Polisiye romanların yazarı Ahmet Ümit, Sis ve Gece, Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, Beyoğlu Rapsodisi ve en çok sevilen romanlarından “Komiser Nevzat” gibi toplamda 23’ü bulan kitaplarına bir yenisini daha ekledi: “Elveda Güzel Vatanım!” Geçen aralık ayında Everest Yayınlarından çıkan kitap “Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır” alt başlığıyla raflarda yer alıyor.
Romanını Ankara’da katledilenlere adayan Ahmet Ümit, bu kez alışılmışın aksine tarihi nitelikte sayılacak bir romanla okurları selamlıyor. Usta yazar İttihat ve Terakki dönemini ve o dönemdeki olayları; Meşrutiyet’i, 31 Mart baskınını, Bab-ı Âli olayını ve Cumhuriyet’e giden süreci anlatıyor romanda. Bunu Şehsuvar Sami karakteri üzerinden yapıyor. Romanda ana zaman olarak “İzmir Suikastı”nın olduğu 1926 yılı seçilmiş.
Şehsuvar Sami aşkla devrim ikileminde kalıyor
Eski bir İttihatçı olan Şehsuvar Sami’nin, geçmişe yönelik yaptığı yolculukta, yıllar yıllar sonra hatırladıklarını, bir Yahudi olan sevgilisi Ester’e yazmasıyla başlıyor, Elveda Güzel Vatanım. Şöyle diyor Şehsuvar Sami: “Ne yazık ki, bu çığırından çıkmış dünyada, vatan olma vasfını çoktan yitirmiş bu ülkede, sırlarımı paylaşacağım kimse yok.” Ester onun vatanı, hasreti, sevdiği kadındır. Ancak Fransız İhtilâli’nden etkilenen Şehsuvar Sami gençlik yıllarında vatanın kurtuluşu için “hürriyet, eşitlik kardeşlik ve adalet” idealini gerçekleştirmek için mücadeleyi seçmiş bir “devrimci”dir. İttihat ve Terakki’ye girerek yapacaktır bunu. Şehsuvar Sami bu ideali ile sevdiği kadın arasında kalmış bir gençtir. Sevdiği kadın Ester ile ayrılıklarının sebebi de onun mücadeleyi seçmiş olmasıdır. Çünkü Paris’e yerleşmenin planlarını yapmışlardır bir yandan da.
Hikâye kahramanlarının bir yönü de Ester’in şiir, Şehsuvar Sami’nin de roman yazmasıdır. Lakin yıllar sonra kendiyle şöyle bir hesaplaşmanın içine giriyor Şehsuvar Sami: “Ben bir inkılâba katıldım, bir hüsran yaşıyoruz, acaba 20 yıl önce Ester’le Paris’e gitseydim, Lüksemburg bahçelerine bakan bir çatı katında romanlarımı yazsaydım, o da şiirlerini yazsaydı, ne olurdu?”
Vatan yalnız toprak parçası değildir
Denilebilir ki, Elveda Güzel Vatanım’da entrikalar, aşklar, yok olmuş hayatlar konu edilmiş. Toplumsal değişimleri, krizleri, kültürel süreçleri ele alan roman “Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi?” sorusuna yanıt arıyor ve çarpıcı bir girişle başlıyor: “Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan.”
Elveda Güzel Vatanım’da, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selanik’te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adıyla kurulduğu 1906’dan “İzmir Suikastı”nın olduğu 1926 yıllarına yaşananları edebi kaygıyla anlatan Ahmet Ümit, bir tarihçi olmadığını ama romanı yazabilmek için ciddi bir araştırma sürecine girdiğini söylüyor. Şöyle devam ediyor: “Bu araştırma sürecinde insanları çok daha yakından tanıdım. Ve yeniden üretmek durumunda kaldım. Burada tabiî Enver Bey var, Talat Paşa var, Cemal Paşa var, Mustafa Kemal ve Abdülhamit var. Bunları anlatmaya çalıştım. Onları insan olarak tanıdım. Bir tarihçi, bu tarihi kişilikleri insan olarak tanımak zorunda değildir. Onların kararları, politik etkileri, askerî dehaları, başarıları ve başarısızlıkları üzerinde durur. Ama benim için o insanları yazmak demek onların beynine, yüreğine ve ruhuna girmek demek.”
İttihatçıların mekânları
Yazar araştırma sürecinde salt yazılı metinlerden değil, mekânlardan da faydalanmış. Bunlardan ilki Pera Palas. Buranın seçilmesi bir tesadüf değil. Avrupai tarzda bir otel olan Pera Palas, “İzmir Suikastı” sebebiyle İttihatçı avı sürerken Şehsuvar Sami’nin sığındığı bir yer. Ama Pera Palas bir yandan da İngilizlerin, Fransızların, Rusların kaldığı ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde kurulan gizli örgüt Teşkilât-ı Mahsusa’nın mekânıdır.
Yazar aynı zamanda o dönem baskıdan kaçan aydınların Fransa’da kullandıkları mekânlara yolculuk yapmış, kitabı yazmadan önce. Genç Osmanlı ve daha sonra Jön Türkler adını alan aydınların başında Ahmet Rıza vardı. Ahmet Rıza, Abdülhamit’e karşı “Meşveret” dergisini çıkaran isimdi. Ahmet Ümit, “Fransa’ya gittim ve Bonapart Sokağı 21 Numara’da onların lokalini buldum. Tabii orası Türkiye olmadığı için binalar duruyor” diyor. “Sonra da İttihatçıların şehirleri olan Selanik’e, Üsküp’e, Ohri’ye, Manastır’a gittim” diye de ekliyor. 4 yılın sonunda da ortaya çıkmış Elveda Güzel Vatanım.
Bir gazete haberi: Elveda Güzel Vatanım
Kitap ilginç bir gazete haberiyle sonlanıyor. Büyük bir hüsran yaşayan Şehsuvar Sami ile tek aşkı şair Ester’in birlikte bir hayat kurmaktı hayalleri ya hani hikâyenin en başında, işte Sami, geçmiş zaman geri gelmese de, bu hayâline kısmen kavuşmuştur romanda: bir roman yazmıştır. Yeni Asır Yayınevi tarafından neşredilen “Elveda Güzel Vatanım” adlı romanın ön sözünü ise “ünlü Fransız şair Ester” yazmıştır. Şöyle demektedir: “Hepimiz öleceğiz, herkes ölür. Bazen rüzgârda savrulacak hatıralar kalır geriye, bazen de unutulmaz eserler. Elinizdeki bu roman, bir zamanlar çok sevdiğim bir adam tarafından kaleme alındı. Delice bir aşka, görkemli bir ideale, kaybedilmiş bir vatana adanmış, fırtınalı bir hayattı onunkisi. Doğru muydu bilmiyorum ama büyük bir samimiyetle yaşanmıştı. İşte o hayattan sadece bu satırlar kaldı geriye… Tortusu genzi yakan bir roman…” (SE/AS)