durmaya ve süreci reddetmeye davet ediyor.
Yazının başlığına dönersek tıbbın giderek “hizmetler” başlığı altına çekilerek yapısının bozulmaya çabalandığı biliniyor. TTIP kapsamında tıp da bir “hizmet” başlığı olarak yer alıyor. Türkiye’de giderek daha çok dile getirilen sağlık turizmi de bu kapsamda aslında. İngiltere’de insanlara tedavilerini yurtdışında yaptırmaları durumunda tatil olanakları sağlanacağı da söyleniyordu. İngiliz ulusal sağlık sistemi giderek özelleşti bunun en önemli araçlarından biri de finansman yöntemi olarak vergiler yerine şirketlerle birlikte yapılan (yap-işlet-devret/kamu-özel ortaklığı vb) yatırımların seçilmesi oldu.
Sonuçta TTIP, yapısal olarak sağlık alanında elde avuçta kalan kamusal ne varsa silip süpürmeye geliyor. Avrupa kamusal alanlarına, kaynaklarına, hizmetlerine sahip çıkmak için yollar arıyor. Türkiye’de bu başlık geniş çapta tartışmaya başlanmadı bildiğimiz kadarıyla, ama umudumuz tez vakitte gündeme alınmasında. (ÖE/HK)