Yeşilköy'de bir zamanların eğlence mekânı Röne Parkın piyanosu falezlerden aşağıya yuvarlanmış ve kullanılmaz hale gelmişti. Türkiye'nin azınlıklarına yönelik hıncın fazlasıyla ortaya çıktığı 6/7 Eylül olaylarının hafızama kazınmış görüntülerinden biri olarak Ryuiçi Sakamoto hakkındaki belgeseli seyrederken aklıma geldi.
Dünya çapındaki besteci Sakamoto'yu, Fukuşima nükleer felaketiyle kavrulmuş bölgede, epey zarar görmüş haline rağmen hâlâ ses veren kuyruklu bir piyanonun başında izliyoruz. Tsunami yüzünden de allak bullak olmuş coğrafyada, yüksek ihtimal, duygularını ifade etmek için kullandığı en etkin çalgının piyano olmasından dolayı, "tsunami piyano" adını taktığı aletin tuşlarına şefkatle basıyor, enstrümanın ahşap aksamını parmaklarıyla yoklarken adeta okşuyor: "Bir cesede ses vermişim gibi hissettim!"
80'li yıllardan itibaren bilhassa filmler için yazdığı müziklerle tanınan Sakamoto David Bowie ile beraber rol kestiği Oşima'nın Furyo'su, Bertolucci'nin Son İmparatoru ve Çölde Çay'ı, İñárritu'nun Diriliş'i dahil sinemaya damgasını vurmuş bir müzisyen.
Uluslararası belgesel film dünyasının önde gelen etkinliklerinden IDFA 2017'nin programında yer alan Ryuichi Sakamoto: Coda adlı belgesel, ABD/Japonya ortak yapımı. Ustaya saygı vasfını taşıyan, Stephen Nomura Schible'ın yönettiği 102 dakikalık uzun eser ilk olarak Venedik'te görücüye çıkmıştı, Hollanda prömiyeri Amsterdam'daki 30. IDFA sırasında 16 Kasım'da gerçekleşti.
Nükleer enerji ve silah karşıtı olduğu gibi, savaşa karşı protestolara katılan, aynı zamanda çevreci mücadele içinde de yer alan Sakamoto insan ırkının niye bu kadar yıkıcı olduğunu anlamakta zorlanıyor.
Gırtlak kanseri olduktan sonra müzik çalışmaları bir süre sekteye uğramış olan bestecinin bu tecrübeden güçlenerek çıkışına, son yıllarda yönlendiği sosyal içerikli çalışmalara ağırlık verişine tanık oluyoruz.
Sinema ve Sakamoto
Andrey Tarkovski'ye müzisyen sıfatını yakıştırıyor Sakamoto: Özellikle Solaris filminde doğanın seslerini kullanmasından, onların ritmini değerlendirmesinden övgüyle bahsederken mevzubahis filmden parçalar da izliyoruz.
Tarkovski'nin Bach koralini kullanma şekline hayranlığını da ifade ederken, belgeselin sonuna doğru hastalığının etkilerinden kurtulduktan sonra Sakamoto'nun kendi koralini yazmayı başardığını görüyoruz.
Koltuğunuza yaslanarak, tefekkürle olduğu kadar keyifle de izlenesi belgeselde Sakamoto baharatlı hatıralarını dile dökmekten de geri durmuyor. Mesela Nagisa Oşima'nın Furyo'sunda (Merry Christmas, Mr.Lawrence) aktör olarak yer alması istendiğinde yönetmene filmin müziklerini yapma şartını koşmuş, gençlik arsızlığı olarak yorumladığı amacına ulaşmıştı.
Bernardo Bertolucci ile olan işbirliğinde ise avantajlı pozisyonda olan yönetmendi: Çölde Çay filminin giriş kısmını orkestra ile kaydetmek üzere stüdyoya girerken Bertolucci'den gelen telefonla sarsılmıştı Sakamoto. Yönetmen parçayı beğenmediğini, mutlaka değiştirilmesi gerektiğini bildirmesine rağmen besteci böylesine büyük bir değişikliğin mümkün olmadığını ifade etmişti. Bunun üzerine Bertolucci "Morricone olsa, yapardı!" deyince Sakamoto, kendi ifadesiyle ancak gençliğin verdiği enerji sayesinde yönetmeni tatmin edecek sonuca yarım saatte ulaşmıştı.
Aynı filmde Paul Bowles'un okuduğu cümlelerin etkisinden hâlâ kurtulamamış gibi görünen Sakamoto sözkonusu ses kayıtlarını yazdığı yeni bir esere yediriyor.
Belgesel, geniş bir bütçeyle çekildiği belli, özellikle fotoğraf yönetimiyle dikkat çeken ve kahramanının seslere dair hassasiyetini başarıyla yansıtan estetik bir yapım.
Nükleere hayır
Japonya'daki nükleer felakete rağmen nükleer santrallerde ısrar eden politikacılara karşı halkını uyaran Sakamoto, uzun bir mücadelenin başında olunduğunu ve ümidi yitirmemek gerektiğini bir sanatçı hassasiyetiyle ifade ediyor.
Kanser tedavisi sırasında gayet yorgun düşmesine rağmen takdir ettiği bir sinemacı olduğundan Alejandro Gonzáles İñárritu'nun teklifini kabul edip en zor anlarında bile verimli olmayı başarmış bir yaratıcı o; sık sık piyano başına geçip klasikleşmiş bestelerini yorumladığı gibi yeni ufuklara seyahat etmekten haz alan bir kâşif aynı zamanda.
Bach'ın melankolik yanının altını çiziyor Ryuiçi Sakamoto ve buna Avrupa'ya dair bir duygu diyor: "Tanrı varsa bu yaşanmakta olan acılar nedir?"
Çevresel tehlikelerin varlığını hissettikten sonra sanatına siyasi bir yön veren, küresel ısınmaya yönelik faaliyetlere karşı duran Japonya halkına malolmuş bir ikon, şiarı da "Sadece sevgi nefreti yenebilir!" (MT/EKN)