The Truman Show isimli sinema filmi gösterime girdikten sonra epey gündemleşmiş, üzerinde tartışmalar yapılmıştı.
Jim Carrey’in canlandırdığı Truman doğumundan itibaren kameraların karşısındadır. Bulunduğu ya da hareket alanına giren her yerde kameralar vardır ve Truman bu kameralar tarafından an be an izlenmektedir.
Truman’ın yaşadığı kasaba da aslında bir film setidir. Ama kurum - kuruluşlarından tutalım eğlence yerlerine kadar bir kasabada olması gereken her şey mevcuttur bu sette. Kimi yapıların ise sadece dekordan ibaret olduğunu çok sonraları öğrenebilecektir, Truman.
Polisinden itfaiyecisine, gazete dağıtıcısından otobüs şoförüne ve her gün karşılaştığı sıradan insanlarına kadar kasabadaki herkes birer oyuncudur ve rollerini oynarlar. Bunlara Truman’ın evli olduğu kadın da dâhildir.
Truman, tüm bu olanlardan habersiz, yaşamını sürdürüyor. Kendi halinde, alelade bir yaşam. Dünyanın dört bir yanında sayısız insan tarafından merak ve heyecanla an be an izlendiğinin hiç mi hiç farkında değildir.
Ta ki kafasında soru işaretleri oluşuncaya ve bu sorulara yanıtlar bulmak için harekete geçinceye kadar.
O, sorup araştırdıkça çevresindeki insanları bir telaş sarar. Hakikati öğrenmesin diye ona türlü engeller çıkarırlar. Ama çabaları, Truman’ın kafasına koyduğu Fiji yolculuğuna engel olmaya yetmez. Yolculuk kâbus gibidir: Yağmur yağar, şimşekler çakar, fırtınalar kopar, dalgalar çıldırır.
Denizde bir süre yol alan Truman’ın kayığı dekor duvara çarptıktan sonra hakikatler yüzünü göstermeye başlar.
Truman, yaşananlar karşısında şaşkındır…
Film günümüzde çevrilmiş olsaydı geçmişteki gibi mahremiyet ihlalini eksen alan tartışmalara konu olabilir miydi acaba?
Bu soruya müsbet bir yanıt vermek zor. Zira insanlık bir toplumsal Trumanlaşmaya doğru gidiyor ve bu, sanal âlemde değil gerçek âlemde yaşanıyor.
Caddelerde, sokaklarda, işyerlerinde, kurum – kuruluşlarda, özcesi akla gelebilecek her yerde kamera var ve bu kameralardan günün yirmi dört saati insanlar izleniyor. Gizli kameralar da cabası.
Evlerinde güvende olduklarını düşünenler fena halde yanılıyorlar. Zira gökteki uydular vasıtasıyla kapalı alanlar dâhil her yer izlenebiliyor. Ve, bu alandaki teknik gün geçtikçe ilerliyor.
Gönüllü Trumanları saymıyoruz bile.
Sanal âlemin Truman’ı ile gerçek âlemin Trumanları farklı elbette.
Sanal alemin Truman’ı bir kişiydi ve büyük kitleler tarafından izleniyordu ama gerçek alemin Trumanları büyük kitlelerdir ve sınırlı sayıda insan tarafından izleniyorlar.
Zamyatin’in distopyasındaki gibi bizim de duvarlarımız camdandır artık.
Orwel’in distopyasındaki gibi bizi de her yerde gözetleyen gözler var. (AB/APK/EMK)