"Anlamaya çalışıyorum, bende seni bu kadar rahatsız eden acaba nedir?"
"Nereye baksam, herkes gittikçe nonoşlaşıyor…"
"Bedenlerimizi silah olarak kullanacağız, korunaklı düzeniniz altüst olacak, oyun aleyhinize dönecek, sizi maçolar siziii…"
"…ikerim erkekliğin şovenlerini!"
São Paolo'nun favelalarından yükselen agresif ses, toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuyan Linn da Quebrada'ya ait. Muhafazakârların saplantılı duruşlarına inat cinsel kimliklerin sanıldığından çok daha akışkan olduğu gezegenimizde, klişelerden uzak yaşamaya and içmiş bir asi. Güçlü ve bazıları için rahatsız edici performanslarında şarkılarını bağıra çağıra söyleyen kahramanımız Bixa Travesty (Tranny Fag/Trans Nonoş) adlı biyografik belgesele konu olmuş.
Dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Berlinale'nin Panorama bölümünden En İyi Belgesel Teddy'siyle çıkan 75 dakikalık yapım, Cartagena'da en iyi yönetmen ödülüne layık görülmüştü. Claudia Priscilla ile Kiko Goifman'ın beraber yöneterek kotardıkları film, Finlandiya'nın Tampere, Yunanistan'ın Outview Film Festivallerine katılmıştı, yakında Türkiye'ye de uğrar mı acaba?
Kendine yakıştırdığı Bixa Travesty kimliğiyle Linn da, özel hayatında ve sahnelerde dehşet estirdiği gibi, belgeselde de seyirciyi provoke etmekten kaçınmıyor. Kendini ne erkek, ne kadın, ne de klasik trans kimliğine hapsetmek istiyor, hayatındaki hassas ve kırılgan anlara film boyunca bizi dahil ettiği kadar heteroların sığındığı kaleleri yerle bir etmeyi misyon haline getirdiğini de ispatlıyor.
Kibirli devrimci
Brezilya'nın en korkutucu gecekondu mahallelerinde büyümüş olan Linn da her şeyden önce beyazların hâkimiyetindeki bir düzende siyah olmanın ağırlığını yaşamış. Genç yaştan itibaren edindiği cinsel tecrübelerden bahsederken içinde şefkat barındırmayan seksten, öpüşmelerin olmadığı birleşmelerden dem vuruyor.
"Ait olmamaktan korkuyordum, kendimi öyle bir yarattım ki artık en azından kendime aitim, ait olduğum alanı kendim için yarattım" diyor, "Tabii bu da kalıcı olmayabilir, zamanla başka boyutlara kayabilirim" diye de ekliyor güvenle…
"Bedenime, varlığıma inanmaya ihtiyacım var… Arzulanmamam mümkün değil, şu anda zaten bir beni arzulayanlar var, bir de beni hâlâ tanımamış olanlar…" derken şakalaştığı yoldaşlarından biri tarafından kibirle itham ediliyor.
Sanayiye dönüşmüş silikon endüstrisini ve hormonal tedavileri sorguluyor, kimliğini epilasyon gibi pratiklerden veya kadınsılıktan bile ayrı olarak düşünmek istediğini belirtiyor. Özenle muhafaza ettiği penisini sık sık kameralarla paylaşmaktan imtina etmediği gibi bir aralar tüm gücünün kaynağı olarak gördüğü anüsünü de gururla teşhir ediyor:
"Köpekler çok daha zeki, birbirlerini tanımak için önce birbirlerinin kıçını kokluyorlar" derken, "ama kimliğin cinsel organlarla bir alakası yok!" diye de eklemeyi ihmal etmiyor.
Cinsel aktivist
"İnsanın kendini sevmesi bence politik bir duruş, hatta bu bir görev, mutlu olmanın görev olması gibi, haysiyet ve itibar sahibi olmak da öyle, hayattan memnun olmak, sevilmek lazım…" diyor ve "Toplumsal cinsiyet teröristiyim"i patlatıyor.
Standartların, klişelerin, konvansiyonların ötesindeki bedeniyle transfobikleri yerden yere vuruyor, cinsel azınlıkların sözcülüğünü yürütürken toplumun riyakârlıklarını dile getiriyor. Belgeselde önemli yer tutan, çeşitli şovlarından, testis kanseri olup kemoterapi gördüğü zamanlardan arşiv görüntüleri gayet çarpıcı.
Fazlasıyla anlaştığı annesiyle aldığı duştan çok özel görüntüler bile var filmde. Tabii konu bir sahne canavarı olunca birçok dinamiğin kameraya oynandığı hissine kolaylıkla kapılıyorsunuz, fakat Linn da gibi birinden de farklı bir şey beklemeniz abes. Ne de olsa o "Asfaltların deniz kızı, dolunayın kraliçesi".
"Ne olursa olsun başını dik tut, yoluna devam et" derken gerici zihniyetlere hapsedilmek istenen diyarlardan Brezilya'da hayat her zaman riskli çünkü. Foyaları günbegün meydana çıkan mafyatik siyasetçilerin ve dinci tutucuların sivil darbeyle gasp ettikleri iktidar, ülkeyi ümit dolu bir gelecekten alıkoyup karanlıklara sürüklemekte ne yazık ki.
Tüm dünyada LGBTI mücadelesi sürerken heteroseksüel diktaya karşı direnmek hepimizin boynunun borcu. (MT/EKN)