*Fotoğraf: AA
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Erbakan hareketinin “milli görüş” gömleğini çıkardığını savlayan yenilikçi kanadı Refah ve Fazilet Partileri’nin ardı ardına kapatılması sonrasında kurdukları Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile katıldıkları ilk seçimde, ummadıkları bir biçimde hükümet kurma ve iktidar olma şansı yakaladılar.
Sonra da bu şans, ortak ya da eş değiştirerek -daha önemlisi fiili durumları yasal, anayasal hale getirerek- genişletilip uzatıldı, esnetildi ve de iktidarın kalıcı kılınması arayışlarının temelini oluşturdu.
Ülkeye şekil verme
AKP ilk üç seçimde, arka arkaya, tek başına iktidar olabilecek sayıda milletvekili çıkararak yerini sağlamlaştırırken, dördüncü seçimde süreç tersine dönmeye başladı. Ama böyle bir şey olamazdı ve işte tam da bunun için 2015’in Haziran’ında yapılan seçim, iktidarı terk etmeden beş ay içinde yapılan bir başka seçimle yenilendi. Sonra da hükümet sistemi değiştirilip, seçimlerin üzerinden üç yıl geçmeden bir seçim daha yapılarak ülkeye şekil verme sürecine devam edildi.
Aşağıdaki tablo AKP’nin ve son dönem ortakları (MHP, BBP ile) Cumhur ittifakının toplam kayıtlı yurtiçi seçmenlerinden aldığı oyların oranını, seçmenlerin seçime katılım düzeyiyle oyların genel dağılımını gösteriyor. Tablo, 2002’den 2018’e son 6 (yoksa tekrar seçimini dışta bırakıp 5 demek daha mı doğru olurdu bilemiyorum ama) genel milletvekilli seçiminde kayıtlı seçmen bazıyla, oransal oy dağılımlarını sergiliyor.
Amerika ziyareti sonrası
Arka arkaya kapatılan Refah ve Fazilet partilerinin ardından 2001’de kurulan, biri geleneksel diğeri yenilikçi iki İslamcı milli görüş kökenli parti 3 Kasım 2002 seçimlerine hızla hazır hale geldiler. Bu partilerden biri, yenilikçi olanı, Turgut Özal’ın seçim öncesi hep yaptığı gibi seçim çalışmaları başlangıcını, partinin yasaklı-yasaksız liderlerinin (Erdoğan’la Gül’ün) ABD ziyareti sonrasına bıraktı. Ve bu parti, Turgut Özal’ın partisi gibi, kuruluşunun hemen ardından girdiği ilk genel milletvekili seçimlerinden birinci ve de iktidar partisi olarak çıktı.
AKP 2002 seçimlerinden birinci ve iktidar partisi olarak çıktı çıkmasına da -aslında bu sonuç-, yetişmiş kadro sorunları olan bir parti için önemli handikaplara neden olabilirdi. Ama, ilk gelişmeler tersine görünümler sergiledi. Lideri Amerika’da yaşayan ümmetçi bir tarikatın, Gülen hareketinin, yetişmiş kadroları AKP’nin imdadına koştu[1]. Elbette bir de Ecevit koalisyonu döneminde Kemal Derviş’in IMF ile anlaşmalı olarak kurgulanan kriz ve ekonomi yönetimi akış ve işleyişi, AKP’nin sorununun büyük oranda çözümüne katkı sağladı.
İslam ve milliyetçilik
Büyük depremler ve ekonomik bir kriz yaşayan toplum, seçim sonrasında içine girdiği göreli yükseliş sürecinde AKP’ye her gün daha güçlü destek vermeye başladı. Burada Avrupa Birliği çıpası ve liberal kesimlerin katkısı, AKP’nin gücüne güç katıyor, dünya ekonomisinin para bolluğu nedeniyle Türkiye’ye yabancı sermaye girişi bu desteği daha da sağlamlaştırıyordu. 2007 seçimlerine gelindiğinde AKP oyunu kayıtlı seçmen bazıyla 12 puan yükseltmişti. Aynı süreçte Ecevit koalisyonunun yıkılma kararına imza atan MHP’nin oyu da 5 puanın üzerinde artmış ve bu da MHP’yi seçmen desteği almakta, AKP’ye eşlik eden parti konumuna sokmuştu.
Yükselen İslam ve yükselen milliyetçilik süreci. Bu süreç 2011 seçimlerine değin devam etti ama, değişen şey AKP dışındaki partilerin oy kazanmaya başlamalarına karşın oy kazanımlarının seçmen artış oranının altında kalması, onların oy oranlarını yükseltmedi. Bu yönüyle 2011 seçimleri AKP’nin kendi seçmen tavanına, en yüksek seçmen destek düzeyine ulaştığı yer, tepe nokta olarak değerlendirilebilir. Kaldı ki bu değerlendirmeyi AKP gibi, AKP’nin zımni ortağı MHP de yapmış olmalı ki bu seçimden sonra ümmetçi İslamcı Fetullah Gülen hareketi ‘ne istediniz de vermedik’ değerlendirmeleriyle karşı karşıya kalmaya başladı. Aynı zamanda da iktidar iç çekişmeleri ve bu çekişme/çatışmaların yoğun işaretleri hızla siyaset ve iletişim dünyasına da yansımaya başladı.
"Demokrasi tramvaydır"
AKP çeşitli dönüm noktaları yaşadı. Bunlardan biri, 2011’de gelinen evrenin iç hesaplaşmalarla sonraki yıllara nasıl aktarıldığı, bir diğeri ise Erdoğan’ın tramvay metaforunun yeniden anımsanması.
Erdoğan “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” (Zülal Kalkandelen, Cumhuriyet Gazetesi, 5 Temmuz 2020) düşüncesine sahip ve bunu açıkça ifade eden bir siyasetçi. Erdoğan bu görüşünü 14 Temmuz 1996’da kendisiyle yapılan ve ‘Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır’ başlığıyla yayımlanan söyleşide Nilgün Cerrahoğlu’na anlatıyor ve şöyle diyor: “Tarih boyunca biz kendi örneğini üretmiş bir toplumuz. Yarın da öyle olacağız. O yıllarda adına konuştuğu Refah Partisi’nin ‘yerli değişim’ idealini; ‘Milletin ruh köküne, milletin ruh kökü diye ifade ettiğimiz temel değerlere dayalı bir değişim’ diye tanımlıyor. ‘Ruh kökü İslam mı oluyor’ sorusunun cevabını ‘İslam’a dayalı bir anlayış, evet’" (Nilgün Cerrahoğlu, ‘Dünya Erdoğan’a Kral Çıplak diyor’ Cumhuriyet Gazetesi, 3 Nisan 2016) diye veriyor. İşte yitirilen 2015 Haziran seçimlerinin 2015 Kasım yineleme seçimleriyle telafi edilmesinin ardında da bu anlayışın yattığını söylemek yanıltıcı olmayacaktır.
2015 Haziran seçimleri
2015 Haziran seçimlerinde AKP, 2011 seçimlerine göre 8,3 puanlık bir kayıp yaşarken MHP 2,71 puan, diğer partiler ise 4,97 puanlık oy artışı sağlamışlardı. Seçimin geçerli oy düzeyi de bir önceki seçime göre 1,26 puan daha düşüktü. Bu oy dağılımının doğal sonucu da seçimde hiçbir partinin tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişememesi oldu. Seçimde AKP 258, CHP 132, MHP ile HDP (Halkların Demokratik Partisi) 80’er milletvekilliği kazanmışlar ve böylece 4 partili bir meclis ortaya çıkmıştı. Böylece 2002 seçimleriyle tek başına iktidara gelen AKP, 2015 Haziran seçimleriyle tek başına iktidarda olma şansını yitirmiş oldu.
Kazanılmadıysa tekrarlanmalı
Ortaya çıkan koalisyon hükümeti olasılıkları sorununda AKP’nin yardımına önce MHP, sonra da meclis başkanlığı seçimi konusuyla CHP eski genel başkanı Deniz Baykal koşmuş oldu. Deniz Baykal meclis başkanı olmak istiyordu, MHP ise AKP’yi dışarıda bırakan tüm koalisyon olanaklarına kapıyı kapatarak AKP’nin önünde yeni ufukların açılmasına katkı veriyordu.
Böyle olunca da Erdoğan (2014’de Cumhurbaşkanı seçilmişti), AKP genel başkanı Ahmet Davutoğlu’nu istikşafi hükümet kurmama görüşmeleriyle görevlendirip, ‘ortak hükümet kurma teklifinin’ bile görüşülen partiye (CHP ve lider Kılıçdaroğlu’na) önerilmediği istikşafi görüşmelerle 45 gün geçirildikten sonra Erdoğan, seçimlerin 1 Kasım 2015’de yineleneceğini ilan etti. 2015 Haziran seçimleri istenilen biçimde kazanılamamıştı, öyleyse tekrarlanmalıydı.
YARIN: Haziran–Kasım 2015 seçimlerinde AKP’nin yitirdiği ve sonra kazandığı oyların nerelere gidip, nerelerden geldiğini tartışan; ‘Giden Seçmenler, Tramvaysız Gelen Oylar’ başlıklı yazıyla dizi devam ediyor.
SEÇİMLE GELİP HİÇ GİTMEDEN İKTİDAR KALMAK
1- Yollara döşenen iktidar taşları
(ST/NÖ)
[1] Hatırlamak ve bazı bağlantıların kurulma kolaylığı, milli görüş gömleğinin rengi ve deseniyle ilgili fikir sahibi olmak için, bu noktada yapılacak bir alıntı yol gösterici olabilir: “ABD’de Senatör McCarty’nin ‘komünist cadı avı’nı başlattığı 1950 senesinde Türkiye’de de Komünizmle Mücadele Derneği kurulmuştu. Derneğin kurucu kadrosu arasında .. Fethi Tevetoğlu, İhsan Darendelioğlu, Nur Cemaati’nin kurucusu Said-i Nursi’nin öğrencilerinden Bekir Berk gibi isimler vardı. Necmettin Erbakan’ın dava arkadaşı Recai Kutan derneğin Diyarbakır şubesinin; yine Nur Cemaati’nden Fethullah Gülen de Erzurum şubesinin kurucuları arasındaydı. (Yetkin, Murat, Meraklısı İçin Casuslar Kitabı, Doğan Kitap 2018, İstanbul, sayfa: 331-332)”